Haçlı Seferleri, Şark Meselesi, BOP ve Arap Baharı

Haçlı Seferleri, Şark Meselesi, Büyük Ortadoğu Projesi ve şimdi de Arap Baharı…
Bütün bu projelerin en önemli ortak paydası hedeflerinde İslam ülkelerinin olması ve projelerin mimarının Batılı ülkeler olmasıdır.
Haçlı Seferleri 1097’li yıllarda başlamış ve 1270’li yıllara kadar sürmüştür.
Papa II. Urban 1095 yılında Hıristiyanlara Müslüman Türklere karşı girişilecek bir savaş için birleşme çağrısı yapmış ve bu çağrıya cevap veren ordular 1097 yılında ilk defa Anadolu’ya girerek Birinci Haçlı Seferi’ni başlatmışlardı.
“Şark Meselesi” tabiri ise ilk defa 1815 Viyana Kongresi’nde kullanılmıştır.
Fransız tarihçi Drialut, Şark Meselesi’ni çok yerinde bir tabirle, “İslam-Hıristiyan mücadelesi” olarak yorumlarken bir diğer Fransız tarihçisi Albert Sorel ise “Şark Meselesi, Türkler Avrupa’ya ayak bastığı gün başlamıştır” diyerek meselenin Türklerle ilgisini çok açık bir biçimde vurgulamıştır.
Şark Meselesi’nin en önemli hedefleri şunlardı:
1)    Türkleri Balkanlar’dan tamamen çıkarmak.
2)    Osmanlı hâkimiyetinde bulunan Kuzey Afrika’yı işgal etmek.
3)    Türk olmayan Müslüman toplumları, özellikle Arapları Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtmak ve onları devletten koparmak.
4)    Osmanlı Devleti’ne Asya toprakları üzerinde yaşayan Hıristiyan azınlıklar lehine reformlar yaptırmak ve nihayetinde bağımsızlıklarına kavuşturmak.
5)    İstanbul’u Türklerin elinden geri almak.
6)    Anadolu’yu paylaşmak, Türkleri Anadolu’dan çıkarmak.
Dikkat edilirse Şark Meselesi’ni tanımlayan güçler hedeflerinin çoğuna ulaşmış durumda. Şark Meselesi’nin henüz ulaşılamayan hedeflerine ulaşılabilmesi için 11 Eylül 2001’deki İkiz Kuleler saldırıları bahane edilerek ortaya atılan Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) resmi adı, Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Girişimi’dir.
BOP, ABD’nin batıda Fas, Moritanya, doğuda Ortaasya ve Moğolistan, kuzeyde Kafkasya ve Türkiye, güneyde Arap dünyasından Somali’ye kadar uzanan bir coğrafyada yer alan ülkeleri hedef alan kapsamlı bir parçalanma programıdır. BOP’un öngörmüş olduğu şekle Irak ve Afganistan sokulmuş, huzurun kalmadığı Pakistan’da ise BOP hedeflerine ulaşılmaya artık çok yakınlar.
BOP ile bazı İslam ülkelerinin parçalayıp kan gölüne çeviren batılılar askeri işgallerle hedeflerine ulaşmanın çok pahalı olduğunu görünce strateji değişikliğine gittiler.
Nasıl bir strateji izleneceğinin ilk olarak 2004’te açıklandı. 11 Aralık 2004 yılında Fas’ta yapılan toplantıda dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, Büyük Ortadoğu Projesi’nin hedefindeki ülkelerde bir değişim yaşanacağını, bu değişimin artık dışarıdan empoze edilerek ya da işgal yoluyla değil, halk eliyle, içeriden yapılacağını belirtti.
İlk olarak Tunus’ta etkilerini gösteren bu yeni stratejinin adını ‘Arap Baharı’ koydular. Arap Baharı sonucunda Tunus’u 23 yıldır yöneten Zeynel Abidin Bin Ali ile Muhammed Gannuşi ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Sonrasında Mısır’a sıçrayan olaylar 30 yıldır Mısır’ın tek hâkimi konumundaki Hüsnü Mübarek’i alaşağı etti. Sonra Libya’da etkisini gösterdi ve Kaddafi isyancılar tarafından katledildi.
Şimdi sırada Suriye var. Suriye konusunda henüz büyük bir ilerleme kaydedemeyen Arap Baharı, Rusya ve Çin’in güçlü bloğuna tosladı. Ama Haçlı Seferleri’nden başlayıp Arap Baharına kadar geçen yaklaşık 1000 yıl boyunca çeşitli değişimler geçiren ama hiçbir zaman yok olmayan İslam coğrafyasını ele geçirmek ve en önemli amaç olan Müslüman Türkleri geldikleri Ortaasya bozkırlarını geri göndermek hedefinden Haçlı ülkeler, Rusya ve Çin’in direncinden dolayı asla vazgeçmeyeceklerdir.
Bugün İslam dünyası adeta afyonlanmış durumdayken ve asırlarca İslam coğrafyasının muhafızlığını yapmış Türklerin bile kendilerini hedef alan bu projelerde gönüllü taşeron olmaları fırsatını Batı asla kaçırmayacaktır. Böylesine bir fırsat yüzyıllardır Batılıların eline geçmemişti.