Ramazan ayının sonuna yaklaştık. Dün gece Mübarek Kadir Gecesi'ni idrak ettik. Bu vesile ile Kadir gecesinin bereketi, gönüllerinizde ve hanelerinizde daim olsun niyazımı yineliyorum.
Ramazan'ın bu son günlerinde, hayatımızın tamamını, hatta iman ve istikametimizi ilgilendiren çok önemli bir gerçeği hatırlatmakta fayda görüyorum.
Cami kürsülerine ve medya köşelerine konuşlanmış hoca kılığında, din bilgini veya menkıbeci vaiz kılığında konuşlanmış bazı zevatın "işgalci Amerika'nın yerli stratejik ortakları için siyasi zırh" nevinden çıkışlarına şahit oluyoruz. Bu bağlamda Ramazan kullanılıyor, iftarlar kullanılıyor, iftar çadırları kullanılıyor, Kadir gecesi kullanılıyor? Milletin gözü boyanmaya çalışılıyor.
Milyonlarca Müslüman'ın canına, kanına ve namusuna musallat olan "işgalci Amerika"nın "Ankara'daki stratejik ortakları"na karşı hüsn-i zan sahibi olmak gerekiyormuş. Müslümanların camilerini israf kabul etmekle yetinmeyip mantar gibi kilise veler türetenlere karşı hüsn-i zan ile muamele etmek lazımmış. İslam imanının temeli olan "Kelime-i Şehadet"ten "Muhammed'ür-Rasulüllah"ı çıkartanlara karşı iyiniyet beslemek gerekiyormuş. Müslümanların mukaddes iftar sofralarına papaz ve hahamları üşüştürüp "iftar duası" namıyla öttürenlere karşı hüsn-i zan beslemek gerekiyormuş? Bunlara karşı ileri geri konuşmak gıybetmiş, çok büyük bir vebalmiş.
Bunları anlatıyorlar kürsülerden ve gazete köşelerinden...
Bu, hakkı batıl ile karıştırmak, katıksız batılı "hak" diye pazarlamaktır. Böylesi batıl gayretler, Rasulüllah'ın "en büyük ahir zaman fitnesi" diye haber verip ümmetinin korunmasını talep ettiği Deccal fitnelerindendir. Böylesi yeni türetilmiş rivayetleri İslam adına yaymaya çalışan hoca kılığındaki zavallıların İslam kültüründeki adı "Bel'am"dır, Deccal'in teşrifatçısıdır, "şeytanın avukatı"dır.
Bel'am ve Deccal fitnesine dair ayet-i kerime ve hadis-i şeriflere, iz'an ve imanlarıyla şöyle bir göz atanlar, bu büyük fitneleri fark ederler.
Krallarının, padişahlarının ve yöneticilerinin kendilerine lütfettikleri "ulufe"ler ve "cülüs bahşişleri" karşılığında güya İslam adına "fetvalar" ve "İslam ile alakası olmayan ılımlı İslam standartları" türetenler, bu yöneticilerinin veballerine bizzat ortaktırlar.
Milyonlarca masum Müslüman'ın canına, malına, vatanına, namusuna musallat olan işgalci Amerika'nın stratejik ortağı olanlar ve işgal projesinde hizmet üstlenenler, hangi hocayı fetva türettirmeye kalkışırlarsa kalkışsınlar, bu büyük cinayetlerin ortağıdırlar, yatacak yerleri yoktur. Ramazan bereketinden ve Kadir gecesinden nasipleri yoktur.
Bunların erişebilecekleri en üst seviye, Rasulüllah'ın gözbebeği Hz. Hüseyin'in ve Ehl-i Beyt'in kanı karşılığında iktidar koltuğuna kurulan Yezid'in seviyesidir.
Müslümanların canı, kanı ve namusu karşılığında kendilerine koltuk edinenler, bilsinler ki günü gelince kendilerinin içinde boğulacakları "kan deryası" üzerinde yüzmektedirler. Bakmayın şımarık şımarık kulaç attıklarına; şamarı tam hak etsinler diye Allah onlara mühlet vermiştir, o mühleti doldurmaktadırlar. Mühletleri dolduğunda karşılaşacakları hesap ve sorgu, çok ağır olacaktır.
