Tayyip Erdoğan'ın başkanlık dayatması sürecinde verdiği örnekler şaşırtıcı olmanın da ötesindedir. Gelişmiş ülkelerin çoğunda başkanlık sistemi vardır, derken; gerçekte ise, dünyanın gelişmiş ilk 20 ülkesinin sadece ikisinde başkanlık olduğunu görüyoruz. Anlaşılan, Erdoğan yanlış bilgilendirilmiş(!). Bir başka çarpıcı örneği Hitler olmuştur. Parlamenter sistemde de başkanlık mümkündür derken Hitler Almanya'sına işaret etmiştir. Tepkiler almaya başlayınca da kendi açıklamalarını sansürlemiştir. Yaptığı gaf Kaf dağıyla bile ölçülemezdi. Biz gaf desek de, küp içindekini dışına sızdırır yolunda eleştiriler yöneltilmiştir kendisine.
Öyle ya da böyle bizzat Cumhurbaşkanı tarafından gündeme getirilmesiyle Hitler, adeta diriltilmiştir. Ne ilginçtir ki, ya da tesadüfün böylesi diyelim, Hitler Almanya'sı örneği akabinde İstanbul'un göbeğinde Sultanahmet Meydanı'nda Yahudiler değil ama Almanlar katlediliyordu.
Paris-Sultanahmet hattında hortlayan Hitler değil, ama IŞİD canavarı kol geziyordu. Başbakanlık talimatıyla Sultanahmet olayı için getirilen geçici yayın yasağı bizzat Başbakan ve Cumhurbaşkanı tarafından delinerek failin Suriye'den ülkemize giren bir IŞİD üyesi olduğu, açıklanmıştır.
Paris dedik, nedeni yine IŞİD tarafından 13 Kasım 2015'de Paris'te futbol maçı için stadyuma, yemek için restorana, eğlenmek için konser salonuna giden insanlar, intihar eylemcisi teröristler vasıtasıyla katledilmişti. IŞİD zaman zaman taktik değiştiriyor, çatışma alanlarında geriletince, dünyanın dikkatini üzerlerine çekmek amacıyla önemli metropollerde intihar saldırılarına girişiyor.
Türkiye'de de eylemler gerçekleştirmiş, son olarak da dünyanın en önemli metropollerinden olan İstanbul'u seçmişlerdir. Üstelik turizm merkezi olan ve hemen hemen her turistin görmeden geçemeyeceği Sultanahmet'i ve yabancı turist grubunu hedef almışlardır.
Can kaybının acısı telâfi edilemez, ölenlerin yakınlarına sabırlar diliyoruz.
Ülkemizin kayıplarına gelince, Rus uçağının düşürülmesinin hem ticari ilişkilerimizi hasara uğratması hem de turizm sektörüne verdiği zarar onarılamıyorken, Sultanahmet olayının patlaması, ekonomimize büyük darbe vuracaktır. Turizm sosyolojisi açısından dünya değerindeki bir merkezimizin vahim bir olaya sahne olması çok büyük kaybımız olmuştur.
Aynı endişeleri başka boyutlarda PKK terörü için de taşımaktayız.
İnsanımız PKK ve IŞİD terörü arasına sıkışmışken ülke için bir başka sıkışıklık da özgürlük ve güvenlik arasında sıkışıp kalmış olan demokrasidir.
Özgürlük yerlerde sürünürken güvenlik çok mu iyi durumdadır? Siyasal iktidar, güvenlik paketi diye anılan yasal düzenlemelerle terörü önlemede bir arpa boyu yol alamamıştır. MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) güçlendirilmiş(!) olmasına rağmen Hükümet, yaşanan terör saldırıları için istihbarat zafiyetinden söz etmektedir. Bu zafiyet yönetim zafiyetidir ve sorumlusu doğrudan AKP iktidarıdır.
