Şehir hayatında, sarılmayı bekleyen derin yaralara ve tedavi edilmeyi bekleyen onulmaz dertlere her gün yenileri ekleniyor, gelirken sakın unutma dertlerimize derman getir.
"Yunus gibi sen de sor
Sarı çiçek söylesin
Dağlara çık kafa yor
Elin merhem eylesin
Çiçekler zikre dalar
Sabahın seherinde
Zakirler haz duyarlar
Zikrin her bir yerinde."
Buraların havasından mıdır, suyundan mıdır nedir bilinmez, herkes burnunun doğrultusunda gidiyor, herkes el yordamı ile yol bulup yürümeye çalışıyor, unutma herkesin mutlaka tabi olacağı bir ferman getir.
Şairin; "Ormanlar içinde bir serin dere/Dikenler içinde sarı gül vardır" dediği gibi, kimi dağlarda kardelenler boy vermiştir, kimi ovalarda mor menekşeler boyama provaları yapmaktadırlar, kimi güney kesimlerde de papatyalar görücüye çıkmak üzredir, yani gelirken biraz Oltu, biraz Tortum biraz da Narman getir.
Bu diyarın bütün çiçekleri, özellikle de gülleri adeta plastikleşmiş olduğu gibi diğer ağaç türlerinde de kendi kokuları kaybolmuş, mesela iğdeler iğde gibi kokmuyor buralarda, çamlar çam gibi kokmuyor, yani çamlar da çırasız ve yağsız, oldu olacak sen bir yolunu bul da biraz da orman getir.
Çam çırası, çam sakızı deyince elbette rahmetli Âşık Nihani ile Âşık Reyhani'nin o meşhur karşılaşmaları yâdımıza düştü.
Delikanlılık çağında olan Âşık Reyhani, bir bastonun umuduna düşmüş pirifani çağındaki Âşık Nihani'ye şöyle demiş:
"Baba senin hükmü halin kalmadı
Söndü peteklerin balın kalmadı
Bir yana gidecek yolun kalmadı
Şimdi seni bir kabristan gözetir."
Reyhani böyle demiş, güzel de demiş ama o tecrübe ve ilim sahibi bilge âşık Nihani de çok güzel cevap vermiş:
"Böyle ham fikiri sokma araya
Çam sakızı ilaç olmaz yaraya
Azrail gelirse bakmaz sıraya
Bazen pir yerine civan gözetir."
İşte daha dün, bizim arkadaşımız, can dostumuz Mehmet Garaçoğlu hocamız civan çağında ebedi aleme rıhlet eyledi, nice rahmetler niyaz ediyoruz Yüce Mevladan.
Âşıklarımızın bu karşılaşmalarının tamamını youtube'den "Nihani-Reyhani karşılaşması" diye ararsanız hem de Reyhani'nin sesinden dinleyebilirsiniz.
Siparişlerimiz yarım kaldı ama biz bugünkü sözümüzü de "bizim Yunus'la" bağlayalım:
"Geldi geçti ömrüm benim
Şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle gelir
Bir göz yumup açmış gibi."
"Yunus gibi sen de sor
Sarı çiçek söylesin
Dağlara çık kafa yor
Elin merhem eylesin
Çiçekler zikre dalar
Sabahın seherinde
Zakirler haz duyarlar
Zikrin her bir yerinde."
Buraların havasından mıdır, suyundan mıdır nedir bilinmez, herkes burnunun doğrultusunda gidiyor, herkes el yordamı ile yol bulup yürümeye çalışıyor, unutma herkesin mutlaka tabi olacağı bir ferman getir.
Şairin; "Ormanlar içinde bir serin dere/Dikenler içinde sarı gül vardır" dediği gibi, kimi dağlarda kardelenler boy vermiştir, kimi ovalarda mor menekşeler boyama provaları yapmaktadırlar, kimi güney kesimlerde de papatyalar görücüye çıkmak üzredir, yani gelirken biraz Oltu, biraz Tortum biraz da Narman getir.
Bu diyarın bütün çiçekleri, özellikle de gülleri adeta plastikleşmiş olduğu gibi diğer ağaç türlerinde de kendi kokuları kaybolmuş, mesela iğdeler iğde gibi kokmuyor buralarda, çamlar çam gibi kokmuyor, yani çamlar da çırasız ve yağsız, oldu olacak sen bir yolunu bul da biraz da orman getir.
Çam çırası, çam sakızı deyince elbette rahmetli Âşık Nihani ile Âşık Reyhani'nin o meşhur karşılaşmaları yâdımıza düştü.
Delikanlılık çağında olan Âşık Reyhani, bir bastonun umuduna düşmüş pirifani çağındaki Âşık Nihani'ye şöyle demiş:
"Baba senin hükmü halin kalmadı
Söndü peteklerin balın kalmadı
Bir yana gidecek yolun kalmadı
Şimdi seni bir kabristan gözetir."
Reyhani böyle demiş, güzel de demiş ama o tecrübe ve ilim sahibi bilge âşık Nihani de çok güzel cevap vermiş:
"Böyle ham fikiri sokma araya
Çam sakızı ilaç olmaz yaraya
Azrail gelirse bakmaz sıraya
Bazen pir yerine civan gözetir."
İşte daha dün, bizim arkadaşımız, can dostumuz Mehmet Garaçoğlu hocamız civan çağında ebedi aleme rıhlet eyledi, nice rahmetler niyaz ediyoruz Yüce Mevladan.
Âşıklarımızın bu karşılaşmalarının tamamını youtube'den "Nihani-Reyhani karşılaşması" diye ararsanız hem de Reyhani'nin sesinden dinleyebilirsiniz.
Siparişlerimiz yarım kaldı ama biz bugünkü sözümüzü de "bizim Yunus'la" bağlayalım:
"Geldi geçti ömrüm benim
Şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle gelir
Bir göz yumup açmış gibi."
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024