Bir yandan masum Müslümanların iftar sofralarına işgal bombaları yağdıranlarla stratejik ortak olacaksın, öte yandan yan masada Müslümanların iftar sofrasında "eski mücahid" kesileceksin? Ülkedeki gariban Müslümanların iftar sofralarına "garibanların sahibi" edasıyla kurulup bir lokma ekmek, bir lokma zeytin gösterisi yapacaksın? Duanı da papaza, hahama yaptıracaksın. Sarıklı-şalvarlı birkaç hoca kılığındaki "ulufe kulları"na da meşruiyet fetvası verdireceksin, "meşruiyet vaazı" yaptıracaksın.
Bununla belki Müslüman'ın gözünü boyayabilirler; ama asla Allah'ı, Rasulü'nü, melekleri ve Hakka şahit olan basiretli müminleri kandıramazlar.
Bir yandan masum Müslümanların iftar sofralarına işgal bombaları yağdıran Haçlılarla stratejik ortak olacaksın, buna paralek olarak papaz ve hahamları razı etmek için Kelime-i Şehadet'ten "Muhammed'ür-Rasulüllah"ı çıkartacaksın? Öte yandan da Haçlı'ya karşı mücadele için Medine'den kalkıp Bizans önlerine gelen ve Eyüp'ta şehit düşerek Konstantinapol'ü İstanbul kılan "fetih ruhu"nun manevi sahibi Ebu Eyyub el-Ensari'nin kapısında iftar seremonileri tertipleyeceksin? Sarıklı-şalvarlı birkaç hoca kılığındaki menkıbeci "ulufe kulları"na da meşruiyet fetvası verdirecek, "meşruiyet vaazı" yaptıracaksın? Bununla belki Müslüman'ın gözünü boyayabilirler; ama asla Allah'ı, Rasulü'nü, melekleri ve Hakka şahit olan basiretli müminleri kandıramazlar.
Müslümanlara nahak yere musallat olan işgalcilerin stratejik ortaklarından kendimizi, vatanımızı ve imanımızı korumamız gerektiği gibi, onlara "meşruiyet fetvası" türeten "ulufe kulları" hoca ve vaizlerden de korunmamız şarttır.
Ramazan'ın bu son günlerinde, hayatımızın tamamını, hatta iman ve istikametimizi ilgilendiren çok önemli bir gerçeği hatırlatmakta fayda görüyorum.
Cami kürsülerine ve medya köşelerine konuşlanmış hoca kılığında, din bilgini veya menkıbeci vaiz kılığında konuşlanmış bazı zevatın "işgalci Amerika'nın yerli stratejik ortakları için siyasi zırh" nevinden çıkışlarına şahit oluyoruz. Bu bağlamda Ramazan kullanılıyor, iftarlar kullanılıyor, iftar çadırları kullanılıyor, Kadir gecesi kullanılıyor? Milletin gözü boyanmaya çalışılıyor.
Milyonlarca Müslüman'ın canına, kanına ve namusuna musallat olan "işgalci Amerika"nın "Ankara'daki stratejik ortakları"na karşı hüsn-i zan sahibi olmak gerekiyormuş. Müslümanların camilerini israf kabul etmekle yetinmeyip mantar gibi kilise veler türetenlere karşı hüsn-i zan ile muamele etmek lazımmış. İslam imanının temeli olan "Kelime-i Şehadet"ten "Muhammed'ür-Rasulüllah"ı çıkartanlara karşı iyiniyet beslemek gerekiyormuş. Müslümanların mukaddes iftar sofralarına papaz ve hahamları üşüştürüp "iftar duası" namıyla öttürenlere karşı hüsn-i zan beslemek gerekiyormuş? Bunlara karşı ileri geri konuşmak gıybetmiş, çok büyük bir vebalmiş.
Bunları anlatıyorlar kürsülerden ve gazete köşelerinden...
Bu, hakkı batıl ile karıştırmak, katıksız batılı "hak" diye pazarlamaktır. Böylesi batıl gayretler, Rasulüllah'ın "en büyük ahir zaman fitnesi" diye haber verip ümmetinin korunmasını talep ettiği Deccal fitnelerindendir. Böylesi yeni türetilmiş rivayetleri İslam adına yaymaya çalışan hoca kılığındaki zavallıların İslam kültüründeki adı "Bel'am"dır, Deccal'in teşrifatçısıdır, "şeytanın avukatı"dır.
