logo
13 HAZİRAN 2025

Hasret, vuslat ve zikrullah

10.11.2018 00:00:00
Prof. Dr. Haydar Baş, "Dua ve Zikir" eserinde hasret, vuslat ve zikrullah kavramlarını birbiriyle olan ilgileri hakkında şu bilgileri veriyor:
"Bu âlem yok iken var olan Cenâb-ı Vâcibü'l-Vücud Hazretleridir. Allah Ezel ve Ebed olandır. O'nun Ezel dediğimiz mefhumunun bir başlangıcı yoktur. Ebed dediğimiz zaman da sonu yoktur. Ne başlangıcı vardır, ne de bir sonu…
O murad-ı İlâhîsine muvafık olarak mahlûkatı yaratmış, var etmiştir. Biz O'nun takdiri ile var olan ezel aynasındaydık veya ezel görüntüsündeydik. Cenâb-ı Hakk, oradan bizi geçici olan bu fâni âleme gönderdi. Binaenaleyh, insan asıl cevherinden uzaklaştı. İzafî değerlerin, hakikatlerin olduğu yere geldi. Bazı mutasavvıflar böyle olması münasebetiyle bu âleme, "mutlak varlığın gölgesidir" diyorlar. O hâlde, bu gölgenin Asıl Olana hasreti muhakkaktır.
Ayrılık zâten bizim gerek edebiyatımızda, gerek kültürümüzde, sanatımızda, hemen hemen bütün bediî zevklerimizin hâkim olduğu dünyamızda, her zaman işlenen bir temadır. Özümüze ait bir temadır. Mâdemki, bizim özümüz O'ndandır, Hak'tandır; elbette ki, hem hakkı olarak, hem de haklı olarak insanın Özünü Sahibini araması esastır ve de şarttır. İşte bu, ayrılıktan duyulan ıstırabın dile gelmesidir.
'Cenâb-ı Hak neden bu ayrılığı tercih etmiş ve de yaratmıştır?' sorusuna verilecek cevap şudur: İnsanların ve cinlerin varlık sebepleri kulluktur. Bu kullukta da bir imtihan gereklidir. Kimin az, kimin çok, kimin vasat olduğunun takdiri ancak kulun hâline göredir. Bu hâlin ortaya çıkması, Allah'a ne derece kul olduğunu anlayabilmesi, insanın kulluktaki gayretiyle beraberdir. Böyle bir ayrılık olmadan, Allah'a vâsıl olma aşkının ne derece olup olmadığını bizim insan olarak bilmemiz mümkün değildir. Böyle bir imtihan olmadan da, "Sizi Ben imtihan etmiş olsaydım hâliniz ne olacaktı?" diyerek Allah'ın bize makam takdir etmesi de âdil olmaz. İşte bu adaletin de olması için hepimizin anlayacağı bir dilde, hazmedeceğimiz bir idrakte bu imtihan sahnesine gönderiliyoruz. 
Allah Teâlâ, her şeyimizle bizi müsait hâlde serbest bırakıyor. Bu hasreti ne kadar duyuyorsak, kulluğumuzda o kadar ısrarlı oluyoruz. Yani işin temelinde ayrılık vardır. Ayrılıktan doğan hasret vardır. Bir şeye ne kadar sahip olunur ise, o şey o derece takdir edilebilir. Hasret duyulan varlığın hasreti, ne kadar şiddetli ise, onun kıymeti o kadardır.
Allah, kuluna yakındır. Kula bu kadar yakın olan, O'ndan olduğunu bildiği Allah'a kul hasret duyar. O kuluna evladından da, komşusundan da, dostundan da yakındır. İnsan, kuluna her şeyinden daha yakın veya sevgili olan Allah'a bu hasreti kulluk idraki içerisinde duyduğu zaman, O'na varmak için seferber etmeyeceği, feda etmeyeceği, yoluna koymayacağı hiçbir şey olmaz. İşte bu yoluna koyduğu şeyler, O'nun varlığına atfettiği değerlerden kaynaklanır.
