‘Hakk'ı dilden zikredersen tövbekâr kul sayılırsın’
Yeri, Allah'ın mülkü bilen ve eline alıp Hakk'a duada bulunan azdır; belki de tektir, yalnızdır
17.03.2025 00:20:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Yeri, Allah'ın mülkü bilen ve eline alıp Hakk'a duada bulunan azdır; belki de tektir, yalnızdır.
Hakk'ı andığın müddet sevdiğin anlaşılır. O'nun methettiği kullar arasında kendini bulursan sevilmiş olursun.
Hakk'ı dilden zikredersen tövbekâr kul sayılırsın. Kalbinle O'nu andığın müddet, irfan duygusuna sahipsin demektir.
Senin için ölçülü bir hüküm var, o da şu: Kötü huylarını temize çıkarmadıktan sonra salih kullarla sohbet etmen kabil olmaz. Lokman ve hırkan aslî hâlini bulmayınca, o büyüklere yanaşma. Bu hâlinle onlarla olan sohbetin, iyilikten ziyade kötülük getirir.
Bu tembellikleri bir yana at. Hakk'ın gayri sana dost olmasın. O'nun zâtından başkasına saf tutma.
Ey kötülerden kötü, ahmak, bütün kirli işler sende... Nedir bu hâl? Sana göre bir Yahudi, bir Nasranî olan gayr-i müslim benden daha sevgili...
Horasan'dan bir deccâl gelse, dışı süslü olup dilinde iyilik görsen, hemen ona tâbi olursun ve benden daha çok seversin.
Ey Allah'ın kulları, daimî sürecek bir hayata geliniz. Yorulmayacak yardımcıya koşunuz. Kapanması mümkün olmayan kapıya yöneliniz. Ebedî geçmesi kabil olmayan gölgeye geliniz. Meyvesi eksik olmayan ağaca koşunuz. Bu hâllerin tevilini, tefsirini yalnız Allah bilir.
Ey geçici şehvetin ve lezzetin büyüteni, bunları nasıl yaparsın? Hayır, yaptığın bu işlerde değil, çok ötelerdedir. Onu geride bıraktın. Doğru irademizin ateşi ile yan.
Bunu yaparsan kapılar açılır, perdeler aralanır, Seninle aramızda hicap kalmaz. Bizi gördüğün gibi Hakk'ı görmeye başlarsın. O zaman sana, kısmetlere bürünüp kalmak düşer.
Ey velayet iddiasında olan, iddiayı bırak, onun alâmeti vardır, alnında parlar. Ve baş ucunda biri, sana şöyle der: - Velayet hâli işlerde kendini gösterir, sözlerde değil...
O bir sır binasıdır, süsleri de kalbin Zât-ı İlâhî ile birleşmesidir. Anahtarları imandır. Onun hakikatına gelince bir şey demiyeceğiz, çünkü bu işlerden haberin yok.
Tek olarak tanınan bâzı zâtlar var, onların peşine takıl. Tam itminan hâlini bulan zâtların varlığını bul ve yapış. Onlardan lokma talebinde bulunma.
Tâ ki, giydikleri kisveyi sana da giydireler, ellerinde bulunan varlıktan fayda alasın. Hâllerine vukufun ola... İşaret ettiğimiz zâtı bulur, sohbetine devam edersen Hakk'a yakınlık bulursun. Ve onların sözlerinden aldığın ilhamla bir başka şekle bürünürsün.
O zâtla konuştuğun zaman kalbine bâzı varidat gelirse onu sakın kimseye ifşa etme. Gözlerini yum, hâlini O'ndan gayrına anlatma.
İlâhi varidat o zâtlara çeşitli yönlerden gelir. Onların hâl ve makamlarına göre İlâhî tecelliler hâsıl olur. İç âlemlerinde hâsıl olan değişik hâl yüzünden dışlarında bâzı zuhurat olur.
Onların hâlini, anlayışı olan kimseye gerektir ki, o anda işitmez ola, duymaz ola, sağır ola ve sarhoş ola... Büyük zâtın yanında bulunan, sır saklama işindeki maharetini ve gerçek değerini gösterirse, ona varlığında mevcut İlâhî kisvelerden giydirir.
Büyük zâtlar, dış hâlleri ile Hakk'a duâ ederler. Ama iç âlemleri, Musa Peygamberle Yuşa b. Nûn (a.s) gibi olur.
Ey evlâd! Senin elinde bir şey olmadığına göre o, ülken dışında sayılır. Ve o dışarıda olan şey ya senindir ya başkasının...
Yâni ya senin kısmetindir ya da başkasının... Şayet senin kısmetin ise, uykuda dahi olsan gelir, seni bulur. O hâlde ne bu çaba? Nedir bu boşa yorulmak?
Bu hâlin, din bağlarını zayıflatır. Şayet ilim meclisinde oturup din, marifet ehli, iz'an ve fikir sahibi kimselerle sohbet etseydin, senin için dahi iyi olurdu. O gelecek daha kolay gelir ve sebeplere dayanmayı, maddî güç, kuvvetlere güvenmeyi daha er bırakırdın.
İhlasın ne demek olduğunu anladıktan sonra hangi sebeple olursa olsun bir işi halk için terk etmek riyadır, gösteriştir. Ama ihlâs yolunda zafer kazanmak için bir işi halkın görüşünden saklamak iyidir; kurtuluşu ümit edilir.
Mademki Hak yolculuğuna devam etmektesin, zahirde mevcut hükümlere uymalısın. Ve bunlara göre yapacağın işler, seni tam bilgiye ulaştırır. Daha sonra duyguların, kalbin ve iç âlemin, Hak yolunda çalışmaya başlar. İlim, sana hem emir verir hem de yasaklardan korunmana yardım eder.
