Beyşehir bölgesinde Eşrefoğlu hüküm sürüyordu. Ona gidip: "Efendim! Velvelid şehri harâbelerinin güneyinde Horasan'dan gelmiş birisi şehir kuruyor. Taşlar koyun gibi o zâtın istediği yere yükselip konuyormuş" dediklerinde, öfkelenen Eşrefoğlu, hemen iki adam gönderip, "O'nu buraya getirin" diye emir verdi. O adamlar gelip bütün olanları görünce zevke gelip âşık oldular. Geri dönmeyi akıllarına bile getirmeden canla başla çalışmaya başladılar. Onların geri dönmemesine kızan Eşrefoğlu, bu sefer on kişi gönderdi. Onlar da Hârun Velî'nin yanına gelip durumu görünce, içten bir bağlılıkla bağlanıp geriye dönmediler. Eşrefoğlu yedi kere adamlar gönderip, bir netice alamayınca, asker toplanması için emir verdi ve: "Gidelim onun yaptığı işlerin hepsini yıkalım" dedi. Bunun üzerine çok îtimâd ettiği veziri: "Ey sultânım! Bu kişi ya Kutb-ül aktâb mertebesinde bir velîdir, veya tam bir sihirbazdır. Bu ikisinden başka bir şey olamaz. Bunlardan hangisi olursa olsun sana zârarı dokunabilir. Benim kânaatim şudur ki: Bu zât her halde Kutb-ül-aktâbdır. Çünkü bu kadar kerâmetler görünen ve gittiği yerlerde câmi, mescid ve medrese yapan bir kişinin âdî bir sihirbaz olması imkânsızdır. Beni gönderin, inşâallah her şeyi öğrenir, gelirim" dedi. Eşrefoğlu bunun üzerine vezirine izin verdi. Vezir yanına birkaç adam aldı. Birer tulum katran ve bise yükleyip yola çıktılar. Güyâ bunları hediye olarak götürüyorlardı. Hârun Velî'nin bulunduğu yere gelince, önce Beyşehir'den gelen hemşerileri ile karşılaştılar. Getirdikleri hediyeyi onlara söyleyince, "Sakın bunlara o zata vermeyin. Böyle hediye mi olur? O sizin zannettiğiniz gibi değildir. Büyük bir velîdir. Onun ne dünyâya ne de sultanlığa rağbeti vardır. Zâten sultanlığı terk edip gelmiştir. Hediye diye getirdiğiniz bu şeyleri dökün, onları götürmeyin" dediler.
Vezir huzûruna çıkarıldığında Hârun Velî ona; "Hani getirdiğin hediyeler nerede? Onları buraya getir" dedi. Vezir bu duruma çok şaşırdı. Getirdiği hediyeden hemşerilerinden başka hiç kimseye bahsetmemişti. Hemen hediyeleri o büyük zâtın huzûruna getirdi. Hârun Velî, her birinin içine biraz su atınca, biri saf bal, diğeri de yağ oldu. Bu duruma hayret eden vezir, kendini toparlayıp: "Biz çok hatâlı bir yolda imişiz" diyerek vezirlikten vazgeçip Hârun Velî'ye talebe oldu. Hârun Velî: "Ey vezir! Beyine git benden selâm söyle, yerinde sağ olsun. Bizim için keder çekmesin. Onun düşündüğü işlerle ilgimiz yok. Biz bütün hizmetimizi Allah rızâsı için sarfediyoruz. Geçici şeylere iltifât edecek vaktimiz yok" dedi.