Akıl Allah'ın insana bahşettiği en güzel hasletlerden biridir. Totaliter rejimlerin egemen olduğu ülkelerde kullanılması zor olsa da demokrasilerde insanın aklını kullanması, kendi idarecilerini seçmede, kendi kaderini belirlemede en önemli faktördür.
Onun için Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetinde;
"Yine de akıllanmayacak mısınız?",
"İçinizde hiç aklı başında olan bir adam yok mu?",
"Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır",
"Yine de aklınızı kullanmayacak mısınız?",
"Umulur ki aklınızı kullanırsınız",
"Hayır, onların çoğu akletmiyorlar",
"Umulur ki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık" der.
Geçmiş yıllarda, ülkemizi yıkıma götüren plan ve programlar uygulandığı zaman, ancak öngörü sahibi insanlar olayları yorumlar, hisseder, halkı gelecek tehlikeye karşı uyarırlardı. Günümüzde ise olaylar aleni gerçekleşiyor, her şey apaçık meydanda, ülkemizde gözü olan devletler planlarını artık göstere göstere yapıyor, çünkü ülkemizin geldiği noktada, bu ataklara karşı maddi ve manevi karşılık veremeyecek durumda olduğumuzu düşünüyorlar.
Yani anlayacağınız ülkenin geldiği durum herkese malum, millet olayı hissediyor, görüyor.
Peki, görüyor da ne oluyor, bir kısım idealist vatan sever insanlar hala tehlikeyi görmüyorsunuz diyerek feveran ederken, bir kısım da dut yemiş bülbül gibi sus pus! Bir kısım akılsızlar da körü körüne yanlışı desteklemeye devam ediyor.
Onlara "Bak şunu şunu yanlış yapıyorlar, bu vatana, dine, imana, ahlaka, fakire, fukaraya top yekûn insanlığa ihanettir" diyorsun. O, her şeyi kendi gözü ile gördüğü halde bizi idare edenlerin "Muhakkak vardır bir bildikleri, sizin gördüklerinizi koskoca devleti idare edenler görmüyor mu?" diyebiliyor.
İktidar ise, hala ümitli, hala meydanlarda, hala konuşuyor. Muhalefete "bu kaçıncı mağlubiyetiniz, yine sandıktan hüsranla çıkacaksınız" diye naralar atıyor.
İktidar sizce bu cesareti nereden alıyor, gelin bu sorunun cevabını geçmişte gerçekleşen bir hadiseden anlayalım.
Muaviye Şam'da validir, Hazreti Ali ile aralarında anlaşmazlık vardır, savaş çıkmak üzeredir.
Bir gün, Hz. Ali taraftarı bir deveci, yüklediği mallarla Kûfe'den Şam'a gelir, açıkgözün biri deveye sahip çıkar; bu dişi deve benimdir der...
Kûfeli kendisinden emindir, çünkü devesi erkektir. İtiraz eder, dinletemez.
Sorun Muaviye'ye kadar yansır. Hadise büyür. Ahali olaydan haberdar olur...
Halk bir meydanda toplanır.
Muaviye, bu dişi deve benimdir diyen Şamlı'ya sorar;
Bu dişi deve kimindir?
Benimdir!
Muaviye de onaylar, Evet, bu dişi deve Şamlı'nındır!
Sonra halka sorar; bu dişi deve kimindir?
Hep bir ağızdan cevap verirler; bu dişi deve Şamlı'nındır!
Kûfeli neye uğradığını anlayamaz, şaşkın şaşkın bir kenarda dururken Muaviye çağırır;
Ey Kûfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Kûfe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve de ki: "Ey Ali, Muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!"
Var git Ali'ye söyle "Ayağını denk alsın" der.
Ne diyelim tarih tekerrür mü eder yoksa millet akledip gereğini yapar mı?
Bekleyip göreceğiz.
- Ömür sermayesi bitmeden / 11.01.2024
- Şafakta Savaşanlar -2- / 08.12.2023
- Şafakta Savaşanlar -1- / 07.12.2023
- Şimdi ekim zamanı / 25.10.2023
- Onlar hakikate inanmazlar / 19.07.2023
- Kurban kesmek / 26.06.2023
- Kilis’teki demografik yapının değişmesi / 05.04.2023
- Çanakkale kahramanı Atatürk / 20.03.2023
- Doğal afetlerde askerin önemi / 23.02.2023