Şaşırdınız değil mi? Filistin, Türkiye'ye rest mi çekti? Evet. Hem de 'Kıbrıs Cumhuriyeti' lafzıyla.
Oyuna dönelim. Fransa, Filistin devletini tanıdığını açıkladı. Ardından İngiltere ve birçok ülke tanıyacağını açıkladı. İsrail rolü gereği karşı açıklamalar yaptı.
Peki, gerçekte ne oluyor?
'Ortadoğu'nun yeniden dizayn süreci' başlığını hatırlar mısınız?
Bu tabir ilk olarak 2006 yılında ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından İsrail'in Lübnan'da Hizbullah'a ağır yenilgiye uğraması sonrası Kudüs'te yapılmış, BM kararı ile Lübnan'a asker konuçlandırılarak İsrail'in güvenliği sağlanmıştı. Asker ise bizim askerimizdi.
İkincisi ise geçtiğimiz Haziran ayında gerçekleşen Sayın Erdoğan'ın da katıldığı NATO liderler zirvesi sonrası yapıldı.
Hani 'Gazze meselesinin' gündeme gelmediği, 'İsrail, Türkiye'ye saldırırsa NATO yardıma gelir mi' sorusuna cevap verilmediği o zirvenin ardından Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff; 'Yakın zamanda Abraham Anlaşmaları'na taraf olan ülkelerle ilgili büyük bir duyuru yapacaklarını belirterek, "Birçok ülkede normalleşme bekliyoruz" dedi.
Tel Aviv'deki reklam panolarından ortada Trump, iki yanında Netanyahu ve Suudi Arabistan'ın Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Fas liderleri, Filistin'in Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Suriye'ye, cumhurbaşkanı atanan Ahmed Şara var.
Afişte ise "Abraham Anlaşmaları-Yeni Bir Ortadoğu'nun Zamanı Geldi' yazısı.
Filistin devlet mi?
Kağıt üzerinde evet. Gerçekte ise böyle bir devlet yok. Her devletin ordusu, emniyeti, parası filan vardır değil mi?
Filistin'in yok. İsrail'den izinsiz yatak odasına giremeyen bir devlet başkanı ve sözde vekilleri, uluslararası temsilcileri var. Onları da ABD ve İsrail atıyor, maaşlarını veriyor.
Hayır, diyorsanız bu kadar kanın aktığı yerde devlet başkanı denilen şahıs cephede değil de koltuğunda oturuyorsa, kahrolsun o koltuk.
İşte olmayan Filistin devleti, oyun gereği Kıbrıs Rum Kesimi ile BM Genel Kurulu Başkanlığı'na aday yapıldı.
Dost, müttefik emperyalistlerin hem Gazze katliamları hem de Türkiye için kullandığı taktiğe bakar mısınız?
Bu oyun ülkemiz medyasının olmasa da dünya medyasında gündeme geldi. Kıbrıs Cumhuriyeti (onlar öyle diyor) ve Filistin'in kullanıldığı ve bu durumun diplomatik çatışmalara sebep olacağı tartışmaları yapıldı.
Türkiye'yi hedef aldı
Sözde Filistin devletinin BM Büyükelçisi Abdullah Attari bir yayın organına yaptığı açıklamalarda Netenyahu'nun ekmeğinden yediğini, suyundan içtiğini itiraf etti.
"Türkiye'nin, Filistin'i bir araç olarak kullanma olasılığını reddediyoruz…
Kıbrıs Cumhuriyeti (Rumlar) ile Filistin Devleti arasında ilişkiler, karşılıklı saygı ve anlayıştan başkası olmayan iki güçlü sütun üzerine inşa edildi… Kıbrıs, Filistin'i tanıyan ilk ülkedir.
Filistinlilerin, Türkiye'ye ihtiyacı yok…
Türkiye'nin, Filistin'i malzeme etmesini reddediyoruz…
Türkiye, bizi rehin alamaz. Biz, yetim değiliz. Kutsal bir meselemiz var ve bu meseleyi ancak Birleşmiş Milletler ve kurumları aracılığıyla yürütüyoruz."
