Rus işgalinden ve Ermeni mezaliminden kaçıp, canlarını ve ciğerpareleri yavrularını kurtarmak için yollara düşen, düşe-kalka yol alan Anadolu insanının hazin göç türküsü böyle başlar.Bir insan, bir toplum, topyekun bir şehir halkı doğup büyüdüğü, dört bir tarafında yığın yığın hatıraları saklı olan toprakları neden terk eder, niye göç göç olur da yollara dizilir? Neden canlarını, can parçalarını, ihtiyarlarını geçtiği dağlara ve vadilere adeta ekerek gider? Mezarlarının başlarına bir çalı bir taş bile dikemeden göç yolunda ölenlerini toprağa, acılarını da yüreğine gömerek kaçışını sürdürür?Hastalıktan, yaşlılıktan ve sahipsizlikten ötürü kaçamayanlar, göç kervanında yer alamayanlar Ermeni taşnak ve hınçak çetelerinin sunduğu ölüm türlerinden birini seçmek durumundadırlar da ondan. Katil sürülerinin uğradığı illere, ilçelere ve köylere daha sonra uğrayanların şahit oldukları dehşet manzaralar insanlık tarihinde yine ancak haçlı Ermenilerde rastlanabilecek caniliklerin korkunçluğunu göstermektedir.1919 yılının ilkbaharında, karların erimeye, buzların çözülmeye ve derelerin de coşmaya başladığı günlerde Türk ordusunun başında Erzincan'dan Erzurum'a doğru ilerleyen Kazım Karabekir, Aşkale'den şehir merkezine kadar elli kilometrelik mesafede şahit olduğu korkunç görüntüleri şöyle not ediyor ve kendi ifadelerimle özetliyorum:Bir yangın yerine dönmüş köyler? kömürleşmiş cesetler? göğüsleri kesilmiş kadınlar? Duvarlardan asılan ciğerler ve kalpler? Anne karınları süngülenerek çıkarılmış ve annelerinin kucaklarına tutuşturulmuş bebekler? Yol boyunca kurtlar tarafından parçalanmış cesetler, etrafa savrulmuş çeşitli organlar? Ve daha neler neler?Sadece on yıl evvel, Azerbaycan'da Hocalı'da yine Ermeniler tarafından katledilen ve kesip biçilen derileri yüzülen Türklerin cesetleri ile 90 yıl evvel Anadolu'da sergilenen vahşet fotoğrafları tıpa tıp aynı. Demek ki Ermeniler özellikle Müslüman Türk'e karşı geliştirdikleri canice öldürme biçimlerini de dedelerinden miras alıyorlar.Erzurum'un Aşkale ilçesinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89. yıldönümü dolayısıyla 3 Mart akşamı tertiplenen bir toplantıyı takip ederken, yapılan konuşmaları dinlerken ve bazı hemşehrilerimizin ceplerinde Zaman gazetesini de görünce Etyen Mahcupyan'ın bu gazete yayınlanan bazı yazılarını hatırladım.Türk toplumunu bu topraklarda işgalci gösteren, işgalci olduğu halde bu toprakları aşırı isteyen, bu aşırı isteğinden ötürü de insanlıktan çıkan bir toplum olarak tanımlayan yazısını hatırladım. Türk milletinin reşit olmadığını ve gelişmesi engellenmiş bir toplum olduğunu iddia eden yazısını hatırladım. Yine milletimizi bu topraklarda emanetçi olarak niteleyen ve güvercinlere hayat hakkı tanımayan bir millet olduğumuzu ileri sürdüğü yazısını hatırladım.Hem dedelerimizden dinlediklerimle hem de toplantıda Kazım Karabekir'den nakledilen bilgilerle birlikte Zaman gazetesinin yayınlarını düşündüm de bir isim bulamadım, bir tarif yapamadım. Hem onun için hem de Nene Hatun'un torunu olduğunu iddia ettiği halde Zaman'a destek verenler için doğrusu uygun bir tanım bulamadım.Evet, Erzurum'un ve ilçelerinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89. yıldönümü üçer-beşer gün aralarla Mart ayı boyunca merasimlerle, toplantılarla anılacak, şehitler dualarla yadedilecek yeni nesillere de dost-düşman bir kez daha tanıtılmış olacak.Yalnız bu aymazlık, bu ilgisizlik ve bilgisizlik; dedelerimizi hunharca katledenlerin torunlarının zırvalarını ve iftiralarını "hizmet" amaçlı yayınlayan medya organlarının bu "ılımlı" operasyonları devam ederse korkarım ki bu gün biz; "Aşkale'de bin, Cinis köyünde altıyüz, Alaca köyünde sekizyüz, Yanık derede üç bin şehidimiz var" dediğimiz gibi bizden sonraki nesiller bu rakamlara ve listelere yenilerini ekleyecekler.Ezanlarımızın yankılandığı, bayrağımızın dalgalandığı topraklarımızın düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümlerini anarken, o düşmanların bu gün nerede ne yaptıklarını, hangi ilimizde kaç dönüm arazi aldıklarını, hangi maden yatağımızın sahibi olduklarını, hangi altın yumurtlayan tavuğumuzu satın aldıklarını düşünelim. Aynı zamanda bu vahim gidişatı alkışlayan medya organlarına da artık vatan aşkı için, bayrak aşkı için şehitlerimizin hatırı için tavrımızı koyalım.Yeni göç türküleri yazılmasın yeni ağıtlar yakılmasın diye?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Damla düşmez yoksullara / 24.10.2025
- Bu tanımın neresindeyiz? / 23.10.2025
- Demir olsa erir odunsa yanar / 14.10.2025
- Y’ler yağmur gibi yağdı dört bir yandan / 11.10.2025
- Demedim mi ey değirmen! / 10.10.2025
- Hangisi doğru? / 04.10.2025
- ‘Yılda bir miting’ ahalisi suskun / 01.10.2025
- Bizim medeniyetimizde zulüm alkışlanmaz zalim de asla sevilmez / 28.09.2025
- Senin yâdına düşmedi / 27.09.2025
- Katliamlar durursa ve adalet zalimin koluna kelepçeyi vurursa… / 25.09.2025
- Bu tanımın neresindeyiz? / 23.10.2025
- Demir olsa erir odunsa yanar / 14.10.2025
- Y’ler yağmur gibi yağdı dört bir yandan / 11.10.2025
- Demedim mi ey değirmen! / 10.10.2025
- Hangisi doğru? / 04.10.2025
- ‘Yılda bir miting’ ahalisi suskun / 01.10.2025
- Bizim medeniyetimizde zulüm alkışlanmaz zalim de asla sevilmez / 28.09.2025
- Senin yâdına düşmedi / 27.09.2025
- Katliamlar durursa ve adalet zalimin koluna kelepçeyi vurursa… / 25.09.2025














































































