Dışişleri Bakanı Davutoğlu, yaptığı açıklamada dış politikada “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini benimsediklerini söyledi. Ancak Davutoğlu’nun bu sözlerini Atatürk duysaydı eminim Sayın Bakanı sopayla kovalardı. “Senin sulh anlayışın buysa maazallah savaş anlayışın kim bilir nasıldır?” diye sorardı.
Davutoğlu Bakan olduğu günden bu güne kadar İslam ülkeleri ateşe verildi. Ortadoğu coğrafyası kan ve gözyaşı ile özdeşleşti. Arap baharı ambalajı ile yürütülen BOP sürecinin Büyük İsrail’in kilometre taşları olduğunu sağır sultan biliyor. Eski bir İsrailli Komutan olan Moşe Elad, Suriye iç savaşının sadece İsrail’e yaradığını ve İsrail’in tek kurşun bile atmadan bütün düşmanlarından Arap Baharı sayesinde kurtulduğunu sevinçle anlatarak bayram yapıyor. Evet, iktidar; Moşe Elad’lara, Şimonlara, Ehudlara, Ariellere bayram yaptırıyor. Ahmetlere, Fatımalara, Hüseyinlere ve Hasanlara ise dünyayı dar ediyor.
Peki Atatürk’ün İslam ülkelerine yaklaşımı böyle miydi? Asla. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’na önderlik ederek Türkiye Cumhuriyeti’ni kurması mazlum milletler olarak tarif edilen zamanın Müslüman memleketlerinde büyük moral ve model kaynağı olmuştur. Başta Afganistan, Pakistan ve Hint Müslümanları başta olmak üzere İngilizlere karşı destansı mücadelelere giriştiler. Atatürk bundan sonraki süreçte İran, Afganistan ve Irak arasında bir barış ve saldırmazlık anlaşması imzalandı. Temmuz 1937 tarihli Sadabat anlaşması İslam ülkeleri ile Türkiye’nin barış temelli siyasetinin başlangıcı oldu. Bu barış diğer hükümetler tarafından da tesis edilmiştir. Hatta bu barışçıl politika Başbakan tarafından pasif bir politika olduğu nedeniyle suçlanmıştır. Maalesef bu barış ortamı AKP iktidarı tarafından bozulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en temel dış politika ayaklarından biri olan İslam ülkeleriyle barış temelli dış siyaset, 2003 yılından beri kana bulandı.
Başbakan geçen gün büyükelçiler toplantısında savaşa hazırız mesajı verdi. Bu kirli savaşa girmek Türkiye’yi büyük bir yıkıma götürecektir. Asırlardır İslam’ın bayraktarlığını yapan milleti, haçlı şövalyesinin yanında basit bir er statüsünde savaşa sokmak tarihimizin en kara lekesidir. Bu icraat sonsuza kadar Müslümanlar nezdinde lanetlenecektir.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız hemen hemen her konuşmasında İslam’ın korunmasını emrettiği beş tane emanetten bahseder. Can emniyeti, mal emniyeti, namus emniyeti, din ve vicdan emniyeti ve akıl emniyeti. Fethi işgalden ayıran en önemli fark bu değerlere olan yaklaşımla ilgilidir. Eğer askeri bir operasyon bu değerlerin tesisi maksadıyla yapılırsa cihattır. Allah ve Resulü bu savaştan razıdır. Ölen şehit olur, kalanlara da gazi denir. Aksi takdirde bu Yezidi bir savaş olur. Yezid, Ehl-i Beyt’e karşı düşmanlığından ötürü kendisine biat etmeyen Medine halkını kılıçtan geçirmekle yetinmemiş namuslarına tasallut etmişti. Medine’de meydana gelen bu olaya Hare vakası denir. Hare vakası İslam tarihinin en acı olaylarından biridir. Akabinde Mekke kuşatılarak Kâbe mancınıklarla yakılmıştır. Şimdi Suriye isyancıları Yezid’in rolüne bürünmüşler. Nasıl mı?
1. Haksız yere can alıyor, çoluk çocuk demeden öldürüyorlar. Katiller, bunun fetvasını sapkınlık içinde olan Mısırlı bir müftüden satın almışlar.
2. Ekonomik faaliyetleri tamamen durdurmuşlardır. Masumların evleri, arabaları, ekinleri, gıdaları tamamen ateşe veriliyor.
3. Namus emniyeti namına bir şey bırakmamışlar. Şeytan kılıklı müftüler(!)’den aldıkları sözde fetvalarla Müslüman Suriye kadınlarının namusunu heder ediyorlar.
4. Şii ve Alevileri dinsiz ilan ederek canlarına kıymayı görev biliyorlar.
5. Bütün bu felaketlerden sonra akıl ve düşünce namına zaten bir şey kalmaz.
Beşşar Esad Hz. Hüseyin rolünde, İsyancılar ise Yezid rolünde saflarını tutmuşlar. 21. Yüzyıl Kerbela’sı ise Suriye topraklarında sahneleniyor. Ne mutlu Hüseyin tarafında olanlara...