Oyunda bir başka sahne: İki devletli çözüm
Fransa ve Suudi Arabistan'ın liderlik ettiği Filistin Meselesine Barışçıl Çözüm Bulunması ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi Konulu BM Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferansı 29-30 Temmuz tarihlerinde New York'ta yapıldı.
Türkiye ve 16 ülkenin yanı sıra Avrupa Birliği (AB) ve Arap Birliği'nin de katıldığı konferans sonunda 42 maddeden oluşan New York Bildirisi kabul edildi. Türkiye imzaladı.
Mahmut Abbas, New York Bildirisi'ni memnuniyetle karşıladığını açıkladı.
New York Bildirisi'nin 4. maddesinde sivillerin hedef alınması kınandı, esir almanın uluslararası hukuka aykırı olduğu hatırlatıldı. Yani Hamas'ta kınandı.
11. maddesinde ise "Tüm Filistin topraklarında yönetim, kolluk güçleri ve güvenlik uygun bir uluslararası destekle Filistin Yönetimi'nin tek yetkisi altında olmalıdır…
Hamas, Gazze'deki savaşı sona erdirmenin bir parçası olarak, uluslararası destek ve katılımla, bağımsız ve egemen bir Filistin Devleti kurma hedefiyle uyumlu bir şekilde Gazze'deki yönetimine son vermeli ve silahlarını Filistin Yönetimi'ne teslim etmelidir" denildi.
Anadolu Ajansı ise 30 Temmuz'da Türkiye'nin bu maddeye şerh koyduğunu bildirdi.
Ortada fiili bir devlet yok ama iki devletli çözüm konuşuluyor. İlginç değil mi?
Ali Erbaş'ın diyemediğini Libya Baş Müftüsü dedi
Libya Baş müftüsü Sadık el Ğıryani: "İslam dünyası liderleri, 'iki devletli çözüm' denilen saçmalıkla kendi halklarını uyutuyorlar.
Vaat edilmiş topraklar hezeyanıyla topraklarını genişletmek için uğraşan, sürekli güçten bahseden, Lübnan'a ve Suriye'ye kadar işgal eden İsrail'in, kendi sözde sınırları içinde kalacağına kim, inanır?
İsrail şimdiye kadar hangi anlaşmaya ve sözleşmeye uymuş?
Bu iki devletli çözüm tiyatrosunun İsrail üzerinde bırakın baskı yaptığını, olan baskıyı da dağıtacağını düşünüyorum.
Bunun için bu projenin yalnızca Siyonistlere hizmet ettiğini söylüyorum".
Sayın Ali Erbaş! Siz ne düşünüyorsunuz?
Oyuna dönelim. Fransa, Filistin devletini tanıdığını açıkladı. Ardından İngiltere ve birçok ülke tanıyacağını açıkladı. İsrail rolü gereği karşı açıklamalar yaptı.
Peki, gerçekte ne oluyor?
'Ortadoğu'nun yeniden dizayn süreci' başlığını hatırlar mısınız?
Bu tabir ilk olarak 2006 yılında ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından İsrail'in Lübnan'da Hizbullah'a ağır yenilgiye uğraması sonrası Kudüs'te yapılmış, BM kararı ile Lübnan'a asker konuçlandırılarak İsrail'in güvenliği sağlanmıştı. Asker ise bizim askerimizdi.
İkincisi ise geçtiğimiz Haziran ayında gerçekleşen Sayın Erdoğan'ın da katıldığı NATO liderler zirvesi sonrası yapıldı.
Hani 'Gazze meselesinin' gündeme gelmediği, 'İsrail, Türkiye'ye saldırırsa NATO yardıma gelir mi' sorusuna cevap verilmediği o zirvenin ardından Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff; 'Yakın zamanda Abraham Anlaşmaları'na taraf olan ülkelerle ilgili büyük bir duyuru yapacaklarını belirterek, "Birçok ülkede normalleşme bekliyoruz" dedi.
Tel Aviv'deki reklam panolarından ortada Trump, iki yanında Netanyahu ve Suudi Arabistan'ın Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Fas liderleri, Filistin'in Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Suriye'ye, cumhurbaşkanı atanan Ahmed Şara var.
