Bana ait olmayan, benin hakkım olmayan zerre miktarı bir şeyi alırsam yazılıyor.
Bana ait olmayan, benim olmayan ve bana emanet olan bir şeyi benimmiş gibi verirsem yazılıyor.
Devletin malıyla, kamunun emaneti ile ya da bir başkasının malıyla başkalarına yardım etme durumu...
Aldıklarımız verdiklerimiz, alıp vermediklerimiz yazılıyor.
Bilip sakladıklarımız, bilmeden gelişi güzel yaydıklarımız yazılıyor.
Gitmemiz gerektiği halde gitmediklerimiz, gitmememiz geektiği halde gittiklerimiz yazılıyor.
Yediklerimizin ve dediklerimizin hepsi yazılıyor.
Bütün bir hayatı hesap şuuru içinde yaşarsak ve hep bir endişe ile, ürperti ile şu dünya hayatını tamamlarsak ebedi alemde kazançlı çıkacağımızı biz yine hayat kitabımızdan öğreniyoruz:
"Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler." (Tur: 26-28).
Hayatı bir hesap şuuru ile yaşamak, hep bir endişe ve ürperti içinde ömür sürmek elbette bize hem bu dünyada hem de ebedi alemde çok şeyler kazandıracaktır.
Acaba yarınımız nasıl olacak, amel defterimizi hangi taraftan alacağız, önümüze açılıp; "Kitabını oku, bugün, hesap görücü olarak sen kendine yetersin" (İsra: 14) denildiği zaman ne tür sayfalarlar ve satırlarla karşılaşacağız türünden endişeler ve sorular eşliğinde yaşanacak bir hayat, bir kere bizi adam gibi adam yapacaktır, kul hakkına tecavüzün her çeşidinden uzak tutacaktır, emeği ve alın terini gasp edenlerin, yetim ve yoksul hakkı yiyenlerin semtine bile uğratmayacaktır.
Böylesine bir endişe ve ürperti eşliğinde yaşamak, her çeşit zulümden uzaklaştıracak, zalimlerden uzaklaştıracak ve onları alkışlamaktan beri kılacaktır.
Hesap şuuru, hesap korkusu ve endişesi eşliğinde yaşanacak bir hayat elbette sahiplerini, haramdan uzaklaştıracak, kirden-pastan uzak tutacak, günahtan isyandan uzaklaştıracak, iyiliye, iyilere ve güzel amellere sevk edecektir.
Dünya hayatını, aile fertleri ile birlikte bu tür endişe ve ürperti içinde geçirenler, bu dünyada örnek insanlar, örnek aileler, örnek topluluklar olacakları gibi ebedi hayatta da ödüllerin en güzeline mazhar olacaklardır:
"Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, şüphesiz, cennetlerde ve Rablerinin kendilerine verdikleriyle zevk duyarak nimetler içindedirler. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.
Ve onlara denilir ki: 'Dünyada yaptığınız güzel davranışlardan ötürü yiyin, için, afiyetler olsun!' Onlar sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Kendilerine temiz ve güzel hurileri de eş yaparız.
İman edip zürriyetleri de iman ile kendilerine tâbi olanlar (yok mu?); işte Biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Kendilerinin amellerinden bir şey de eksiltmedik. Herkes kendi kazandığına bağlıdır.
Cennette olanlara diledikleri meyve ve etten bol bol veririz.
Orada karşılıklı kadeh tokuştururlar ama burada kötü söz de yoktur, günah işleme de.
Kendilerine ait birtakım hizmetçiler de onların etrafında dönerler. Bu gençler sanki sedefleri içine gizlenmiş inci gibidirler.
Birbirlerine yönelip soru sorarlar.
Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler." (Tur: 17-28).
Bana ait olmayan, benim olmayan ve bana emanet olan bir şeyi benimmiş gibi verirsem yazılıyor.
Devletin malıyla, kamunun emaneti ile ya da bir başkasının malıyla başkalarına yardım etme durumu...
Aldıklarımız verdiklerimiz, alıp vermediklerimiz yazılıyor.
Bilip sakladıklarımız, bilmeden gelişi güzel yaydıklarımız yazılıyor.
Gitmemiz gerektiği halde gitmediklerimiz, gitmememiz geektiği halde gittiklerimiz yazılıyor.
Yediklerimizin ve dediklerimizin hepsi yazılıyor.
Bütün bir hayatı hesap şuuru içinde yaşarsak ve hep bir endişe ile, ürperti ile şu dünya hayatını tamamlarsak ebedi alemde kazançlı çıkacağımızı biz yine hayat kitabımızdan öğreniyoruz:
"Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler." (Tur: 26-28).
Hayatı bir hesap şuuru ile yaşamak, hep bir endişe ve ürperti içinde ömür sürmek elbette bize hem bu dünyada hem de ebedi alemde çok şeyler kazandıracaktır.
Acaba yarınımız nasıl olacak, amel defterimizi hangi taraftan alacağız, önümüze açılıp; "Kitabını oku, bugün, hesap görücü olarak sen kendine yetersin" (İsra: 14) denildiği zaman ne tür sayfalarlar ve satırlarla karşılaşacağız türünden endişeler ve sorular eşliğinde yaşanacak bir hayat, bir kere bizi adam gibi adam yapacaktır, kul hakkına tecavüzün her çeşidinden uzak tutacaktır, emeği ve alın terini gasp edenlerin, yetim ve yoksul hakkı yiyenlerin semtine bile uğratmayacaktır.
Böylesine bir endişe ve ürperti eşliğinde yaşamak, her çeşit zulümden uzaklaştıracak, zalimlerden uzaklaştıracak ve onları alkışlamaktan beri kılacaktır.
Hesap şuuru, hesap korkusu ve endişesi eşliğinde yaşanacak bir hayat elbette sahiplerini, haramdan uzaklaştıracak, kirden-pastan uzak tutacak, günahtan isyandan uzaklaştıracak, iyiliye, iyilere ve güzel amellere sevk edecektir.
Dünya hayatını, aile fertleri ile birlikte bu tür endişe ve ürperti içinde geçirenler, bu dünyada örnek insanlar, örnek aileler, örnek topluluklar olacakları gibi ebedi hayatta da ödüllerin en güzeline mazhar olacaklardır:
"Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, şüphesiz, cennetlerde ve Rablerinin kendilerine verdikleriyle zevk duyarak nimetler içindedirler. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.
Ve onlara denilir ki: 'Dünyada yaptığınız güzel davranışlardan ötürü yiyin, için, afiyetler olsun!' Onlar sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanırlar. Kendilerine temiz ve güzel hurileri de eş yaparız.
İman edip zürriyetleri de iman ile kendilerine tâbi olanlar (yok mu?); işte Biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Kendilerinin amellerinden bir şey de eksiltmedik. Herkes kendi kazandığına bağlıdır.
Cennette olanlara diledikleri meyve ve etten bol bol veririz.
Orada karşılıklı kadeh tokuştururlar ama burada kötü söz de yoktur, günah işleme de.
Kendilerine ait birtakım hizmetçiler de onların etrafında dönerler. Bu gençler sanki sedefleri içine gizlenmiş inci gibidirler.
Birbirlerine yönelip soru sorarlar.
Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler." (Tur: 17-28).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024