Hakiki ilim ehli onlardır
İlim ve onunla iştigal eden âlimler hakkında vârid olan faziletlerin çoğu; Allah'a, O'nun emirlerine ve sıfatlarına vâkıf olan âlimler hakkındadır
02.12.2019 21:30:00





İmam Gazali Hazretleri şöyle buyurdu:
"İlim terimim Asr-ı Saadet'te Allah'ı, ayetlerini ve kulları hakkındaki fiillerini bildirmek için kullanılırdı.
Bu terime karşı koyanların hiddetini durdurmak için İbn Mes'ud, harf-i târifle birlikte kullanılan 'el-İlim' terimini İlm-i Billah olarak yorumlamıştır.
Zamanımızın insanları bu terimi tıpkı birinci terimde olduğu gibi, fâsit bir daireye tahsis etmişlerdir. Hatta o kadar ki, fıkhî veya gayr-ı fıkhı konularda hasımlarıyla tartışanlar hakkında bile bu terim kullanılabilmektedir. Örneğin fıkhî konularda hasımlarıyla iyi ve inandırıcı bir şekilde tartışan, hakiki âlim ve ilimde aşılmaz bir büyük olarak görülmekte fakat fıkhi meselelerde tetebbuu olmayan, tartışmayan ve münazaradan kaçınan kimseler çok zayıf kimseler olarak kabul edilmektedir.
İşte tıpkı birinci terimde (Fıkıh) olduğu gibi 'el-İlim' terimi de hakiki mânâsının dışında birtakım tâli meselelerde kullanılmaktadır. Fakat ilim ve onunla iştigal eden âlimler hakkında vârid olan faziletlerin çoğu; Allah'a, O'nun emirlerine ve sıfatlarına vâkıf olan âlimler hakkındadır. Zamanımızda ise şerî ilimlerden ancak cedel ve hilâfiyâtı bilen ve bunları bilmekle de ulemadan sayılanların arasına karışan kimselere âlim denmektedir. Hâlbuki bu insanlar ayrıca tefsir, hadis, mezheb vs. ilimleri bilmemektedirler.
Sonuçta bu terimin anlamının bozulması, ilim talebinde bulunan pek çok kimsenin helâk olmasına sebep teşkil etmiştir.
Tevhid terimi de, zamanımızda kelâm ilmini bilen, mücadele yolunu kavrayan ve hasımlarının tenkid yolunu kapayacak sualler sormasını bilen, insanları kendisinden şüpheye düşüren, hasmı durduracak değerde deliller bularak hasmı tasfiye eden kimselerin sanatı için kullanılmaktadır. Hatta bu kişilerden bazıları kendilerini 'ehl-i tevhid ve'l-adl' olarak tanıtmaktadırlar.
Kelâmcılara tevhid âlimleri adı verilmiştir. Oysa kelâm sanatının bütün malzemesi Asr-ı Saadet'te bilinmemekteydi. Bilinmemesi bir yana, şayet Asr-ı Saadet'i meydana getiren o mübarek insanlar, cedel ilminin kapısını açanları görseydiler, belki de onları şiddetle kınarlardı.
Kur'an'ın ihtiva ettiği zâhirî delillere gelince; duyar duymaz insan aklının onları hemen kabul edeceği malûm bir husustur. Demek ki Kur'an'ı bilmek, bu ilmin tamamını bilmek demektir."
OKAN EGESEL
'AŞAĞIDAKİ VİDEOLAR İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR'
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.




















































































