Hâlâ BTP'nin ilkelerini hafife alanlar, ülkemizin çıkmaz sokaklarda AB kapılarında dilenci olarak dolaşmasını görmezden gelebiliyorlarsa, artık yapacak bir şey yok demektir.
Bütün siyasilerin AB peşinde koşma maceralarının sonunu ilan eden İngiltere dünya düzenini bir anda değiştirmiştir. Bunun ülkemiz için yanlış ve boş bir hayal olduğunu ve AB'nin ömrünün en fazla 15 yıl olacağını söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, her teşhisinde olduğu gibi haklı çıkmıştır. Medya bu görüşü ona buna bağlama peşine düşmüş saçma sapan toplantılarla halkımızın karşısında saatlerce konuşmalar ve tartışmalar yaparak milleti oynatmaktadır. İngiliz Başbakanı Türkiye'yi asla AB'ye almayacaklarını söylediğinde ki, ilk değil, pek çok AB üyesi yetkilileri bunu söylemektedir. Esasında hepsinden önce söyleyen gene Sayın Baş'tır. "ABD'ye hayır, AB'ye hayır, IMF'ye hayır, Bağımsız Türkiye" diye de siyasi hayatı başlatmıştır. AB sevdasının bir hayal olduğunu da inanç farklarının sonucu olduğunu daha başında söylemiştir.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana anlatmak için bir asır azdır. Bir kaç gün öncesine baktığınızda Cameron'a sinirlenip AB'ye rest çekme, sözüm ona bizsiz olmaz iddiası ile referandum tehdidinde bulunan Sayın Başkanımız, Cameron'un istifasını lehine çevirme gayesi ile üç gün dayanamadı diyerek sanki bize karşı olmasından dolayı istifa etme durumuna düştüğünü, İngilizlerin bu yüzden AB'den çıktıklarını ifadeye geçti ve alkışlandı.
Alkışlayanlar ve alkışlatanlar tekrar ne olursa olsun bu hayali sevdalarında ısrarlı olacaklarını ilan ettiler. Ey Türk milleti! İftar sofralarını Papazlar Hahamlar, sahte Hocalar ile paylaşanlar. Onların iftar davetine koşanlar. Onların dualarına âmin diyenlere tavsiyem bir bilene danışmalarıdır.
Papaz ve hahamların olduğu bir topluluğa girmek için yıllarca mücadele veren iktidar ve muhalefete rey vermede yarışanların da kendilerini tartmada oldukça geç kaldıkları bir gerçektir. Kur'an ayetleri açıktır. Onlarla beraber olmanın onlardan olmak olacağı, defalarca vurgulanmaktadır. Bunları hatırlatmak için din âlimi olmak gerekmez. Bunlar herkesçe bilinmesi gerekenlerdir. Amma siyasette bazı kurallar vardır bunlar için dini inançların dışında her siyasetçide aranması gereklidir. DÜRÜSTLÜK, HAYSİYET, GURUR?
Sayın Cameron halkına kulak verdi ve kendine ters gelen bir durumda idareciliğine son verdi. Beklenen budur. Ona kızıp referanduma gideceğimizi kabul edelim. Referandum niye olacaktı. AB'ye girmek istediğimizin gösterilmesi mi? Yoksa zaten biz istemiyoruz. Canınız cehenneme mi demek için olacaktı. Hangisi olursa olsun siyasilerimiz için yapılacak tek sonuç Cameron'un yaptığının aynısı olmalıydı.
Evet, biz ne olursa olsun AB peşindeyiz dediğinizde, yarım yüzyıldır giremeyeceğimiz defalarca yabancı yetkililerce bildirilen, açıkça Hıristiyan veya İslam'dan başka bir dinde olmadıkça alamayız demeleri, Haydar Hocanın devamlı, Biz Müslümanız almazlar, zaten girmememiz gerekir demesine rağmen, bu sonuç, büyük istifaların sebebi olmalıdır.
Sonucun, hayır AB'yi istemiyoruz olmasında da, en azından 15 yılı ya da devletçe yarım yüzyılı bu yolda sarf ederek taviz üstüne taviz vererek, kanunu ile, dini kuralları ile ülkeyi yok edenlere düşen de derhal istifadır.
AB'ye destekçi siyasilerin de kendilerini gözden geçirmesi gereklidir. Tabii bu yazdıklarım bizim şu ana kadar olanları es geçerek anlatmamızdır. Defalarca neler oldu da, kimse ne istifa etti ne de bırakıp gitti. Ülkemiz 'Harikalar Ülkesi', sıkıştıkça kabahatler başkasına gitti. Banyoların küvetlerinde, ülkenin musluklarında, su AK süte yerini terk etti.
