Ahmet ilkokulu başarıyla bitirmiş zeki bir öğrenciydi. Ortaokula gitmesi gerekiyordu. Bir gün, çok sevdiği arkadaşı Ömer'le bu konuyu konuşuyorlardı. Ömer İstanbul'un Fatih semtinde bir Kur'an Kursu'nda okuyordu. Bu yıl hafızlığa kalmaya çalışacak eğer olmazsa ortaokula devam edecekti. Ahmet çok sevdiği arkadaşı ile beraber olmak, Kur'an kursuna gitmek ve hafız olmak istiyordu? Bu düşüncesini babasına söyledi. Babası ortaokula gitmesini istiyordu ama çocuğun istek ve düşüncesi onun için önemliydi. Oğluna:-Oğlum derslerde çok başarılısın. Ortaokula devam eder bir an önce mesleğini kazanırsın. Hem arkadaşlarından geri kalmazsın, dedi. Ahmet:-Baba Ömer de Kur'an Kursu'nda okuyor. Bir yıl sonra eğer hâfızlığa kalmazsa okula devam edecek. Hem ben hâfız olmak istiyorum.Baba, Ahmet'in bu sözünü duyunca başının tüyleri diken diken olmuş, gözleri dolmuştu. Anladı ki çocuk düşüncesinde samimi ve de istekli. Lakin hiç bilmediğimiz bu hâfızlık isteği babasını duygulandırmıştı. Baba bu düşünceler içerisinde iken Ahmet: -Baba hem ben okuluma da devam edeceğim sen merak etme. Hâfızlar ortaokulu dışardan okuyabiliyorlarmış, deyince babası- Tamam Ahmet, kayıt günü gideriz dedi.Ahmet ertesi gün Ömer'in evine koşarak gitti. Bu sevinçli haberi kendisine verecekti. Kapıyı tıkladı Ömer'in Annesi:-Ne var Ahmet, deyince Ahmet:-Ömer evde yok mu?-Bir haftalığına amcasının yanına gitti. Ne oldu önemli bir şey mi vardı deyince, Ahmet :-Evet. Çok önemli bir şey. Babam da izin verdi ben hafız olacağım. Kur'an Kursu'na kayıt olacağım dedi.- Aferin evladm! Allah muvaffak etsin! Hayırlı olsun! Ömer'e haber veririm merak etme!Ahmet teşekkür edip ayrıldı. Ömer, Ahmet'in Kur'an Kursu'na geleceğini duyunca artık amcasında kalamaz olmuş bir an önce eve dönmüştü. Ömer de hâfızlığa kalmıştı. Ahmet'in sevinci bir kez daha arttı. Birlikte bir yıl okudular. Ahmet yüzünden pekiyi derecesiyle belgesini almıştı. Öğretmenleri babasını çağırdılar. Ona Ahmet'in çok zeki bir çocuk olduğunu ancak hafızlık yapmasının zor olduğunu söyleyince babası: - Bu çocuk derslerde çok başarılı, dedi.-Evet her bakımdan mükemmel bir çocuk ama ezberlemek ve ezberlediğini muhafaza etmek ayrı bir kabiliyettir, dediler. Babası öğretmenlerin sözünü ikna edici bulmuştu fakat bunu çocuğa söylemek nasıl mümkün olacaktı. Babası çocuğun kendi isteğiyle hâfızlığı çok istediğini, en sevdiği arkadaşının da yanında olduğunu, hemen bu durumu kendisine söylemenin uygun olmadığını hatırlattı. Gelip öğretmenleri ile görüştü. Birlikte karar verdiler. Ahmet'i bir yıl daha okutacaklardı. Ahmet büyük bir coşkuyla başladığı hâfızlığı bir türlü yapamıyordu. Sene sonu yaklaşırken arkadaşları derslerinde ilerlemiş Ahmet ise geri kalmıştı. Yıl sonun da öğretmenler babası ile tekrar görüştüler. Çocuğun dersleri yapamadığını kaydının alınmasını teklif ettiler. Babası çocukla bir konuşayım size cevabımı veririm, dedi. Ahmet olanları biliyordu. Babasının sözlerine karşı yalvardı yakardı. Hüngür hüngür ağladı.-Baba ne olur beni kurstan alma. Sana söz veriyorum istediğin okulu bitireceğim. Beni Hafızlıktan alma. Ben hafız olacağım.Babası çok sevdiği evladının bu yakarışları karşısında öğretmenlerine rica edip durumu anlattı. Tekrar kursa devam etti? Aradan iki yıl geçmişti? Ahmet daha yarıya bile gelememiş arkadaşları hâfızlıklarını bitirmişti. Canı taze, kokusu buram buram, heyecanı, gayreti övülecek kadar güzel Ahmet, bir sabah kalkıp Sultan Fatih'in türbesine geldi. Edeple selam verip oturdu ve:-Ey koca sultan. Benim içimde bir ateş var sönmek bilmez. Bir çağlayandır durmak bilmez. Bütün arkadaşlarım hafız oldular ben geri kaldım. Ben hâfız olmadan buradan çıkıp gitmem? diyerek fatihalar okuyor okuyordu... Allah'a dua ediyordu. Soğuktan titreyip çırpınan bir serçe? Sıcak sımsıcak bir avuç içerisinde başının okşanmasını bekliyordu. Dizleri karıncalanmış, yanakları ıslanmıştı. Yavaş yavaş ayağa kalkıp türbeden ayrıldı. Kursa geldi. İştahı kesilmiş, o gün bir lokma bir şey yememişti. Akşam oldu. Geçip sessizce yatağına girdi.Ahmet o gece bir rüya gördü. Sultan Fatih bir Hoca'yı huzura çağırıyor? Ahmet'e hâfızlık yaptırmasını emrediyor. Hoca Ahmet'i dizinin dibine oturtup oku bakalım diyor, Ahmet okuyor. Ertesi gün öğretmeni hafızların teker teker dersini dinliyor. Sıra Ahmet'e gelince oku bakalım diyor... Ahmet Fatiha'dan başlayıp sonuna kadar okuyor.O artık Kur'an-ı Kerim'i baştan başa okuyan "Hafız Ahmet'' olmuştur. Arkadaşları, öğretmeni şaşkındır. Olanları duyarlar. Fatih'e dualar ederler. Allah'ın fazlına, ihsanına hamdederler.Biz de duyduk ve hikayesini yazdık. Vefa olsun, sefa olsun... Hâfızlara, hâfızlığa çalışanlara Mevlâ yardım eyleye?
Mustafa Sabri / diğer yazıları
- Ramazanlaşmak / 17.07.2012
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011