Davutoğlu Bakan olduğu günden bu güne kadar İslam ülkeleri ateşe verildi. Ortadoğu coğrafyası kan ve gözyaşı ile özdeşleşti. Arap baharı ambalajı ile yürütülen BOP sürecinin Büyük İsrail’in kilometre taşları olduğunu sağır sultan biliyor. Eski bir İsrailli Komutan olan Moşe Elad, Suriye iç savaşının sadece İsrail’e yaradığını ve İsrail’in tek kurşun bile atmadan bütün düşmanlarından Arap Baharı sayesinde kurtulduğunu sevinçle anlatarak bayram yapıyor. Evet, iktidar; Moşe Elad’lara, Şimonlara, Ehudlara, Ariellere bayram yaptırıyor. Ahmetlere, Fatımalara, Hüseyinlere ve Hasanlara ise dünyayı dar ediyor.
Peki Atatürk’ün İslam ülkelerine yaklaşımı böyle miydi? Asla. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’na önderlik ederek Türkiye Cumhuriyeti’ni kurması mazlum milletler olarak tarif edilen zamanın Müslüman memleketlerinde büyük moral ve model kaynağı olmuştur. Başta Afganistan, Pakistan ve Hint Müslümanları başta olmak üzere İngilizlere karşı destansı mücadelelere giriştiler. Atatürk bundan sonraki süreçte İran, Afganistan ve Irak arasında bir barış ve saldırmazlık anlaşması imzalandı. Temmuz 1937 tarihli Sadabat anlaşması İslam ülkeleri ile Türkiye’nin barış temelli siyasetinin başlangıcı oldu. Bu barış diğer hükümetler tarafından da tesis edilmiştir. Hatta bu barışçıl politika Başbakan tarafından pasif bir politika olduğu nedeniyle suçlanmıştır. Maalesef bu barış ortamı AKP iktidarı tarafından bozulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en temel dış politika ayaklarından biri olan İslam ülkeleriyle barış temelli dış siyaset, 2003 yılından beri kana bulandı.
Başbakan geçen gün büyükelçiler toplantısında savaşa hazırız mesajı verdi. Bu kirli savaşa girmek Türkiye’yi büyük bir yıkıma götürecektir. Asırlardır İslam’ın bayraktarlığını yapan milleti, haçlı şövalyesinin yanında basit bir er statüsünde savaşa sokmak tarihimizin en kara lekesidir. Bu icraat sonsuza kadar Müslümanlar nezdinde lanetlenecektir.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız hemen hemen her konuşmasında İslam’ın korunmasını emrettiği beş tane emanetten bahseder. Can emniyeti, mal emniyeti, namus emniyeti, din ve vicdan emniyeti ve akıl emniyeti. Fethi işgalden ayıran en önemli fark bu değerlere olan yaklaşımla ilgilidir. Eğer askeri bir operasyon bu değerlerin tesisi maksadıyla yapılırsa cihattır. Allah ve Resulü bu savaştan razıdır. Ölen şehit olur, kalanlara da gazi denir. Aksi takdirde bu Yezidi bir savaş olur. Yezid, Ehl-i Beyt’e karşı düşmanlığından ötürü kendisine biat etmeyen Medine halkını kılıçtan geçirmekle yetinmemiş namuslarına tasallut etmişti. Medine’de meydana gelen bu olaya Hare vakası denir. Hare vakası İslam tarihinin en acı olaylarından biridir. Akabinde Mekke kuşatılarak Kâbe mancınıklarla yakılmıştır. Şimdi Suriye isyancıları Yezid’in rolüne bürünmüşler. Nasıl mı?
1. Haksız yere can alıyor, çoluk çocuk demeden öldürüyorlar. Katiller, bunun fetvasını sapkınlık içinde olan Mısırlı bir müftüden satın almışlar.
2. Ekonomik faaliyetleri tamamen durdurmuşlardır. Masumların evleri, arabaları, ekinleri, gıdaları tamamen ateşe veriliyor.
3. Namus emniyeti namına bir şey bırakmamışlar. Şeytan kılıklı müftüler(!)’den aldıkları sözde fetvalarla Müslüman Suriye kadınlarının namusunu heder ediyorlar.
4. Şii ve Alevileri dinsiz ilan ederek canlarına kıymayı görev biliyorlar.
5. Bütün bu felaketlerden sonra akıl ve düşünce namına zaten bir şey kalmaz.
Beşşar Esad Hz. Hüseyin rolünde, İsyancılar ise Yezid rolünde saflarını tutmuşlar. 21. Yüzyıl Kerbela’sı ise Suriye topraklarında sahneleniyor. Ne mutlu Hüseyin tarafında olanlara...
Cihat Tekin / diğer yazıları
- Tencere dibin kara seninki benden kara / 26.03.2024
- Yel kayadan bir şey aparabilmez / 25.03.2024
- Milli Ekonomi Modeli belediyelere hayat verecek / 23.03.2024
- Milli Para istikrarın sembolüdür / 22.03.2024
- Tek çözüm Milli Devlet anlayışıdır / 17.03.2024
- Bize kamburumuzu geri verin / 16.03.2024
- Emeklimsi / 05.03.2024
- Ne Ekrem, ne Murat, tek çözüm Cihan / 04.03.2024
- Sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa / 02.03.2024
- 9 soru / 01.03.2024
- Yel kayadan bir şey aparabilmez / 25.03.2024
- Milli Ekonomi Modeli belediyelere hayat verecek / 23.03.2024
- Milli Para istikrarın sembolüdür / 22.03.2024
- Tek çözüm Milli Devlet anlayışıdır / 17.03.2024
- Bize kamburumuzu geri verin / 16.03.2024
- Emeklimsi / 05.03.2024
- Ne Ekrem, ne Murat, tek çözüm Cihan / 04.03.2024
- Sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa / 02.03.2024
- 9 soru / 01.03.2024