Bütün siyasilerin AB peşinde koşma maceralarının sonunu ilan eden İngiltere dünya düzenini bir anda değiştirmiştir. Bunun ülkemiz için yanlış ve boş bir hayal olduğunu ve AB'nin ömrünün en fazla 15 yıl olacağını söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, her teşhisinde olduğu gibi haklı çıkmıştır. Medya bu görüşü ona buna bağlama peşine düşmüş saçma sapan toplantılarla halkımızın karşısında saatlerce konuşmalar ve tartışmalar yaparak milleti oynatmaktadır. İngiliz Başbakanı Türkiye'yi asla AB'ye almayacaklarını söylediğinde ki, ilk değil, pek çok AB üyesi yetkilileri bunu söylemektedir. Esasında hepsinden önce söyleyen gene Sayın Baş'tır. "ABD'ye hayır, AB'ye hayır, IMF'ye hayır, Bağımsız Türkiye" diye de siyasi hayatı başlatmıştır. AB sevdasının bir hayal olduğunu da inanç farklarının sonucu olduğunu daha başında söylemiştir.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana anlatmak için bir asır azdır. Bir kaç gün öncesine baktığınızda Cameron'a sinirlenip AB'ye rest çekme, sözüm ona bizsiz olmaz iddiası ile referandum tehdidinde bulunan Sayın Başkanımız, Cameron'un istifasını lehine çevirme gayesi ile üç gün dayanamadı diyerek sanki bize karşı olmasından dolayı istifa etme durumuna düştüğünü, İngilizlerin bu yüzden AB'den çıktıklarını ifadeye geçti ve alkışlandı.
Alkışlayanlar ve alkışlatanlar tekrar ne olursa olsun bu hayali sevdalarında ısrarlı olacaklarını ilan ettiler. Ey Türk milleti! İftar sofralarını Papazlar Hahamlar, sahte Hocalar ile paylaşanlar. Onların iftar davetine koşanlar. Onların dualarına âmin diyenlere tavsiyem bir bilene danışmalarıdır.
Papaz ve hahamların olduğu bir topluluğa girmek için yıllarca mücadele veren iktidar ve muhalefete rey vermede yarışanların da kendilerini tartmada oldukça geç kaldıkları bir gerçektir. Kur'an ayetleri açıktır. Onlarla beraber olmanın onlardan olmak olacağı, defalarca vurgulanmaktadır. Bunları hatırlatmak için din âlimi olmak gerekmez. Bunlar herkesçe bilinmesi gerekenlerdir. Amma siyasette bazı kurallar vardır bunlar için dini inançların dışında her siyasetçide aranması gereklidir. DÜRÜSTLÜK, HAYSİYET, GURUR?
Sayın Cameron halkına kulak verdi ve kendine ters gelen bir durumda idareciliğine son verdi. Beklenen budur. Ona kızıp referanduma gideceğimizi kabul edelim. Referandum niye olacaktı. AB'ye girmek istediğimizin gösterilmesi mi? Yoksa zaten biz istemiyoruz. Canınız cehenneme mi demek için olacaktı. Hangisi olursa olsun siyasilerimiz için yapılacak tek sonuç Cameron'un yaptığının aynısı olmalıydı.
Evet, biz ne olursa olsun AB peşindeyiz dediğinizde, yarım yüzyıldır giremeyeceğimiz defalarca yabancı yetkililerce bildirilen, açıkça Hıristiyan veya İslam'dan başka bir dinde olmadıkça alamayız demeleri, Haydar Hocanın devamlı, Biz Müslümanız almazlar, zaten girmememiz gerekir demesine rağmen, bu sonuç, büyük istifaların sebebi olmalıdır.
Sonucun, hayır AB'yi istemiyoruz olmasında da, en azından 15 yılı ya da devletçe yarım yüzyılı bu yolda sarf ederek taviz üstüne taviz vererek, kanunu ile, dini kuralları ile ülkeyi yok edenlere düşen de derhal istifadır.
AB'ye destekçi siyasilerin de kendilerini gözden geçirmesi gereklidir. Tabii bu yazdıklarım bizim şu ana kadar olanları es geçerek anlatmamızdır. Defalarca neler oldu da, kimse ne istifa etti ne de bırakıp gitti. Ülkemiz 'Harikalar Ülkesi', sıkıştıkça kabahatler başkasına gitti. Banyoların küvetlerinde, ülkenin musluklarında, su AK süte yerini terk etti.
Prof. Dr. Ata Selçuk / diğer yazıları
- Yanlıştan, yanlışla kurtuluş olmaz / 12.09.2021
- Bir hayal peşinde -2- / 18.02.2021
- Bir hayal peşinde -1- / 17.02.2021
- Aşının özü / 22.12.2020
- Temelsiz demokrasi / 22.10.2020
- Demokrasi çamuru / 25.09.2020
- Tecelli / 27.03.2020
- Kaynayan kazan / 06.01.2018
- Hedef yalanı / 31.12.2017
- Vatanım sen yaşa / 27.12.2017
- Bir hayal peşinde -2- / 18.02.2021
- Bir hayal peşinde -1- / 17.02.2021
- Aşının özü / 22.12.2020
- Temelsiz demokrasi / 22.10.2020
- Demokrasi çamuru / 25.09.2020
- Tecelli / 27.03.2020
- Kaynayan kazan / 06.01.2018
- Hedef yalanı / 31.12.2017
- Vatanım sen yaşa / 27.12.2017