Asırlık çınardı o. Çocukluk yıllarım çok zaman onun yanında geçmişti. Rahmetli anneannem ve dedemin yanında gecelemek; onlarla beraber olmak hep bana farklı bir duygu yaşatırdı.
Kış gecelerinde odun sobasının ertrafında açılan yer yatakları ve sabah namazına erken kalkıp, büyük bir zevkle yakılan sobadan yükselen odun çıtırtıları hâla kulaklarımdadır.
Bahçeli olan evlerinde, yaz günleri havuşta oturur, anneannemin okuduğu Ahmediye ve Muhammediyeleri dinlerdim.
Dedem mert bir insandı, güvenilir ve saygın kişiliğinden dolayı tam 40 yıl muhtarlık yapmıştı. Vatanına milletine hizmet etmek onun şiarıydı adeta.
En büyük zevki torunlarını sevmek ve onlarla ilgilenmekti. Bizi küçükken camiye götürür, en ön safta beraber namaz kılardık. Bazen küçük çocuk olduğumuz için ön saftan çıkartmak istediklerinde hemen müdahele eder; bazen işi dil kavgasına kadar götürürdü.
Bize kurtuluş savaşı yıllarını anlatır, Kilis'in işgal yıllarındaki durumundan uzun uzun bahsederdi; canlı tarih idi o.
Yılların geçmesiyle kendi yaşındakilerin bir bir baki aleme rihleti, onu her geçen gün yalnızlaştırıyordu. Özellikle anneannemin vefatı ona çok dokunmuştu. Çocuklarının memleketin değişik yerlerinde bulunuşu da işin cabası idi. Artık o hayatında yalnız kalmıştı. Sağlık şartları da evden dışarı çıkmasına mani oluyordu.
Kur'an-ı Kerim her zaman başı ucundaydı. Kendine has üslubu ile gürül gürül Kur'an okur, bütün sevdiklerine bağışlardı.
Son günlerinde artık yemek yiyemiyordu. Artık gideceği günlerin yakın olduğunu ifade etmeğe başlamıştı. Nihayet beklenen an gelip çatmıştı. Dedem de Rahmet-i Rahman'a kavuşmuştu. Onun vefatı ile kendi akranlarının son elemanı da bu dünyayı terk etmişti; bir bakıma kütük defterinden bir nesle ait bir sayfa daha kapanmıştı.
Haberi öğrenir öğrenmez Üstadım Prof. Dr. Haydar Baş Hocamı aradım. Ne de olsa hocamız bizim için, bir ana ve baba idi; üzüntümüzü paylaşmak ve duasını almak istiyordum. Onun duası ile gönüllerimiz ferahlamıştı. Dedemin başı ucunda göz yaşları döken annem ve babamın üzüntüsü, selamı ilettiğimde bir anda hafiflemişti.
Uzaktan ve yakından gelen misafirler de acımızı oldukça hafiflettiler.
Ali Gedik, Baki Bektaş, Ali Değirmenci, Harun Kayacı, Mehmet Emin Koç, Dr. Abdullah Terzi, Prof. Dr. Ata Selçuk, Ahmet Celal Kasap, Doç. Dr. Ömer Eyercioğlu, Fuat Şengül, Ekrem Mısır, Mustafa Şahin, Ahmet Haznedar, Rıdvan Elmacı, Haydar Bektaş, Yüksel Durak, Abdullah Ağar, İzzet Yaşar, Kürşat Taşdemir, Musa Aydın, Ahmet Özer, Fahri Alnıaçık, Şahin Bozdoğan, İdris Peçe, Av. Zühtü Kazancı, resmi erkânın güzide mensupları, Kilis'in eşrafı; yurt içinden ve dışından telefonla, faksla ve e-mail ile acımızı paylaşan dostlarımıza çok teşekkür ediyorum.
İçimizdeki o tarifsiz hasret duygusu kor gibi devam ediyor.
Acaba diyorum, ölmeden önce yapabileceklerimiz var mıydı?
Yaşlılarımızın kıymetini yeterince biliyor muyduk?
Onların hayır dualarını alıp, hayat tecrübelerinden istifade edebiliyor muyduk?
Hayatı daha dikkatli yaşamamız gerekiyordu artık.
Çünkü giden fırsatlar geri gelmediği gibi, son pişmanlık da fayda vermiyordu.
Kış gecelerinde odun sobasının ertrafında açılan yer yatakları ve sabah namazına erken kalkıp, büyük bir zevkle yakılan sobadan yükselen odun çıtırtıları hâla kulaklarımdadır.
Bahçeli olan evlerinde, yaz günleri havuşta oturur, anneannemin okuduğu Ahmediye ve Muhammediyeleri dinlerdim.
Dedem mert bir insandı, güvenilir ve saygın kişiliğinden dolayı tam 40 yıl muhtarlık yapmıştı. Vatanına milletine hizmet etmek onun şiarıydı adeta.
En büyük zevki torunlarını sevmek ve onlarla ilgilenmekti. Bizi küçükken camiye götürür, en ön safta beraber namaz kılardık. Bazen küçük çocuk olduğumuz için ön saftan çıkartmak istediklerinde hemen müdahele eder; bazen işi dil kavgasına kadar götürürdü.
Bize kurtuluş savaşı yıllarını anlatır, Kilis'in işgal yıllarındaki durumundan uzun uzun bahsederdi; canlı tarih idi o.