Bel'am ve Deccal fitnesine dair ayet-i kerime ve hadis-i şeriflere, iz'an ve imanlarıyla şöyle bir göz atanlar, bu büyük fitneleri fark ederler.
Krallarının, padişahlarının ve yöneticilerinin kendilerine lütfettikleri "ulufe"ler ve "cülüs bahşişleri" karşılığında güya İslam adına "fetvalar" ve "İslam ile alakası olmayan ılımlı İslam standartları" türetenler, bu yöneticilerinin veballerine bizzat ortaktırlar.
Milyonlarca masum Müslüman'ın canına, malına, vatanına, namusuna musallat olan işgalci Amerika'nın stratejik ortağı olanlar ve işgal projesinde hizmet üstlenenler, hangi hocayı fetva türettirmeye kalkışırlarsa kalkışsınlar, bu büyük cinayetlerin ortağıdırlar, yatacak yerleri yoktur. Ramazan bereketinden ve Kadir gecesinden nasipleri yoktur.
Bunların erişebilecekleri en üst seviye, Rasulüllah'ın gözbebeği Hz. Hüseyin'in ve Ehl-i Beyt'in kanı karşılığında iktidar koltuğuna kurulan Yezid'in seviyesidir.
Müslümanların canı, kanı ve namusu karşılığında kendilerine koltuk edinenler, bilsinler ki günü gelince kendilerinin içinde boğulacakları "kan deryası" üzerinde yüzmektedirler. Bakmayın şımarık şımarık kulaç attıklarına; şamarı tam hak etsinler diye Allah onlara mühlet vermiştir, o mühleti doldurmaktadırlar. Mühletleri dolduğunda karşılaşacakları hesap ve sorgu, çok ağır olacaktır.
Bir yandan masum Müslümanların iftar sofralarına işgal bombaları yağdıranlarla stratejik ortak olacaksın, öte yandan yan masada Müslümanların iftar sofrasında "eski mücahid" kesileceksin? Ülkedeki gariban Müslümanların iftar sofralarına "garibanların sahibi" edasıyla kurulup bir lokma ekmek, bir lokma zeytin gösterisi yapacaksın? Duanı da papaza, hahama yaptıracaksın. Sarıklı-şalvarlı birkaç hoca kılığındaki "ulufe kulları"na da meşruiyet fetvası verdireceksin, "meşruiyet vaazı" yaptıracaksın.
Bununla belki Müslüman'ın gözünü boyayabilirler; ama asla Allah'ı, Rasulü'nü, melekleri ve Hakka şahit olan basiretli müminleri kandıramazlar.
Bir yandan masum Müslümanların iftar sofralarına işgal bombaları yağdıran Haçlılarla stratejik ortak olacaksın, buna paralek olarak papaz ve hahamları razı etmek için Kelime-i Şehadet'ten "Muhammed'ür-Rasulüllah"ı çıkartacaksın? Öte yandan da Haçlı'ya karşı mücadele için Medine'den kalkıp Bizans önlerine gelen ve Eyüp'ta şehit düşerek Konstantinapol'ü İstanbul kılan "fetih ruhu"nun manevi sahibi Ebu Eyyub el-Ensari'nin kapısında iftar seremonileri tertipleyeceksin? Sarıklı-şalvarlı birkaç hoca kılığındaki menkıbeci "ulufe kulları"na da meşruiyet fetvası verdirecek, "meşruiyet vaazı" yaptıracaksın? Bununla belki Müslüman'ın gözünü boyayabilirler; ama asla Allah'ı, Rasulü'nü, melekleri ve Hakka şahit olan basiretli müminleri kandıramazlar.
Müslümanlara nahak yere musallat olan işgalcilerin stratejik ortaklarından kendimizi, vatanımızı ve imanımızı korumamız gerektiği gibi, onlara "meşruiyet fetvası" türeten "ulufe kulları" hoca ve vaizlerden de korunmamız şarttır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019