Suriye sınırı delik deşik, giren çıkan belli değil. Belli olabilenler de ülke içinde takip edilemiyor. Nitekim Sultanahmet intihar bombacısının Suriye sınırından içeri girdiği tespit edilmiş, eylemi önlenememiştir. Bu, Hükümetin hizmet kusuru değil, hizmet aczidir. Güneydoğu'daki durum da aynıdır. Görevdeki mülki amirler, Ankara'dan aldıkları talimatla PKK militanlarına müdahale etmemiş, açılım uğruna meydanı boş bulan teröristler bugünkü savaşın tüm hazırlıklarını yapmışlardır. Bunun adı teröre yardım ve yataklık değil de, nedir? Ba'de harabü'l-Basra, Diyarbakır yerle bir olduktan sonra yararı kime, zararı kime?
Öyle ya da böyle bizzat Cumhurbaşkanı tarafından gündeme getirilmesiyle Hitler, adeta diriltilmiştir. Ne ilginçtir ki, ya da tesadüfün böylesi diyelim, Hitler Almanya'sı örneği akabinde İstanbul'un göbeğinde Sultanahmet Meydanı'nda Yahudiler değil ama Almanlar katlediliyordu.
Paris-Sultanahmet hattında hortlayan Hitler değil, ama IŞİD canavarı kol geziyordu. Başbakanlık talimatıyla Sultanahmet olayı için getirilen geçici yayın yasağı bizzat Başbakan ve Cumhurbaşkanı tarafından delinerek failin Suriye'den ülkemize giren bir IŞİD üyesi olduğu, açıklanmıştır.
Paris dedik, nedeni yine IŞİD tarafından 13 Kasım 2015'de Paris'te futbol maçı için stadyuma, yemek için restorana, eğlenmek için konser salonuna giden insanlar, intihar eylemcisi teröristler vasıtasıyla katledilmişti. IŞİD zaman zaman taktik değiştiriyor, çatışma alanlarında geriletince, dünyanın dikkatini üzerlerine çekmek amacıyla önemli metropollerde intihar saldırılarına girişiyor.
Türkiye'de de eylemler gerçekleştirmiş, son olarak da dünyanın en önemli metropollerinden olan İstanbul'u seçmişlerdir. Üstelik turizm merkezi olan ve hemen hemen her turistin görmeden geçemeyeceği Sultanahmet'i ve yabancı turist grubunu hedef almışlardır.
Can kaybının acısı telâfi edilemez, ölenlerin yakınlarına sabırlar diliyoruz.
Ülkemizin kayıplarına gelince, Rus uçağının düşürülmesinin hem ticari ilişkilerimizi hasara uğratması hem de turizm sektörüne verdiği zarar onarılamıyorken, Sultanahmet olayının patlaması, ekonomimize büyük darbe vuracaktır. Turizm sosyolojisi açısından dünya değerindeki bir merkezimizin vahim bir olaya sahne olması çok büyük kaybımız olmuştur.
Aynı endişeleri başka boyutlarda PKK terörü için de taşımaktayız.
İnsanımız PKK ve IŞİD terörü arasına sıkışmışken ülke için bir başka sıkışıklık da özgürlük ve güvenlik arasında sıkışıp kalmış olan demokrasidir.
Özgürlük yerlerde sürünürken güvenlik çok mu iyi durumdadır? Siyasal iktidar, güvenlik paketi diye anılan yasal düzenlemelerle terörü önlemede bir arpa boyu yol alamamıştır. MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) güçlendirilmiş(!) olmasına rağmen Hükümet, yaşanan terör saldırıları için istihbarat zafiyetinden söz etmektedir. Bu zafiyet yönetim zafiyetidir ve sorumlusu doğrudan AKP iktidarıdır.
Suriye sınırı delik deşik, giren çıkan belli değil. Belli olabilenler de ülke içinde takip edilemiyor. Nitekim Sultanahmet intihar bombacısının Suriye sınırından içeri girdiği tespit edilmiş, eylemi önlenememiştir. Bu, Hükümetin hizmet kusuru değil, hizmet aczidir. Güneydoğu'daki durum da aynıdır. Görevdeki mülki amirler, Ankara'dan aldıkları talimatla PKK militanlarına müdahale etmemiş, açılım uğruna meydanı boş bulan teröristler bugünkü savaşın tüm hazırlıklarını yapmışlardır. Bunun adı teröre yardım ve yataklık değil de, nedir? Ba'de harabü'l-Basra, Diyarbakır yerle bir olduktan sonra yararı kime, zararı kime?
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023