Hepsinin bir takdir edicisi var
İmam Rıza (a.s.) buyurdu ki: “Gökyüzünün kudretiyle dönüşünü, bulutların yaratılışını, rüzgârların harekete geçirilişini; güneşin, ayın ve yıldızların hareketini görünce bütün bunların bir takdir edicisi ve meydana getireni olduğunu bildim”
16.03.2019 00:00:00





Kur'an'da şöyle buyurulur: "Sizi topraktan yaratması O'nun varlığının belgelerindendir. Sonra hemen birer insan olup yeryüzüne yayılırsınız." (Rum suresi, 20).
İmam Ali (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Ey doğru düzgün yaratılmış mahlûk! Kat kat perdelerin arkasında, rahimlerin karanlığında inşa edilip korunan yaratık! İlk kez balçığın özünden yaratıldın. Sonra konulduğun yerden hiç görmediğin, menfaatlerini elde etmenin yolunu bilmediğin âleme çıkarıldın. Annenin memesinden beslenmeyi kim öğretti? İhtiyaçlarını arayacağın, isteyeceğin yerleri kim tanıttı?" (Nehc'ul-Belağa, 163. Hutbe).
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "O insan; rahimlerin karanlıklarında gizlice tasarlanıp kararlaştırılan dökülmüş erlik suyu ve yaratılışı noksan bir kan parçası, bir pıhtı değil miydi? Sonra da kendisine duyduğunu belleten bir gönül, konuşan bir dil, bakıp gören bir göz verildi ki duyup gördüğünü anlasın, ibret alsın ve kötülüklerden kaçınsın. Ama o büyüyüp geliştiğinde tekebbüre kapıldı." (a.g.e. 83. Hutbe).
İmam Sâdık (a.s..) şöyle buyurmuştur: "Kendi vücudunda, aklını hayrete düşüren bir terkip ve Allah'ı reddeden hüccetlerini iptal eden bir tertip esasınca yaratılışın eserini gördüğü halde Allah'ın kullarına gizli kaldığını sanan insan ne de ilginçtir. Canıma and olsun ki, eğer bu büyük işleri düşünecek olsalardı şüphesiz bu açık terkip, aşikar tedbir, yok olan eşyaların meydana gelişi, bir halden bir hale değişimi, bir yapıdan diğer yapıya dönüşümü, onları yaratıcının varlığına eriştirirdi." (el-Bihar, 3/152).
İmam Rıza (a.s.), "Allah'ın varlığının delili nedir?" diye soran zındık birine şöyle buyurmuştur: "Ben bedenime bakıp, en veya boyunda herhangi bir arttırma veya eksiltmede bulunamayacağımı, ondan kötülükleri uzaklaştırıp bir fayda veremeyeceğimi görünce bu yapının bir mimarı olduğunu anladım ve Allah'ın varlığını ikrar ettim. Ayrıca gökyüzünün kudretiyle dönüşünü, bulutların yaratılışını, rüzgârların harekete geçirilişini; güneşin, ayın ve yıldızların hareketini ve diğer ilginç ve sağlam nişaneleri görünce de bütün bunların bir takdir edicisi ve meydana getireni olduğunu bildim." (et-Tevhid, 251/3).
İmam Sâdık (a.s.), Abdulkerim bin Evca'ya şöyle buyurmuştur: "Sen mahlûk musun yoksa değil misin?"
Abdulkerim bin Evca, "Ben yaratılmış değilim" dedi.
İmam (a.s.), "Eğer mahlûk olsaydın nasıl olurdun?" diye sordu.
Abdulkerim bir müddet sustu, cevap veremedi ve karşısındaki çubukla oynar bir halde şöyle dedi: "Uzun, geniş, çukur, kısa, hareketli, sakin vb. şeyler mahlûkun sıfatıdır."
İmam (a.s.) şöyle buyurdu: "Eğer mahlûk için bundan başka sıfatlar bilmiyorsan o halde kendini mahlûk say. Zira bu sıfatları bizzat kendinde buluyorsun." (et-Tevhid, 296/6). (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
OKAN EGESEL
İmam Ali (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Ey doğru düzgün yaratılmış mahlûk! Kat kat perdelerin arkasında, rahimlerin karanlığında inşa edilip korunan yaratık! İlk kez balçığın özünden yaratıldın. Sonra konulduğun yerden hiç görmediğin, menfaatlerini elde etmenin yolunu bilmediğin âleme çıkarıldın. Annenin memesinden beslenmeyi kim öğretti? İhtiyaçlarını arayacağın, isteyeceğin yerleri kim tanıttı?" (Nehc'ul-Belağa, 163. Hutbe).
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "O insan; rahimlerin karanlıklarında gizlice tasarlanıp kararlaştırılan dökülmüş erlik suyu ve yaratılışı noksan bir kan parçası, bir pıhtı değil miydi? Sonra da kendisine duyduğunu belleten bir gönül, konuşan bir dil, bakıp gören bir göz verildi ki duyup gördüğünü anlasın, ibret alsın ve kötülüklerden kaçınsın. Ama o büyüyüp geliştiğinde tekebbüre kapıldı." (a.g.e. 83. Hutbe).
İmam Sâdık (a.s..) şöyle buyurmuştur: "Kendi vücudunda, aklını hayrete düşüren bir terkip ve Allah'ı reddeden hüccetlerini iptal eden bir tertip esasınca yaratılışın eserini gördüğü halde Allah'ın kullarına gizli kaldığını sanan insan ne de ilginçtir. Canıma and olsun ki, eğer bu büyük işleri düşünecek olsalardı şüphesiz bu açık terkip, aşikar tedbir, yok olan eşyaların meydana gelişi, bir halden bir hale değişimi, bir yapıdan diğer yapıya dönüşümü, onları yaratıcının varlığına eriştirirdi." (el-Bihar, 3/152).
İmam Rıza (a.s.), "Allah'ın varlığının delili nedir?" diye soran zındık birine şöyle buyurmuştur: "Ben bedenime bakıp, en veya boyunda herhangi bir arttırma veya eksiltmede bulunamayacağımı, ondan kötülükleri uzaklaştırıp bir fayda veremeyeceğimi görünce bu yapının bir mimarı olduğunu anladım ve Allah'ın varlığını ikrar ettim. Ayrıca gökyüzünün kudretiyle dönüşünü, bulutların yaratılışını, rüzgârların harekete geçirilişini; güneşin, ayın ve yıldızların hareketini ve diğer ilginç ve sağlam nişaneleri görünce de bütün bunların bir takdir edicisi ve meydana getireni olduğunu bildim." (et-Tevhid, 251/3).
İmam Sâdık (a.s.), Abdulkerim bin Evca'ya şöyle buyurmuştur: "Sen mahlûk musun yoksa değil misin?"
Abdulkerim bin Evca, "Ben yaratılmış değilim" dedi.
İmam (a.s.), "Eğer mahlûk olsaydın nasıl olurdun?" diye sordu.
Abdulkerim bir müddet sustu, cevap veremedi ve karşısındaki çubukla oynar bir halde şöyle dedi: "Uzun, geniş, çukur, kısa, hareketli, sakin vb. şeyler mahlûkun sıfatıdır."
İmam (a.s.) şöyle buyurdu: "Eğer mahlûk için bundan başka sıfatlar bilmiyorsan o halde kendini mahlûk say. Zira bu sıfatları bizzat kendinde buluyorsun." (et-Tevhid, 296/6). (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
OKAN EGESEL
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.