Gül ve Aksu istifa edecekler mi?

Milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılması meselesinin takıldığı "hassas noktalar" belirmeye başladı. Meğer işin içinde işler var.

AKP'li vekillerinin, "yargıya güvenmiyoruz ki, dokunulmazlık konusunda adım atalım" demeleri boş yere değil. Birçoklarının sırtında yumurta küfesi var. Bu gruptakilerin en çarpıcı ve en son örneği Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu. Madalyonun bu tarafını sonlara bırakalım da, dokunulmazlık konusunda AKP'nin geldiği noktaya şöyle bir göz atalım.

Dokunulmazlıkları Araştırma Komisyonu Başkanı AKP'li Hüsrev Kutlu, Aralık ayının ikinci haftasında bu işten "sürpriz biçimde çark" ettiklerini açıkladı. "Yargının bağımsızlığının oturmadığı" böylesi güvensiz bir ortamda vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırmaları halinde "zayıf düşeceklerini" beyan etti Kutlu.

Bu iş, AKP'nin seçim sürecindeki "nadir vaatlerinden"dir diyebilirsiniz. "Hortumculara nefes aldırmayacağız, dokunulmazlık zırhına bürünenlerin zırhlarını ellerine tutuşturup hesap soracağız" türünden taahhütleri vardı, hayrola... diye hayret edebilirsiniz.

Artık iktidardakilerin işlerine hayret etmenize hâcet yok; vakti değil. Atı alan Üsküdar'ı geçti. Lakin yerel seçimlerde "ara şamar", ardından genel seçimlerde de "şöyle okkalı has bir şamar" atarak öncekiler gibi "politik mezarlığa" gömersiniz; seçmenlerin bu hakkı baki. Dolayısıyla "hayret vakti"nden çıktık, bu "şamar vakti"ne girdik.

Tabii ki haklarını da teslim etmek lazım; Mehmet Ceylan gibi bazı AKP'li vekiller "hortumculara nefes aldırmıyor"lar.

AKP tarafından "pijamalı kartel patronlarının borçları ertelense" de, devletin hazinesine Uzan'arak milyarlarca dolar hortumlayanların borçları tıpış tıpış yine Hazine'den ödense de, "Demireller aile fotoğrafı"ndaki profesyoneller ellerini kollarını sallayarak dolaşsalar da, AKP'li bazı vekiller hortumculara göz açtırmıyor.

AKP Karabük vekili Mehmet Ceylan'dan bahis açmıştık. Dokunulmazlık Komisyonu Başkanı Kutlu, bu işi askıya aldık beyanatı verdiği gün, Karabük vekili Ceylan muhteşem bir iş yaptı, biliyor musunuz? Belki de haberiniz yok.

Ceylan, Düzce-Kaynaşlı otoyol gişelerinde görevli İsmail R. E.'ye verdiği "otoyol ücreti"nin üstünü "50 bin lira eksik iade" ettiği için davacı oldu. Gişe memurunu, Düzce Cumhuriyet Savcısı Metin Yandırmaz'a şikayet etti. Gişe memuru, jandarma tarafından gözaltına alındı. Yaaa... Gördünüz mü AKP'nin "hortum hassasiyeti"ni.

Gelelim şimdi "Gül ve Aksu'nun istifalarının konuşulması"nı gerektiren konuya.

Ma'lumunuz, SP lideri Necmettin Erbakan, "kayıp trilyon davası"nda 2 yıl 4 ay hapse mahkum edildi. Yargıtay, kararı onadı. AKP başta olmak üzere Türkiye, bu kararı seyretmekle yetindi. Sadece BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Cumhurbaşkanı'na ve anayasal değişiklik yapabilecek sayıdaki AKP hükümetine "kararın düzeltilmesi" çağrısında bulundu.

Dosya, İnfaz Savcılığı'na gönderildi. Ankara İnfaz Savcılığı, Erbakan Hoca hakkındaki "mahkumiyet kararının infazı için derhal yakalanması" emri çıkardı.

Aslında Yargıtay 11. Ceza Dairesi, sözkonusu davada, 69 kişi hakkında 1 yıl ilâ 1 yıl 2'şer ay arasında değişen hapis cezalarını onamıştı. Hatta Daire, AKP'li vekillerden M. Emin Tutan ve Ali Temür'ün dosyasını ayırmış; onlar "dokunulmazlık zırhına bürünmüş" oldukları için sıyırmıştı.

Bu arada "kayıp trilyon" davasında milletvekili dokunulmazlığı sebebiyle yargılanamayan ve şimdi bakanlarımız olan "Gül ve Aksu'nun malları"na "aynı olay" sebebiyle Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen "alacak davası"nda tedbir konulmuştu. Gül'ün Üsküdar ve Kadıköy'deki iki konutu, Aksu'nun da Çankaya'daki iki konutuna tedbir konulmuştu...

İşte tarihi bir hikâye. AKP'nin adalet, dokunulmazlık ve vefâ hikayesi... Daha doğrusu, AKP'nin "adalet sınavlarından biri".

Şimdi Erbakan, sağlık veya kocamaya ilişkin bir rapor filan ayarlayamazsa, şu yaşına ve şu devlet hizmetine rağmen hapsi boylayacak. Aynı dosyanın diğer elemanları ise "dokunulmazlık zırhı"na bürünmüş vaziyette "bakanlık ve vekillik koltuklarında dört köşe" oturacaklar. AKP'li Ceylan da 50 bin lira eksik iade etmiş diye gariban bir gişe memurunun peşine düşerek nâm salmaya çalışacak. Bu kadarı da "hiçbir adalet"e sığmaz.

Ceylan başta olmak üzere tüm vekiller, AKP adıyla partilerine kondurdukları "adalet" kavramında samimiyetlerini ortaya koymak istiyorlarsa, garibanların peşine değil, "başta Gül ve Aksu olmak üzere partilerindeki zırhlıların" peşine düşerek "istifa ettirmeleri" gerekir. Erbakan'ın hapse girmesinin kesinleştiği günden itibaren, dosyada adı geçenlere "siz bakanlıktan veya vekillikten ne zaman istifa ediyorsunuz" diye sormaları gerekir. Dokunulmazlık konusunda yasal düzenlemeye elleri yetmiyorsa, hiç olmazsa dilleri bu sualleri sormaya yetmelidir.

Aksi halde "aynı dosya"daki, "o kodes" ile "o koltuk" arasındaki "adalet uçurumu" tüm AKP'yi yutar.

AKP için bu iş, baklava çalan çocukların kodese tıkılması , banka batıranların ise VIP'te ağırlanması tablosundan daha vahimdir.