İbâdet, Allah'a yürümek, O'nu bulmak içindir. İnsan ibâdet ettikçe, Allah'ı zikrettikçe gönlünden O'na doğru yürür. Farkında olmadan tecellilerine erer. O'na vuslat gayesiyle Allah'ı seven insanın ubûdiyyette ısrarı, böyle bir gâyeye kendini matuf kılmanın ısrarı, işte bu ayrılıktaki hasreti duymaktan kaynaklanıyor. Bu hasreti ne kadar şiddetli duyarsa, Allah'ı o derece arar, o derece kıymetlendirir. Ama az duyarsa hayatında hiçbir yer bile vermez. Bu hasretin içinde bir lezzet vardır. Öyle bir hasret ki, insanın gönül âleminin yıkan, dağlayan bir hasret... Bu hasret aslında insanı bedbin etmez, aksine huzur verir. Bu cümleden olarak der ki Fuzuli: 'Kılma derman ki, zehrim senin dermanındır.' Yani, beni iyi etme! Bu sevda hastalığı bana öyle bir lezzet, öyle bir kudret, öyle bir kuvvettir ki, şâyet beni bu hastalıktan kurtarmak istersen, Senin bu hastalıktan beni kurtarmak için yaptığın tedavi, asıl zehirin olur. Niye? Bu hasretten kurtulurum. Hâlbuki ben bu hasretten kurtulmayı istemiyorum. Tabii biz normal işlerimiz aksıyor diye buna hastalık diyoruz. Allah hasreti o kadar enteresandır ki, o da kullara bir lutuf olmuş oluyor... Hem de çok büyük bir lutuf. Hasret, O'nun firkatinden gönüle olan tecellidir. Yoksa öyle bir tecelli olmasa, hatırlanmaz bile…
Kulun Allah'a hasreti, aslında Allah'ın kula hasretidir. Bir başka mânâda, Allah'ın kulunun kalbinde Zâtını sevmesidir. Âyet-i kerimenin beyanına göre, Allah kuluna şah damarından daha yakındır: "Biz ona şahdamarından daha yakınız." (Kaf: 50/16). Bu âyet-i kerimede, "Kul, Allah'a yakındır" denmiyor. "Allah kuluna yakındır" deniliyor. Cenâb-ı Hakk'ın kuluna yakın olmasıyla, kulun Allah'a yakın olması bir değildir. Nitekim âyet-i kerimede şöyle buyurulur: "Allah'a kaçın." (Zâriyat: 51/50).
Demek ki, biz O'ndan çok uzaktayız ki, O'na koşmamız gerekiyor. İki insan bile bir mekânda olur, duyguları düşünceleri, idealleri, gâyeleri ayrı olur. Hatta aynı işleri yaparlar, aynı dairededirler fakat her şeyleri ayrı, zevkleri, fikirleri ayrı. Sadece bürokratik işlerde beraberler. Ama bir de çok ayrı işlerle meşgul olmalarına rağmen, binlerce kilometre ötede kendi zevkini, kendi duygusunu, kendi fikrini yaşayan insan vardır. Kişi aslında yanında olanla değil, uzakta olan, aynı fikri paylaştığı insanla beraberdir.
Allah kuluna tabii ki yakın… Ama kul Allah'a o kadar uzak ki, Cenâb-ı Hakk'ın zevki, gâyesi, Allah fikri, ideali ile beraber olunursa; O'na yakın olunur. Bunun sonucu Allah'a vuslattır. Eğer O'na yakın olunmazsa, Allah'tan çok uzak düşülür. Yani kul, Allah'ı çokça hatırlamak ve zikretmekle, O'na yakın olur. Yakın hâline erişilir. Nitekim hadis-i şeriflerde şöyle buyurulur:
'Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: Ben kulumun zannı üzereyim. Beni andığı zaman, onunla beraberim. Eğer Beni kendi nefsinde (kendi kendine) anarsa, Ben de onu kendi nefsimde anarım. Eğer Beni bir topluluğun içinde zikrederse, Ben de onu o topluluktan daha hayırlı bir topluluğun içinde anarım. Bana bir karış yaklaşırsa Ben ona bir arşın yaklaşırım. Bana bir arşın yaklaşırsa Ben ona bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelirse Ben ona koşarak giderim.' (Buhârî, Tevhîd 50, VIII, 212; Müslim, Zikr 2, s.2061 ve Tirmizî, 3603).