Allah'ım, bizden Zâtını arzulayan çok, hemen her birimiz... Ancak çeşitli engeller, bize mâni olmakta... Önümüzü âfetler tıkamakta... Al onları..." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Hakk'ı andığın müddet sevdiğin anlaşılır. O'nun methettiği kullar arasında kendini bulursan sevilmiş olursun.
Hakk'ı dilden zikredersen tövbekâr kul sayılırsın. Kalbinle O'nu andığın müddet, irfan duygusuna sahipsin demektir.
Senin için ölçülü bir hüküm var, o da şu: Kötü huylarını temize çıkarmadıktan sonra salih kullarla sohbet etmen kabil olmaz. Lokman ve hırkan aslî hâlini bulmayınca, o büyüklere yanaşma. Bu hâlinle onlarla olan sohbetin, iyilikten ziyade kötülük getirir.
Bu tembellikleri bir yana at. Hakk'ın gayri sana dost olmasın. O'nun zâtından başkasına saf tutma.
Ey kötülerden kötü, ahmak, bütün kirli işler sende... Nedir bu hâl? Sana göre bir Yahudi, bir Nasranî olan gayr-i müslim benden daha sevgili...
Horasan'dan bir deccâl gelse, dışı süslü olup dilinde iyilik görsen, hemen ona tâbi olursun ve benden daha çok seversin.
Ey Allah'ın kulları, daimî sürecek bir hayata geliniz. Yorulmayacak yardımcıya koşunuz. Kapanması mümkün olmayan kapıya yöneliniz. Ebedî geçmesi kabil olmayan gölgeye geliniz. Meyvesi eksik olmayan ağaca koşunuz. Bu hâllerin tevilini, tefsirini yalnız Allah bilir.
Ey geçici şehvetin ve lezzetin büyüteni, bunları nasıl yaparsın? Hayır, yaptığın bu işlerde değil, çok ötelerdedir. Onu geride bıraktın. Doğru irademizin ateşi ile yan.
Bunu yaparsan kapılar açılır, perdeler aralanır, Seninle aramızda hicap kalmaz. Bizi gördüğün gibi Hakk'ı görmeye başlarsın. O zaman sana, kısmetlere bürünüp kalmak düşer.
Ey velayet iddiasında olan, iddiayı bırak, onun alâmeti vardır, alnında parlar. Ve baş ucunda biri, sana şöyle der: - Velayet hâli işlerde kendini gösterir, sözlerde değil...
O bir sır binasıdır, süsleri de kalbin Zât-ı İlâhî ile birleşmesidir. Anahtarları imandır. Onun hakikatına gelince bir şey demiyeceğiz, çünkü bu işlerden haberin yok.
Tek olarak tanınan bâzı zâtlar var, onların peşine takıl. Tam itminan hâlini bulan zâtların varlığını bul ve yapış. Onlardan lokma talebinde bulunma.
Tâ ki, giydikleri kisveyi sana da giydireler, ellerinde bulunan varlıktan fayda alasın. Hâllerine vukufun ola... İşaret ettiğimiz zâtı bulur, sohbetine devam edersen Hakk'a yakınlık bulursun. Ve onların sözlerinden aldığın ilhamla bir başka şekle bürünürsün.
O zâtla konuştuğun zaman kalbine bâzı varidat gelirse onu sakın kimseye ifşa etme. Gözlerini yum, hâlini O'ndan gayrına anlatma.
İlâhi varidat o zâtlara çeşitli yönlerden gelir. Onların hâl ve makamlarına göre İlâhî tecelliler hâsıl olur. İç âlemlerinde hâsıl olan değişik hâl yüzünden dışlarında bâzı zuhurat olur.
Onların hâlini, anlayışı olan kimseye gerektir ki, o anda işitmez ola, duymaz ola, sağır ola ve sarhoş ola... Büyük zâtın yanında bulunan, sır saklama işindeki maharetini ve gerçek değerini gösterirse, ona varlığında mevcut İlâhî kisvelerden giydirir.
Büyük zâtlar, dış hâlleri ile Hakk'a duâ ederler. Ama iç âlemleri, Musa Peygamberle Yuşa b. Nûn (a.s) gibi olur.
Ey evlâd! Senin elinde bir şey olmadığına göre o, ülken dışında sayılır. Ve o dışarıda olan şey ya senindir ya başkasının...
Yâni ya senin kısmetindir ya da başkasının... Şayet senin kısmetin ise, uykuda dahi olsan gelir, seni bulur. O hâlde ne bu çaba? Nedir bu boşa yorulmak?
Bu hâlin, din bağlarını zayıflatır. Şayet ilim meclisinde oturup din, marifet ehli, iz'an ve fikir sahibi kimselerle sohbet etseydin, senin için dahi iyi olurdu. O gelecek daha kolay gelir ve sebeplere dayanmayı, maddî güç, kuvvetlere güvenmeyi daha er bırakırdın.
İhlasın ne demek olduğunu anladıktan sonra hangi sebeple olursa olsun bir işi halk için terk etmek riyadır, gösteriştir. Ama ihlâs yolunda zafer kazanmak için bir işi halkın görüşünden saklamak iyidir; kurtuluşu ümit edilir.
Mademki Hak yolculuğuna devam etmektesin, zahirde mevcut hükümlere uymalısın. Ve bunlara göre yapacağın işler, seni tam bilgiye ulaştırır. Daha sonra duyguların, kalbin ve iç âlemin, Hak yolunda çalışmaya başlar. İlim, sana hem emir verir hem de yasaklardan korunmana yardım eder.
Allah'ım, bizden Zâtını arzulayan çok, hemen her birimiz... Ancak çeşitli engeller, bize mâni olmakta... Önümüzü âfetler tıkamakta... Al onları..." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.