Ülkemizde siyasi parti liderleri akla hitap etmeyi değil de duygulara hitap edip insanları, kendi saflarına çekmeyi tercih ediyorlar.
Seçim tarihi yaklaştıkça duygulara hitaplarda her türlü değer, her şekilde kullanılıyor.
Oysa hem seçilmek isteyen, hem de seçenlerin kullanması akıldır. Aklı ikna etmektir. Aklın kabul edeceği, matematiği olan plan ve projeleri ortaya koymaktır. Akıl ile tercih yapmaktır.
Dün Prof. Dr. Haydar Baş, bugün BTP Lideri Hüseyin Baş akla hitap etti.
Akla hitap edilenler tercih edilmedi Duygulara hitap edenler seçildi. Haliyle kaybeden duygularını kullandıranlar (yani seçmenler-milletimiz) oldu.
Dün Prof. Dr. Haydar Baş, 'insan meselesini çözmedikçe hiçbir meseleyi çözemezsiniz' diyordu.
Bugün ise Hüseyin Baş, 'Bu ekonomi mantığı ile hiçbir sporunu çözemezsiniz. Çünkü sistem yanlış' diyor ve Türkiye'nin yeni bir ekonomik anlayışa ihtiyacının olduğunu vurguluyor.
Neydi o ihtiyaç? Yeni bir ekonomi sistemi yani dünyanın kabul ettiği Milli Ekonomi Modelidir.
İşte bu modelin temelinde 'kaynaklar sınırsızdır' başlığı vardır. 'Milli para' başlığı vardır. Asgari ücrette taban fakirlik sınırı, başlığı vardır. Devletin, piyasada aktif yer alması başlığı vardır.
Para her kapıyı açar
Öyle derler, değil mi? Ama paran, kendine ait değilse ve devamlı değer kaybediyorsa yine kapı açar. Hem de ülkenin kaynaklarının kapısını açar. Bir bakmışsın ki, birileri kağıtlarını getirmiş ve seni soyup, gitmiş. Sende zenginleştiğini zannedersin.
MEM'in sahibi Merhum Prof. Dr. Haydar Baş bu soyguna hayır, diyor ve ekliyordu:
"Devletler gayrisafi milli hasılalarına karşılık emisyonunu genişletir ve para basma hakkını kullanırlar. Türkiye maalesef 35 seneden beri bu hakkını kullanmıyor.
Biz, Milli Ekonomi Modeli'nin bir gereği olarak emisyonu genişletip para basma hakkımızı kullanacağız.
Milli Ekonomi Modeli, ortaya koyduğu hedefleri yakalamada çok önemli iki güce sahiptir.
Bunlardan birincisi para, bir diğeri ise devlettir.
Para, şu andaki ekonomik anlayışta sadece bir mübadele ve değer saklama aracı olarak görülmüştür.
Oysa paranın çok önemli iki özelliği şu ana kadar ifade edilmemiştir.
Birincisi, paranın bir tahrik unsuru olarak işlemci özelliği, bir diğeri de paranın üretilen mal ve hizmetlerin karşılığı olma vasfıdır.
Milli Ekonomi Modeli "Senyoraj Hakkı" kullanılarak para basılması gerektiğini ortaya koyar.
Ülkemizde gerçekleşen emek ve üretimin yanında sahip olduğumuz yeraltı kaynaklarının karşılığında para basılması gerektiğini, bunun enflasyon oluşturmayacağını delilleriyle ortaya koyar.
Milli Ekonomi Modeli'nde devlet ise sadece alan el değil, aldığından daha fazlasını verebilme kudretinde olan iradedir."
Hüseyin Baş'ın bagajında ne vardı?
İşte Hüseyin Baş'ın ajandasında bu temel bilgiler var. Peki, bagajında ne vardı?
Dünya 'bor' rezervlerinde birinci olan Türkiye.
