Hasan Sezai Efendi, gayet kibar, asil ve heybet sahibi, iyi ahlaklı, çok zeki ve yakışıklı bir zat idi. Edirne'deki dergahında 53 sene talebe yetiştirdi. Talebelerinin sayısının beş yüz bini bulduğu ve bunların yiyip içmelerinin bizzat kendisi tarafından karşılandığı bilinmektedir. İlme çok hizmet etti. Dergahın yanında bir sebzeci dükkanı vardı. Bir gün talebeleri ile sohbet ederken o dükkana bakarak şu şiiri söyledi:
Derd ile daim yanmakta bu dil
Aşkın narına olmuşlar fitil
Pervane-sıfat olmaya vasıl
Şem'i ecmale sûzuna geldik.
Cismimiz bunda, canımız onda,
Gevherimizin aslı ol kanda
Sezai, şimdi biz bu dükkanda,
Biraz eylenip seyrane geldik.
Talebeleri önce bu sözlerin hikmetini anlayamamışlardı. Ancak çok geçmeden dükkanın yeri satın alınarak dergaha ilave olundu ve Sezai Efendi vefat edince o yere defnolundu. Yerine oğlu Muhammed Sadık Efendi geçti. Bundan sonra gelen torunları da, asırlar boyunca ilme hizmet etmişler, Edirne'de ilim ve feyz kaynağı olmuşlardır.
Hasan Sezai Efendinin menkıbe ve kerametleri pek çoktur.
Rivayet edilir ki: Zamanın Edirne valisi, adamlarından ikisine birer kese altın vererek "Gidiniz. Bunların birini Güzelceba'daki dergahın şeyhi Enis Dede'ye, diğerini de Bostanpazarı'ndak Hasan Sezai'ye veriniz" dedi. Vazifeliler Enis Dede'ye gelip parayı vermek istediklerinde Enis dede; "Evladım, vali paşaya selamlarımı söyleyiniz. Biz bir şeyimiz kalmadığı zaman sahip olduklarımıza bakarız ve Rabbimize şükrederek ne kadar çok nimete kavuştuğumuzu anlarız. Siz lütfen bunu muhtaç birine veriniz. O zaman ben de memnun olurum" dedi. Bunu üzerine oradan ayrılan vazifeliler Hasan Sezai'nin dergahına doğru yola çıktılar.
Bu sırada Sezai Efendi dergahının esnafa olan borçları birikmiş olduğundan, bazı esnaf, alacaklarını istemek üzere dergaha gelmişlerdi. Hasan Sezai alacaklıları iltifat ile karşılayarak; "Buyurunuz. Lütfen oturunuz. Paranız gelmek üzeredir" dedi. Hasan Sezai'nin yanında para olmadığını bilen talebeleri bu alacaklıların sıkıştırmasından, bu sebeple hocalarının zor durumda kalacağından dolayı üzgün idiler. Az sonra valinin adamları geldiler. Hasan Sezai onları görünce; "Nerede kaldınız evlatlarım. Bizleri beklettiniz. Şu altınları verin de alacaklıların hesaplarını kapatalım. Kendilerini bekletmeyelim" dedi. Oradakiler Sezai hazretlerinin bu kerameti karşısında şaşa kaldılar. Hepsi onun talebesi oldular.
Hasan Sezai hazretleri hayatında çok kerametleri görüldüğü gibi vefatından sonra da böyle fevkalada halleri, kerametleri çok görülmüştür. Vefatından yüz sene kadar sonra, kabrini su basmıştı. Dergahın bulunduğu yerdeki caminin hatibi rüyada birkaç defa ikaz olundu. Bunun üzerine, hürmetle ve hükümetin de malumatı olarak, tasavvuf ehli zatların da huzurunda, besmele ile kabir açıldı. Bu arada Hasan Sezai'nin cesedi de göründü. Vefatından sonra aradan yüz küsur sene geçmiş olmasına rağmen, vücudu eskisi gibi duruyordu. Kabirden alınıp yan tarafta bir odaya kondu. Oraya konulduğu anda etrafı çok güzel bir koku kapladı. Kabir tamiri edilip ve su basması önlendikten sonra tekrar aynı kabre defnolundu. Bu hali gören ve duyanların muhabbet ve bağlılıkları daha da arttı.
