Hem sır hem de herkes biliyor.
Hem sır hem de fazla değil ikili sohbetlerin ana konularından.
Hem sır hem de bilmeyen görmeyen yok gibi.
Herkesin, hepimizin her gün yaşadığımız ve şahit olduğumuz gerçeklerden söz ediyoruz.
Mesela, yolun tam ortasında kocaman bir çukur, sürücüler şikayetçi, yayalar huzursuz ve çevre sakinleri hem çukura düşen arabaların arşa çıkan gürültüsünden rahatsız hem de çukura düşmemek için sıkılan fren seslerinden.
Bütün ilgili birimlerin aranmasına rağmen o çukurun kapatılması bazen günler bezen de haftalar sürer ama bu işkencenin yaşatılmasının gerekçelerini üreten ve o çevrede pazarlayan elemanlar derhal devre yaparlar.
Mesela, ülkede her alanda üretimin bitirildiğini, tarımın ve hayvancılığın adım adım yok edildiğini, marketlerin ithal hububat ürünleri ile dolduğunu herkes bilir, herkes görür ama bu gerçekler sır gibi saklanır, konuşulmaz, konuşulduğunda da bu durumun "köylünün tembelliğinden kaynaklandığını" savunan, sudan bahaneler uyduran elemanlar derhal savunmaya geçerler.
Mesela, ülkede adam kayırmanın ayyuka çıktığını, torpilsiz bir tarafa adım atılmadığını, ehliyet ve liyakat kavramlarının nerdeyse lügatlerden silindiğini herkes bilir, herkes bizzat yaşar ama en fazla ikili sohbetlerde dedikodusu yapılır, ondan ötesi sırdır, dillendirilmez.
Mesela, şu meşhur özelleştirme furyasında herkes kendi bölgesinde, kendi yaşadığı şehirde hangi kurumun yok fiyatına, kime ya da kimlere peşkeş çekildiğini çok iyi bilir ama hiç kimse bilmiyormuş gibi "görmedim, duymadım, bilmiyorum" rolleri gayet ustalıkla oynanır gider.
Mesela, şu meşhur HES meselesinde, özellikle o bölge insanının ne azaplar çektiğini, akar suyunu koruyabilmek için ne çileler yaşadığını, kadın, çoluk-çocuk demeden karşı çıkanların karakollarda ve mahkemelerde nasıl süründürüldüğünü herkes bilir, bir kısmı zaten işin içindedir ama seksen milyona mal olmuş olan bu mesele sır gibi saklanır, konuşulmaz, konuşulursa da gerekçeler üretip savunanlar orada biterler hemen.
Mesela, uyuşturucu yaşının ilkokul seviyesine kadar düştüğünü, ahlaksızlığın ve fuhşun alabildiğine yaygınlaştığını, boşanmaların ülke tarihinde olmadığı kadar arttığını ve dolayısıyla aile kurumunun çatırdadığını herkes bilir, görür, çoğu yaşar ama güya bir sır saklar gibi susar geçer.
Herkesin bildiği sırlar!
Bu iletişim çağında sır mı kaldı, siz kime ne anlatıyorsunuz?
Her geçen gün yok edilen değerlerin, yok edilen kaynakların, satılan yüz yıllık kurumların ardına düşen, çatır çatır sorgulayan kitleler çığ gibi büyüyor.
Necip Fazıl'ın dediği gibi; "Ben kimim ve bu hal neyin nesi?" sorusu genç beyinlerde şimşek gibi çakıyor şimdilerde ve her yerde.
Hem sır hem de fazla değil ikili sohbetlerin ana konularından.
Hem sır hem de bilmeyen görmeyen yok gibi.
Herkesin, hepimizin her gün yaşadığımız ve şahit olduğumuz gerçeklerden söz ediyoruz.
Mesela, yolun tam ortasında kocaman bir çukur, sürücüler şikayetçi, yayalar huzursuz ve çevre sakinleri hem çukura düşen arabaların arşa çıkan gürültüsünden rahatsız hem de çukura düşmemek için sıkılan fren seslerinden.
Bütün ilgili birimlerin aranmasına rağmen o çukurun kapatılması bazen günler bezen de haftalar sürer ama bu işkencenin yaşatılmasının gerekçelerini üreten ve o çevrede pazarlayan elemanlar derhal devre yaparlar.
Mesela, ülkede her alanda üretimin bitirildiğini, tarımın ve hayvancılığın adım adım yok edildiğini, marketlerin ithal hububat ürünleri ile dolduğunu herkes bilir, herkes görür ama bu gerçekler sır gibi saklanır, konuşulmaz, konuşulduğunda da bu durumun "köylünün tembelliğinden kaynaklandığını" savunan, sudan bahaneler uyduran elemanlar derhal savunmaya geçerler.
Mesela, ülkede adam kayırmanın ayyuka çıktığını, torpilsiz bir tarafa adım atılmadığını, ehliyet ve liyakat kavramlarının nerdeyse lügatlerden silindiğini herkes bilir, herkes bizzat yaşar ama en fazla ikili sohbetlerde dedikodusu yapılır, ondan ötesi sırdır, dillendirilmez.
Mesela, şu meşhur özelleştirme furyasında herkes kendi bölgesinde, kendi yaşadığı şehirde hangi kurumun yok fiyatına, kime ya da kimlere peşkeş çekildiğini çok iyi bilir ama hiç kimse bilmiyormuş gibi "görmedim, duymadım, bilmiyorum" rolleri gayet ustalıkla oynanır gider.
Mesela, şu meşhur HES meselesinde, özellikle o bölge insanının ne azaplar çektiğini, akar suyunu koruyabilmek için ne çileler yaşadığını, kadın, çoluk-çocuk demeden karşı çıkanların karakollarda ve mahkemelerde nasıl süründürüldüğünü herkes bilir, bir kısmı zaten işin içindedir ama seksen milyona mal olmuş olan bu mesele sır gibi saklanır, konuşulmaz, konuşulursa da gerekçeler üretip savunanlar orada biterler hemen.
Mesela, uyuşturucu yaşının ilkokul seviyesine kadar düştüğünü, ahlaksızlığın ve fuhşun alabildiğine yaygınlaştığını, boşanmaların ülke tarihinde olmadığı kadar arttığını ve dolayısıyla aile kurumunun çatırdadığını herkes bilir, görür, çoğu yaşar ama güya bir sır saklar gibi susar geçer.
Herkesin bildiği sırlar!
Bu iletişim çağında sır mı kaldı, siz kime ne anlatıyorsunuz?
Her geçen gün yok edilen değerlerin, yok edilen kaynakların, satılan yüz yıllık kurumların ardına düşen, çatır çatır sorgulayan kitleler çığ gibi büyüyor.
Necip Fazıl'ın dediği gibi; "Ben kimim ve bu hal neyin nesi?" sorusu genç beyinlerde şimşek gibi çakıyor şimdilerde ve her yerde.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024