Yarın (4 Ekim) Dünya Hayvan Hakları Günü. İnsan haklarının yerlerde süründüğü günümüzde hayvan haklarından söz etmenin âlemi var mı?
Evet var! Hayvana karşı şiddet ve tecavüz eylemek bir potansiyeldir ve er ya da geç insana da yönelir. İki gözüyle gözünüzün içine bakan bir canlıya vurabiliyorsanız, bir çocuğa bir kadına veya başka bir erkeğe vurabilmeniz an meselesidir.
Mahkûmlar üzerinde yapılan incelemeler şunu gösteriyor:
Evrakta sahtekârlık gibi pasif suçlar ve insan öldürme, tecavüz gibi bir de saldırgan suçlar vardır. Saldırgan suçlardan hüküm giymiş olanlara bakıldığında yüzde 85'inin geçmişinde hayvana şiddet ve tecavüzün, insana şiddet ve tecavüzle bağı olduğu kanıtlanmış.
Hayvanlara karşı şiddet gösterenlere verilecek cezalar, saldırının insana yönelmesini önleyecek şekilde caydırıcı olmalıdır.
Gazetelerde yer alan bir haber hatırlıyorum; Kuşadası'nda 29 yaşındaki genç, ayakları ve boynundan bağladığı atlara tecavüz ettiği için 3 bin 200 TL. para cezasına çarptırılmış ve serbest bırakılmış.
Bir başka olay: Büyükada'da hem gezi hem de ulaşım için atların koşulduğu paytonlar hayli revaçtadır. Atlar için ahırlar yapılmıştır. Bu ahırlarda çalışan çocuk yaşta bir genç, atlara ne yaptığı bilinmiyorsa da, bir kadına tecavüz ediyor ve yargılanıyor.
Hayvana yönelik şiddet konusunda ibret verici hadiseler var. Bir hayvan barınağında görevli veteriner anlatıyor:
Barınaktaki pek çok köpeğin ve kuşun, keyfi olarak mermi yağmuruna hedef edildiğini, çoğunun ayağının ve kolunun kopuk veya kırık olduğunu, gözleri oyulmuş, şişlenmiş ya da bıçaklanmış, dahası üzerine kızgın yağ ve kaynar su dökülen hayvanların sayısının giderek arttığını?
Anlatılanlar tüyler ürpertici. Hayvan düşmanlığı almış başını gidiyor.
Türkiye'de hayvanları korumaya yönelik mevzuat (yasa ve yönetmelik) yeterli değildir. Hukuki yönden alınacak önlemler de tek başına çare olmaz. Hayvan sevgisi, ağaç sevgisi çocuklarımıza aşılanmalı. Bu eğitim ana kucağından okullara kadar uzanan bir süreçtir.
İşin bir de politik yönü vardır, gerek hükümet gerekse yerel yönetim (belediyeler) hayvanları korumaya yönelik tavır ve tutum içinde olmalıdır. Bu noktada hayvan hakları ile çevre hakları örtüşmektedir. Ağacı yeşili yok eden ve adına imar denilen plan ve uygulamalar hayvanların doğal yaşam alanlarını da ortadan kaldırmaktadır.
4 Ekim Hayvanları Koruma günü? Türkiye'de koruyamadığımız, sevgi esirgediğimiz ve canlı oluşlarına saygı duymadığımız hayvanların istismarını nutuklarla durduramayız.
Başta devlet olmak üzere bu istismarın tarafı olmayalım.
Havayı kirletmeyelim, toprağı tahrip etmeyelim ve de hayvanlara zulmetmeyelim.
Yoksa, "İnsanları tanıdıkça hayvanları daha çok seviyorum" diyenlere katılmamak elde olmayacak!