Derd ile daim yanmakta bu dil
Aşkın narına olmuşlar fitil
Pervane-sıfat olmaya vasıl
Şem'i ecmale sûzuna geldik.
Cismimiz bunda, canımız onda,
Gevherimizin aslı ol kanda
Sezai, şimdi biz bu dükkanda,
Biraz eylenip seyrane geldik.
Talebeleri önce bu sözlerin hikmetini anlayamamışlardı. Ancak çok geçmeden dükkanın yeri satın alınarak dergaha ilave olundu ve Sezai Efendi vefat edince o yere defnolundu. Yerine oğlu Muhammed Sadık Efendi geçti. Bundan sonra gelen torunları da, asırlar boyunca ilme hizmet etmişler, Edirne'de ilim ve feyz kaynağı olmuşlardır.
Hasan Sezai Efendinin menkıbe ve kerametleri pek çoktur.
Rivayet edilir ki: Zamanın Edirne valisi, adamlarından ikisine birer kese altın vererek "Gidiniz. Bunların birini Güzelceba'daki dergahın şeyhi Enis Dede'ye, diğerini de Bostanpazarı'ndak Hasan Sezai'ye veriniz" dedi. Vazifeliler Enis Dede'ye gelip parayı vermek istediklerinde Enis dede; "Evladım, vali paşaya selamlarımı söyleyiniz. Biz bir şeyimiz kalmadığı zaman sahip olduklarımıza bakarız ve Rabbimize şükrederek ne kadar çok nimete kavuştuğumuzu anlarız. Siz lütfen bunu muhtaç birine veriniz. O zaman ben de memnun olurum" dedi. Bunu üzerine oradan ayrılan vazifeliler Hasan Sezai'nin dergahına doğru yola çıktılar.
Bu sırada Sezai Efendi dergahının esnafa olan borçları birikmiş olduğundan, bazı esnaf, alacaklarını istemek üzere dergaha gelmişlerdi. Hasan Sezai alacaklıları iltifat ile karşılayarak; "Buyurunuz. Lütfen oturunuz. Paranız gelmek üzeredir" dedi. Hasan Sezai'nin yanında para olmadığını bilen talebeleri bu alacaklıların sıkıştırmasından, bu sebeple hocalarının zor durumda kalacağından dolayı üzgün idiler. Az sonra valinin adamları geldiler. Hasan Sezai onları görünce; "Nerede kaldınız evlatlarım. Bizleri beklettiniz. Şu altınları verin de alacaklıların hesaplarını kapatalım. Kendilerini bekletmeyelim" dedi. Oradakiler Sezai hazretlerinin bu kerameti karşısında şaşa kaldılar. Hepsi onun talebesi oldular.
Hasan Sezai hazretleri hayatında çok kerametleri görüldüğü gibi vefatından sonra da böyle fevkalada halleri, kerametleri çok görülmüştür. Vefatından yüz sene kadar sonra, kabrini su basmıştı. Dergahın bulunduğu yerdeki caminin hatibi rüyada birkaç defa ikaz olundu. Bunun üzerine, hürmetle ve hükümetin de malumatı olarak, tasavvuf ehli zatların da huzurunda, besmele ile kabir açıldı. Bu arada Hasan Sezai'nin cesedi de göründü. Vefatından sonra aradan yüz küsur sene geçmiş olmasına rağmen, vücudu eskisi gibi duruyordu. Kabirden alınıp yan tarafta bir odaya kondu. Oraya konulduğu anda etrafı çok güzel bir koku kapladı. Kabir tamiri edilip ve su basması önlendikten sonra tekrar aynı kabre defnolundu. Bu hali gören ve duyanların muhabbet ve bağlılıkları daha da arttı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.