Falancanın hatırı, filancanın hatırı derken…Amcamın gönlü kırılmasın, teyzemin gönlü kalmasın, falanca hocam gönül koymasın derken… Bir de baktık ki Hakk’ın hatırı hayli gerilerde kalmış.
Rab olarak Allah’ı, peygamber olarak Hz. Muhammed aleyhisselamı, din olarak İslam’ı, kitap olarak Kur’an’ı kabul eden erkek ve kadın her mümin için Hakk’ın hatırı her şeyin, her kesin üstünde değil midir?
Eşimizin-dostumuzun, dayımızın-teyzemizin, amcamızın-halamızın, damadımızın-kızımızın hatırı eğer Hakk’ın hatırı ile paralel gidiyorsa, aynı istikamette ise zaten mesele yok, ters düşüyorsa o zaman tercihimiz Hakk’ın hatırından yana olmalı değil midir?
Bir yakınımız, asker arkadaşımız, okul arkadaşımız, mesai arkadaşımız vesile oldu bir partiye kayt yaptırdık, bir cemaate, bir cemiyete üye olduk, olabilir.
İçinde yer aldığımız teşkilatın eylemleri ve söylemleri Hakk’ın rızasına uygunsa mesele yok, devam…Ama bir takım sapmalar, yanlışlar, aykırılıklar varsa gereken uyarımızı yaparız ve çekiliriz.
Bir mü’min için Hakk’ın hatırı her hatırın üstündedir, olmalıdır.
Eş-dost hatırını Hakk’ın hatırından üstün tutarak yaşadığımız hayat daha tehlikeli maceralara atılmamıza da sebep oldu; inandığımız gibi yaşamadığımız için yaşadığımız gibi inanmaya başladık.
Bir vesile ile içine dahil olduğumuz parti, cemaat veya cemiyet, bizim kırmızı çizgilerimizi pembeleştirdi, hassasiyetlerimizi buharlaştırdı, Hak ve hakikat ölçülerimizi silik hale getirdi ve kendi kimliğine büründürdü.
Şimdi millet olarak, büyük kitleler kimliksiz, kişiliksiz hale getirildi ve adeta yol geçen hanına döndük.
Küresel tefecileri, küresel işgalcileri ve onların içimizdeki taşeronlarını onaylar hale geldik, alkışlayıp kahraman ilan eder hale getirildik.
Hakk’ın hatırının üstün tutulduğu bir İslam toplumunda ister küresel olsun ister yerel olsun hiçbir arsız, hiçbir hırsız, hiçbir yalancı ve talancı onay almaması, alkış almaması lazımdır.
Helalin haram, haramın helal sayıldığı bir teşkilatta mümin bir insanın kalp huzuru içinde görev yapması mümkün değildir, olmamalıdır.
Hatır gönül derken acaba kırmızı çizgilerimizin pembeleştiğini de mi göremez olduk?
Rab olarak Allah’ı, peygamber olarak Hz. Muhammed aleyhisselamı, din olarak İslam’ı, kitap olarak Kur’an’ı kabul eden erkek ve kadın her mümin için Hakk’ın hatırı her şeyin, her kesin üstünde değil midir?
Eşimizin-dostumuzun, dayımızın-teyzemizin, amcamızın-halamızın, damadımızın-kızımızın hatırı eğer Hakk’ın hatırı ile paralel gidiyorsa, aynı istikamette ise zaten mesele yok, ters düşüyorsa o zaman tercihimiz Hakk’ın hatırından yana olmalı değil midir?
Bir yakınımız, asker arkadaşımız, okul arkadaşımız, mesai arkadaşımız vesile oldu bir partiye kayt yaptırdık, bir cemaate, bir cemiyete üye olduk, olabilir.
İçinde yer aldığımız teşkilatın eylemleri ve söylemleri Hakk’ın rızasına uygunsa mesele yok, devam…Ama bir takım sapmalar, yanlışlar, aykırılıklar varsa gereken uyarımızı yaparız ve çekiliriz.
Bir mü’min için Hakk’ın hatırı her hatırın üstündedir, olmalıdır.
Eş-dost hatırını Hakk’ın hatırından üstün tutarak yaşadığımız hayat daha tehlikeli maceralara atılmamıza da sebep oldu; inandığımız gibi yaşamadığımız için yaşadığımız gibi inanmaya başladık.
Bir vesile ile içine dahil olduğumuz parti, cemaat veya cemiyet, bizim kırmızı çizgilerimizi pembeleştirdi, hassasiyetlerimizi buharlaştırdı, Hak ve hakikat ölçülerimizi silik hale getirdi ve kendi kimliğine büründürdü.
Şimdi millet olarak, büyük kitleler kimliksiz, kişiliksiz hale getirildi ve adeta yol geçen hanına döndük.
Küresel tefecileri, küresel işgalcileri ve onların içimizdeki taşeronlarını onaylar hale geldik, alkışlayıp kahraman ilan eder hale getirildik.
Hakk’ın hatırının üstün tutulduğu bir İslam toplumunda ister küresel olsun ister yerel olsun hiçbir arsız, hiçbir hırsız, hiçbir yalancı ve talancı onay almaması, alkış almaması lazımdır.
Helalin haram, haramın helal sayıldığı bir teşkilatta mümin bir insanın kalp huzuru içinde görev yapması mümkün değildir, olmamalıdır.
Hatır gönül derken acaba kırmızı çizgilerimizin pembeleştiğini de mi göremez olduk?
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024