Dünya 'altın' rezervlerinde ikinci olan Türkiye.
Dünya 'toryum' rezervlerinde yine ikinci olan Türkiye.
56 çeşit madenini bulunduğu, dünyadaki değerli taş rezervlerinin % 40'ı olan Türkiye (ki bu % 40'ın içinde linyit rezerv miktarı 20 milyar ton. 500 milyar dolarlık da mermer rezervi var.)
Anadolu petrol denizi üzerinde. İlk doğalgaz müjdesi ise 1957'de verilmişti. Rüzgar, dalga, güneş enerji projeleri, 40 milyon hektarlık tarım arazileri gibi nice kaynaklar var ülkemizde.
İşte BTP lideri Hüseyin Baş bu zenginliklerimizi insanımıza babası gibi tekrar tekrar anlatıyor, bu kaynakların karşılığında 'milli paramızı' devreye koyacağım, diyor.
Milli para devreye girince ne olacak?
Asgari ücret, fakirlik sınırı üstünde olacaktı.
Her bireye, vatandaşlık maaşı verilecekti.
Ev kadınlarına maaş ve işçi statüsünde emekli edilecekti.
Gençlere uzun vadeli faizsiz evlenme kredisi verilecekti.
Doğum yapan her anneye doğum ikramiyesi verilecekti.
Çocuk maaşı bağlanacaktı.
Emeklilerin maaşlarından vergi ve kesintiler kaldırılacaktı.
Kimsesiz yaşlılara maaş bağlanacaktı.
Şehit yakınları, dul ve yetimlere devlet sahip çıkacaktı.
Üniversite harçları kaldırılacaktı.
Belli bir tutarın altında geliri olanlardan vergi alınmayacaktı.
KOBİ'lere ve esnaf kesimine uzun vadeli faizsiz kredi verilecekti.
Nakliyecilere uzun vadeli faizsiz kredi verilecekti.
Sanayicilere proje mukabili faizsiz kredi verilecekti.
AKP'nin sattığı cumhuriyetin kazanımları, milletin malları geri alınacaktı.
Tarım
1- Tahditler kaldırılacaktı.
2- Devlete ait topraklar uzun vadeli, sembolik ücretler karşılığında kiraya verilecekti.
3- Ürün fiyatları çiftçiler tarafından üretici kooperatif üzerinden belirlenecektir. Hem devlet desteğini hem de iç piyasa fiyatını beraber alacaktı.
4- Devlet üreticinin yetiştirdiği ürünün yüzde 50'sine en az 6 ay evvelinden avans verecekti.
5- İthal ürünlere karşılık yerli üreticinin korunması devlet garantisinde sağlanacaktı.
6- Tarım içim gerekli olan finansman elde edilen üretim karşılığı senyoraj geliri ile karşılanacaktı.
7- Devlet tarıma bağlı sanayi üzerine yatırım yapmak isteyen girişimcilere, "proje mukabili 0 faizli krediler" ve "gerekirse geri ödemesi üretim veya ürün" olacak türden kredi verecekti.
8- Devlet, çiftçisine pazar garantisi verecekti.
9- Gübre ve tarım ilaçları konusunda yatırımlar teşvik edilecekti.
10- Çiftçi ye emeklilik desteği ve doğal afetlere karşı sigorta desteği sağlanacaktı, gibi daha nice projeler.
Yukarıda bahsettiği kaynaklarımızla bu bahsedilen projeler hayata geçirilebilir mi? Aklen evet, hem de 100 kat fazlasıyla.
Ama milletimiz akla hitap edeni değil duygularını istismar edenleri tercih etti, ediyor.
Ee! Her tercihin de bir bedeli vardır.
- Erdoğan ‘kuklacıyı’ ne zaman görecek? / 02.05.2025
- 1 Mayıs’ta (bugün) neler olacak / 01.05.2025
- Emek, alın teri eşittir kul hakkıdır / 30.04.2025
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025