İnsanoğlu ne garip bir varlıktır. Her yaşta hep bizi meşgul edecek bir şeylere ihtiyaç duyarız. Çocuklar hep oyuncakları olsun isterler. Oyuncakları ellerinden alınınca feryad-ı figan ederler. Çocuklukta böyle de yetişkinlik ve yaşlılık döneminde farklı mı? Hayır. Sadece meşguliyetlerin adı değişiyor.
Bir babanın evlatları hayat kaynaklarıdır. Onlar için hayatını ortaya koyar.
Ev Hanımının çocukları, evi, evde mutfağı, eşyaları mutluluk kaynaklarıdır. Onların üzerine çok titrer.
Memurun masası en değerli arkadaşıdır. Ona gözü gibi bakar. Kimseyi oturtturmaz.
Çöpçünün süpürgesi en değerli varlığıdır. Hiç yanından ayırmaz.
Şoförün arabası onun en güvenilir limanıdır. En zor zamanlarında hep ona sığınır.
Balıkçının kayığı, ona huzur veren en değerli arkadaşıdır.
Bir amiri en çok mutlu eden emrinde çalışanlarıdır.
Bir imam cemaatiyle vardır.
Bir işçinin işi, kendisini en çok güvende hissettiği barınağıdır.
Çiftçinin hayvanları onun organlarından birer parça gibidir. Çok büyük bir özenle onlarla ilgilenir.
Bir öğretmenin varlığı öğrencileridir. Öğrencilerinin çokluğu varlığının devam sebebidir.
Bir taş ustasının çekici onun en vefalı arkadaşı gibidir.
Bir avukat için adliye koridorları kendi evi gibidir.
Bir doktor için hastaların yokluğu hastalık vesilesidir.
Bir terzinin ilham kaynağı dikiş makinesidir.
Bir siyasetçinin varlığı seçmenleridir.
Bir sanatçıyı canlı tutan insanların alkış sesleridir.
Bir ozanın hayatı bağlamasından geçer.
Bir idarecinin makamı onun için sırtını dayadığı yıkılmaz dağ gibidir.
Bütün bu yukarıda saydığımız mesleklerle meşgul olan insanların meşguliyetlerinden uzaklaşmaları durumunda nasıl bocaladıklarına hepimiz az çok şahit olmuşuzdur. Onun için bütün ihtiras kavgaları bu meşguliyetlerini kaybetmemek veya daha fazla meşgul olup itibar sahibi olabilmek için yapılmaktadır. Taht kavgaları, makam mücadeleleri, daha çok kazanma hırsları, daha çok itibar görme istekleri insanlığı bir ömür meşgul eden meseleler arasında yer alıyor. Bu ihtiraslar yüzünden bir çok masun insan bu duyguların hiçbirinin ne olduğunu bile bilemeden bu dünyaya veda ediyor. Hayat bu çekiştirmenin içinde geçip gidiyor ve bir gün istesek de istemesek de bu meşguliyetlerimizden ayrılmak zorunda kalıyoruz. Yani ömür bitmiş oluyor. Yani iş işten geçmiş oluyor.
Bütün bu dünya meşguliyetleriyle uğraşırken asıl meşgul olmamız gerekenin ne olduğu unutulduğu için dünya meşguliyetlerinden uzaklaşıldığı zaman insanlar büyük bir boşluğa düşüyor, ruh dünyası alt üst oluyor ve çareyi çeşitli ilaçlarda arıyorlar. İşte asıl meşgul olmaz gereken dünyaya geliş gayemiz olan kulluk vazifesini hiç unutmadığımız sürece ve sürekli onunla meşgul olduğumuz sürece dünya işlerinde devam etsek de etmesek de bu süreci yaşamayıp istikrarlı bir şekilde hayatımıza devam eder ve mutlu bir şekilde başka bir meşguliyet bulmanın hesaplarını yaparız.
Kendi iç dünyamızı hiç yormadan, karmaşaya sokmadan alttan gelen insanlara fırsatlar vererek kendi konumumuzu daha mutlu bir noktaya taşıyabiliriz. Çünkü bizden önceki insanlarda bizlerin meşgul olduğu işleri yapmışlar ve yeri ve zamanı gelince meşguliyetlerini yeni, genç, enerjik insanlara bırakmışlardır. Bu yaşadığımız kainatın kanunudur. Bu durumu kabullenip asıl vazifemiz olan kulluğa daha fazla zaman ayırmak en mantıklı ve tek çıkar yoldur. Akıntıya karşı yüzmenin hiçbir manası olmadığı gibi yetişen gençliğe yardımcı olmak bizlerin boynunu borcudur. Aksi taktirde toplumdan soyutlandığımız gibi kendi dünyamızda da soyutlanırız. En güzeli kendi irademizle bu gerçeğin farkında olup, gereğini yapmanın mutluluğun yaşayabilmektir.
- MMSH’den EYYT’ye / 09.12.2022
- Tilkiye cesaretini göster demişler, gitmiş yavrusunu yemiş... / 29.10.2022
- Kuvvetten kazanç varsa yoldan kayıp vardır / 15.10.2022
- Kuvvetten kazanç varsa yoldan kayıp vardır / 15.10.2022
- Körle oturan şaşı kalkar / 23.08.2022
- Bir başarı öyküsü değil, bir başarı yaşantısı / 27.07.2022
- Gündüz varlıkla arkadaş, gece yokluğa kardeş… / 13.06.2022
- Akıl baştan gitse de… / 29.05.2022
- Eşyanın dili = Gönül dili / 16.04.2022