Hayırlı ümit, Hakk’a yakın kılar
Ümitli bir şekilde ibadet etmek, korku ile ibadet etmekten daha faziletlidir. Allah Teâlâ’ya en yakın kul, O’nun tarafından en çok sevilendir. Sevgi ise, ümit verir. Hayırlı ümit, hem Hakk’a yakın kılar, hem de sevdirir
06.10.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





İmam Gazali Hazretleri şöyle buyuruyor:
En makbul kimse ümit halinde olandır. Peygamber Efendimiz şu hadis-i şerifiyle buna işaret etmektedir: "Akıllı o kimsedir ki, ölümden sonrası için amel eder. Ahmak odur ki, nefsini boş arzuların peşine bırakır ve birtakım boş temenni ile Allah'a güvenir."
Bu hadis-i şerifi teyit eden bir ayet-i kerime vardır, zikredelim: "Onların peşinden birtakımları geldi. Kitaba vâris oldukları halde, bu ednâ dünyanın geçici şeylerine dalarlar. Ve bu hallerine bakmaz, bizim için bağış olacak, derler." (Araf, 169).
Anlaşılıyor ki, bu ümit boştur, bir temele dayanmamaktadır. Çünkü daha önce gerekli işler yapılmamıştır.
Zeyde'l-Hayl ile Peygamber Efendimiz arasında geçen bir vakayı anlatalım:
Bir gün, Zeyde'l-Hayl, Peygamber Efendimize geldi ve şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü; Sana Allah Teâlâ'nın kimi istediğini ve kimi istemediğini sormaya geldim."
Peygamber Efendimiz, şöyle sordu: "Nasıl sabahladın?"
Bu sorunun cevabı şu oldu: "Hayrı ve hayır ehlini düşünerek sabahladım. Hayırlı bir işin getireceği manevî kazanca inanıyorum. Bir hayır yapmaya imkânım olsa derhal koşarım. Bununla beraber, bir hayır işi kaçıracak olursam, üzülür ve sızlanırım."
Bunu dinledikten sonra Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: "Bu söylediğin şeyler, Allah tarafından sevilen ve istenen bir kimsenin vasfıdır. Allah, senin için bunun aksini dileseydi, öyle bir yol hazırlardı ve o yola girdikten sonra da, hangi vadide ölürsen öl, aldırmazdı."
Peygamber Efendimiz bu hadis-i şerifi ile, hakkında hayır istenen kimsenin alâmetini anlattı. Ve bu şekilde bir vasfa sahip olanın da, neticenin hayırla bitmesine ümitli olması gerektiğini belirtti.
Bilmelisin ki, ümitli bir şekilde ibadet etmek, korku ile ibadet etmekten daha faziletlidir. Allah Teâlâ'ya en yakın kul, O'nun tarafından en çok sevilendir. Sevgi ise, ümit verir. Hayırlı ümit, hem Hakk'a yakın kılar, hem de sevdirir. Korku daima kaçmayı intaç eder.
Ümidin değerini şu hadis-i şerif bize anlatır: "Sizden, herkes Allah'a iyi zan besleyerek ölecektir."
Bir gün Peygamber Efendimiz, son nefesini vermekte olan bir hastanın yanına gitti. Ona şöyle sordu: "Kendini nasıl buluyorsun?"
Hasta şöyle dedi: "Kendimi, günahlarım sebebiyle korkar ve Allah'ın rahmetini bol bilerek ümitli buluyorum."
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: "Bu halde, iki şey yani korku ve ümit bir kulun kalbinde birleşince, ancak Allah Teâlâ ona umduğunu verir ve korktuğundan emin eder."
(El-Mürşidü'l-Emm ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
En makbul kimse ümit halinde olandır. Peygamber Efendimiz şu hadis-i şerifiyle buna işaret etmektedir: "Akıllı o kimsedir ki, ölümden sonrası için amel eder. Ahmak odur ki, nefsini boş arzuların peşine bırakır ve birtakım boş temenni ile Allah'a güvenir."
Bu hadis-i şerifi teyit eden bir ayet-i kerime vardır, zikredelim: "Onların peşinden birtakımları geldi. Kitaba vâris oldukları halde, bu ednâ dünyanın geçici şeylerine dalarlar. Ve bu hallerine bakmaz, bizim için bağış olacak, derler." (Araf, 169).
Anlaşılıyor ki, bu ümit boştur, bir temele dayanmamaktadır. Çünkü daha önce gerekli işler yapılmamıştır.
Zeyde'l-Hayl ile Peygamber Efendimiz arasında geçen bir vakayı anlatalım:
Bir gün, Zeyde'l-Hayl, Peygamber Efendimize geldi ve şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü; Sana Allah Teâlâ'nın kimi istediğini ve kimi istemediğini sormaya geldim."
Peygamber Efendimiz, şöyle sordu: "Nasıl sabahladın?"
Bu sorunun cevabı şu oldu: "Hayrı ve hayır ehlini düşünerek sabahladım. Hayırlı bir işin getireceği manevî kazanca inanıyorum. Bir hayır yapmaya imkânım olsa derhal koşarım. Bununla beraber, bir hayır işi kaçıracak olursam, üzülür ve sızlanırım."
Bunu dinledikten sonra Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: "Bu söylediğin şeyler, Allah tarafından sevilen ve istenen bir kimsenin vasfıdır. Allah, senin için bunun aksini dileseydi, öyle bir yol hazırlardı ve o yola girdikten sonra da, hangi vadide ölürsen öl, aldırmazdı."
Peygamber Efendimiz bu hadis-i şerifi ile, hakkında hayır istenen kimsenin alâmetini anlattı. Ve bu şekilde bir vasfa sahip olanın da, neticenin hayırla bitmesine ümitli olması gerektiğini belirtti.
Bilmelisin ki, ümitli bir şekilde ibadet etmek, korku ile ibadet etmekten daha faziletlidir. Allah Teâlâ'ya en yakın kul, O'nun tarafından en çok sevilendir. Sevgi ise, ümit verir. Hayırlı ümit, hem Hakk'a yakın kılar, hem de sevdirir. Korku daima kaçmayı intaç eder.
Ümidin değerini şu hadis-i şerif bize anlatır: "Sizden, herkes Allah'a iyi zan besleyerek ölecektir."
Bir gün Peygamber Efendimiz, son nefesini vermekte olan bir hastanın yanına gitti. Ona şöyle sordu: "Kendini nasıl buluyorsun?"
Hasta şöyle dedi: "Kendimi, günahlarım sebebiyle korkar ve Allah'ın rahmetini bol bilerek ümitli buluyorum."
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: "Bu halde, iki şey yani korku ve ümit bir kulun kalbinde birleşince, ancak Allah Teâlâ ona umduğunu verir ve korktuğundan emin eder."
(El-Mürşidü'l-Emm ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.