'Kim evinden namaza çıkarken; Allah'ım! Senden isteyenlerin hakkı için Sana doğru şu (evden namaza) çıkışım için Senden diliyorum. Biliyorsun ki, beni evimden namaza çıkartan ne kötü bir niyet, ne kibir, ne de gösteriş ve riyâdır. Ben sadece günahlarımdan kaçmak ve Sana kavuşmak için çıktım. Rahmetini umarak, azabından korkarak çıktım. Rızânı aramak, gazabından korunmak için çıktım. Rahmetinle beni ateşten kurtarmanı diliyorum derse, kendisi için Allah'tan mağfiret dileyecek olan tam yetmiş bin melek görevlendirir. Namazını bitirinceye kadar Allah ona, cemâli ile tecelli eder.' (Rezîn, İbn Mâce, 778; Muh. b. Saîd b. Yezîd et-Tusterî anil-Fadl b. el-Muvaffak an Fudayl b. Merzûk an Atiyye an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti).
Allah'ı istemenin bir yolu olması lazımdır. Bunun için de Allah'ı çokça zikretmek gereklidir… Zikrullah ile ilgili yazılmış tüm eserlerde, Cenâb-ı Hakk'ın kulun kalbine olan tecellisinden bahsedilir. Muhabbet oradadır. Zikrullah ile kulun kalp âlemi fetholunur. Allah'ın muhabbeti o kulun kalbine iner.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
 
Gökhan Demir / diğer yazıları
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler
Namazın hikmeti
Yardım etmek istediği kişi öldürdü
Konya'da öğretmen katliamı
Sinan Ateş davasında yeni gelişme
İstinaf cezaları uygun buldu
Sivas Ziraat Odası Başkanı Hacı Çetindağ
'Kene artışı biyolojik savaş olabilir'
Vahşet
52 şehit daha
İçinde 244 kişi vardı
Hindistan'da yolcu uçağı düştü
Bin 30 çalışan işten çıkartılıyor
Grev sonrası neşter
ABD medyası iddia etti
İsrail, İran'a saldırmayı planlıyor
Trump malumu bir daha ilan etti
'Orta Doğu, tehlikeli bir yer haline gelebilir'
Ulusal muhafızlar Los Angeles'ta sivilleri gözaltına aldı
Gerilimin tırmanması bekleniyor
İsrail Gazze'de 80 kişiyi daha öldürdü
Yardım dağıtımı ölüm tuzağı!
Marmara'da 3.5 büyüklüğünde deprem
Büyükçekmece açıklarında oldu
Trump'tan yeni 'tarife' açıklaması
Ülkelere mektuplar gönderilecek
5 yıldızlı otelde yangın paniği
622 turist tahliye edildi
Amasya'da asker eğlencesi kabusa dönüştü
39 kişi gıdadan zehirlendi
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler
Namazın hikmeti
Yardım etmek istediği kişi öldürdü
Konya'da öğretmen katliamı
Sinan Ateş davasında yeni gelişme
İstinaf cezaları uygun buldu
Sivas Ziraat Odası Başkanı Hacı Çetindağ
'Kene artışı biyolojik savaş olabilir'
Vahşet
52 şehit daha
İçinde 244 kişi vardı
Hindistan'da yolcu uçağı düştü
Bin 30 çalışan işten çıkartılıyor
Grev sonrası neşter
ABD medyası iddia etti
İsrail, İran'a saldırmayı planlıyor
Trump malumu bir daha ilan etti
'Orta Doğu, tehlikeli bir yer haline gelebilir'
Ulusal muhafızlar Los Angeles'ta sivilleri gözaltına aldı
Gerilimin tırmanması bekleniyor
İsrail Gazze'de 80 kişiyi daha öldürdü
Yardım dağıtımı ölüm tuzağı!
Marmara'da 3.5 büyüklüğünde deprem
Büyükçekmece açıklarında oldu
Trump'tan yeni 'tarife' açıklaması
Ülkelere mektuplar gönderilecek
5 yıldızlı otelde yangın paniği
622 turist tahliye edildi
Amasya'da asker eğlencesi kabusa dönüştü
39 kişi gıdadan zehirlendi
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.