Ölçü insanın Allah'a kavuşmayı istemesidir. Buradaki ölçü bir insanın Allah'ı arzu etmesi, istemesidir. Veya Allah'a kavuşmayı istemesidir. Eğer biz Allah'ı arzu ediyor, istiyor isek, bilelim ki bizim tuttuğumuz yol doğru bir yoldur. Çünkü Allah'a kavuşmanın içinde ölüm de var. Öyle nokta geliyor ki o ölüme de "hodri meydan" diyorsun. Bu yol doğru olmayacak da hangisi olacak? Yani insanın Allah için nefsini feda edebilecek, verebilecek veya vermeyi düşünebilecek bir imana sahip olması çok büyük bir üstünlüktür. Böyle bir insan nasıl bir insandır? Allah'ı unutmayan bir insandır, hatırından çıkarmayan bir insandır. O zaman bu insanın özelliği Allah'ı çok anmasıdır.Zaten zikretmek demek Allah'ı unutmamak demek, hatırda tutmak demektir. Allah'ın ismi anıldığı zaman insanın hoşlanması demektir, hoşuna gitmesi demektir. İşte insanın bu hal üzere olması lazımdır. Daha; Cenab-ı Hakk'ın emrettiklerine tam manasıyla ittiba edecek, itaat edecek. Emretti, yoruma girmeyecek, yapacak. Bir şeyi nehyetti, yapmayacak. Bu haram mı haram, helal mi helal; anlama babından değil, yapıp yapmama yönünden işin mütalaa ve müzakeresini yapmayacak. Ayet-i kerimede, "Kim Allah'ın resulüne itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur" (Nisâ, 4/80) buyuruluyor. Demek ki Resulullaha itaat da bu işin merkezi. Cenab-ı Hakk'ın koyduğu ölçülere şek, şüphe götürmemek kaydı ile insanın uymasıdır sıratı müstakiym.