Halk; hayır ve şerden ibarettir. Sen de böylesin, hem hayırlısın hem de şerli... Halkın hayrını ve şerrini isteme.. Yalnız Hakk'ı tut, ötesini bırak... Yine kader-i ilâhide hayır ve şer vardır. Sen bu hâlde bulundukça Allah (cc) seni şerrinden korur, hayır denizine atar. O zaman hayrına kab olur, her çeşit nimete kavuşursun... Sükûna, rahata, hoşluğa ve nihayet her güzelliğe kaynak olursun...
Fenâ (1), Müna (2), Mübtega (3), bunlar ayrı ayrı tasavvuf mertebesidir. Velilerin son durağı buralardır. Bunlara yönelmek öyle bir istikamettir ki, geçmişteki, evliyâ ve ebdal hep bunları istediler. Ta ki, iradelerini Allah (cc)'a bırakalar ve O'nun iradesine göre hareket edeler... Zaten bu yolun yolcularına: "Ebdal" demek, bu manayı anlatmak içindir..
Bunların günahı, nefsani arzularını Hakk'ın iradesine ortak etmektir. Haddi zatında onlar bunu unutarak yaparlar. Manevi bir hale kapılır, dehşete düşerler; bu arada kendilerini kaybederler. İsteklerine kapılma neticesi Hakk'a şirk koşmuş olurlar. Sonra, Allah (cc) tarafından kendilerine bir ayıklık gelir; Allah (cc)'ın rahmeti, merhameti yetişir, bulundukları hâlden uyandırır.. Onlar da hatalarını anlar, istiğfar eder, tevbe ederler... Allah (cc) da, tevbelerini kabul eder.. Çünkü sadece melekler iradeden masumdur... Peygamberler de iradeden değil, kötülükten masumdur. Geri kalan mükellef insan ve cinler, ne iradeden ne de kötülükten masumdur.. Şu var ki, veliler, kötü arzudan, ebdal da iradeden mahfuzdur, ama masum değildir. Bu, şu mânâya gelir; bazan ufak tefek meyil ederler.. Sonra, Allah (cc) merhameti icabı onlara yine doğru yolu nasib eder..
Fütüh'ül Gayb,
Hz. Abdülkadir Geylani
Fenâ (1), Müna (2), Mübtega (3), bunlar ayrı ayrı tasavvuf mertebesidir. Velilerin son durağı buralardır. Bunlara yönelmek öyle bir istikamettir ki, geçmişteki, evliyâ ve ebdal hep bunları istediler. Ta ki, iradelerini Allah (cc)'a bırakalar ve O'nun iradesine göre hareket edeler... Zaten bu yolun yolcularına: "Ebdal" demek, bu manayı anlatmak içindir..
Bunların günahı, nefsani arzularını Hakk'ın iradesine ortak etmektir. Haddi zatında onlar bunu unutarak yaparlar. Manevi bir hale kapılır, dehşete düşerler; bu arada kendilerini kaybederler. İsteklerine kapılma neticesi Hakk'a şirk koşmuş olurlar. Sonra, Allah (cc) tarafından kendilerine bir ayıklık gelir; Allah (cc)'ın rahmeti, merhameti yetişir, bulundukları hâlden uyandırır.. Onlar da hatalarını anlar, istiğfar eder, tevbe ederler... Allah (cc) da, tevbelerini kabul eder.. Çünkü sadece melekler iradeden masumdur... Peygamberler de iradeden değil, kötülükten masumdur. Geri kalan mükellef insan ve cinler, ne iradeden ne de kötülükten masumdur.. Şu var ki, veliler, kötü arzudan, ebdal da iradeden mahfuzdur, ama masum değildir. Bu, şu mânâya gelir; bazan ufak tefek meyil ederler.. Sonra, Allah (cc) merhameti icabı onlara yine doğru yolu nasib eder..
Fütüh'ül Gayb,
Hz. Abdülkadir Geylani
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.