Yılların geçmesiyle kendi yaşındakilerin bir bir baki aleme rihleti, onu her geçen gün yalnızlaştırıyordu. Özellikle anneannemin vefatı ona çok dokunmuştu. Çocuklarının memleketin değişik yerlerinde bulunuşu da işin cabası idi. Artık o hayatında yalnız kalmıştı. Sağlık şartları da evden dışarı çıkmasına mani oluyordu.
Kur'an-ı Kerim her zaman başı ucundaydı. Kendine has üslubu ile gürül gürül Kur'an okur, bütün sevdiklerine bağışlardı.
Son günlerinde artık yemek yiyemiyordu. Artık gideceği günlerin yakın olduğunu ifade etmeğe başlamıştı. Nihayet beklenen an gelip çatmıştı. Dedem de Rahmet-i Rahman'a kavuşmuştu. Onun vefatı ile kendi akranlarının son elemanı da bu dünyayı terk etmişti; bir bakıma kütük defterinden bir nesle ait bir sayfa daha kapanmıştı.
Haberi öğrenir öğrenmez Üstadım Prof. Dr. Haydar Baş Hocamı aradım. Ne de olsa hocamız bizim için, bir ana ve baba idi; üzüntümüzü paylaşmak ve duasını almak istiyordum. Onun duası ile gönüllerimiz ferahlamıştı. Dedemin başı ucunda göz yaşları döken annem ve babamın üzüntüsü, selamı ilettiğimde bir anda hafiflemişti.
Uzaktan ve yakından gelen misafirler de acımızı oldukça hafiflettiler.
Ali Gedik, Baki Bektaş, Ali Değirmenci, Harun Kayacı, Mehmet Emin Koç, Dr. Abdullah Terzi, Prof. Dr. Ata Selçuk, Ahmet Celal Kasap, Doç. Dr. Ömer Eyercioğlu, Fuat Şengül, Ekrem Mısır, Mustafa Şahin, Ahmet Haznedar, Rıdvan Elmacı, Haydar Bektaş, Yüksel Durak, Abdullah Ağar, İzzet Yaşar, Kürşat Taşdemir, Musa Aydın, Ahmet Özer, Fahri Alnıaçık, Şahin Bozdoğan, İdris Peçe, Av. Zühtü Kazancı, resmi erkânın güzide mensupları, Kilis'in eşrafı; yurt içinden ve dışından telefonla, faksla ve e-mail ile acımızı paylaşan dostlarımıza çok teşekkür ediyorum.
İçimizdeki o tarifsiz hasret duygusu kor gibi devam ediyor.
Acaba diyorum, ölmeden önce yapabileceklerimiz var mıydı?
Yaşlılarımızın kıymetini yeterince biliyor muyduk?
Onların hayır dualarını alıp, hayat tecrübelerinden istifade edebiliyor muyduk?
Hayatı daha dikkatli yaşamamız gerekiyordu artık.
Çünkü giden fırsatlar geri gelmediği gibi, son pişmanlık da fayda vermiyordu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Türkiye darboğazda değil, kuşatma altında / 13.12.2025
- Biz atadan geldik, ataya gideriz / 12.12.2025
- Türkiye kuşatılıyor; çıkış Atatürk’ün dış politika aklı ve Haydar Baş’ın çizgisidir / 06.12.2025
- Atatürk’ün reddettiği ayine bugün devlet protokolü müsaade ediyor: Neden? / 05.12.2025
- Dini ve etnik cepheden yürüyen büyük operasyon / 04.12.2025
- Papa’nın Türkiye ziyareti: 1700 yıllık bir sembolik operasyon ve Lozan’ın sınandığı an / 01.12.2025
- Lozan’dan bugüne: ABD’nin yarım kalan hesabı ve yeni harita arayışı / 30.11.2025
- Emperyal dizaynın yeni perdesi ve Türkiye’yi bekleyen tehlike / 28.11.2025
- İmralı süreci ve ulus devletin kırılma noktası / 27.11.2025
- İmralı’ya ziyaret meşruiyet üretmez / 23.11.2025
- Biz atadan geldik, ataya gideriz / 12.12.2025
- Türkiye kuşatılıyor; çıkış Atatürk’ün dış politika aklı ve Haydar Baş’ın çizgisidir / 06.12.2025
- Atatürk’ün reddettiği ayine bugün devlet protokolü müsaade ediyor: Neden? / 05.12.2025
- Dini ve etnik cepheden yürüyen büyük operasyon / 04.12.2025
- Papa’nın Türkiye ziyareti: 1700 yıllık bir sembolik operasyon ve Lozan’ın sınandığı an / 01.12.2025
- Lozan’dan bugüne: ABD’nin yarım kalan hesabı ve yeni harita arayışı / 30.11.2025
- Emperyal dizaynın yeni perdesi ve Türkiye’yi bekleyen tehlike / 28.11.2025
- İmralı süreci ve ulus devletin kırılma noktası / 27.11.2025
- İmralı’ya ziyaret meşruiyet üretmez / 23.11.2025




















































