Afişte ise "Abraham Anlaşmaları-Yeni Bir Ortadoğu'nun Zamanı Geldi' yazısı.
Filistin devlet mi?
Kağıt üzerinde evet. Gerçekte ise böyle bir devlet yok. Her devletin ordusu, emniyeti, parası filan vardır değil mi?
Filistin'in yok. İsrail'den izinsiz yatak odasına giremeyen bir devlet başkanı ve sözde vekilleri, uluslararası temsilcileri var. Onları da ABD ve İsrail atıyor, maaşlarını veriyor.
Hayır, diyorsanız bu kadar kanın aktığı yerde devlet başkanı denilen şahıs cephede değil de koltuğunda oturuyorsa, kahrolsun o koltuk.
İşte olmayan Filistin devleti, oyun gereği Kıbrıs Rum Kesimi ile BM Genel Kurulu Başkanlığı'na aday yapıldı.
Dost, müttefik emperyalistlerin hem Gazze katliamları hem de Türkiye için kullandığı taktiğe bakar mısınız?
Bu oyun ülkemiz medyasının olmasa da dünya medyasında gündeme geldi. Kıbrıs Cumhuriyeti (onlar öyle diyor) ve Filistin'in kullanıldığı ve bu durumun diplomatik çatışmalara sebep olacağı tartışmaları yapıldı.
Türkiye'yi hedef aldı
Sözde Filistin devletinin BM Büyükelçisi Abdullah Attari bir yayın organına yaptığı açıklamalarda Netenyahu'nun ekmeğinden yediğini, suyundan içtiğini itiraf etti.
"Türkiye'nin, Filistin'i bir araç olarak kullanma olasılığını reddediyoruz…
Kıbrıs Cumhuriyeti (Rumlar) ile Filistin Devleti arasında ilişkiler, karşılıklı saygı ve anlayıştan başkası olmayan iki güçlü sütun üzerine inşa edildi… Kıbrıs, Filistin'i tanıyan ilk ülkedir.
Filistinlilerin, Türkiye'ye ihtiyacı yok…
Türkiye'nin, Filistin'i malzeme etmesini reddediyoruz…
Türkiye, bizi rehin alamaz. Biz, yetim değiliz. Kutsal bir meselemiz var ve bu meseleyi ancak Birleşmiş Milletler ve kurumları aracılığıyla yürütüyoruz."
Oyunda bir başka sahne: İki devletli çözüm
Fransa ve Suudi Arabistan'ın liderlik ettiği Filistin Meselesine Barışçıl Çözüm Bulunması ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi Konulu BM Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferansı 29-30 Temmuz tarihlerinde New York'ta yapıldı.
Türkiye ve 16 ülkenin yanı sıra Avrupa Birliği (AB) ve Arap Birliği'nin de katıldığı konferans sonunda 42 maddeden oluşan New York Bildirisi kabul edildi. Türkiye imzaladı.
Mahmut Abbas, New York Bildirisi'ni memnuniyetle karşıladığını açıkladı.
New York Bildirisi'nin 4. maddesinde sivillerin hedef alınması kınandı, esir almanın uluslararası hukuka aykırı olduğu hatırlatıldı. Yani Hamas'ta kınandı.
11. maddesinde ise "Tüm Filistin topraklarında yönetim, kolluk güçleri ve güvenlik uygun bir uluslararası destekle Filistin Yönetimi'nin tek yetkisi altında olmalıdır…
Hamas, Gazze'deki savaşı sona erdirmenin bir parçası olarak, uluslararası destek ve katılımla, bağımsız ve egemen bir Filistin Devleti kurma hedefiyle uyumlu bir şekilde Gazze'deki yönetimine son vermeli ve silahlarını Filistin Yönetimi'ne teslim etmelidir" denildi.
Anadolu Ajansı ise 30 Temmuz'da Türkiye'nin bu maddeye şerh koyduğunu bildirdi.
Ortada fiili bir devlet yok ama iki devletli çözüm konuşuluyor. İlginç değil mi?
Ali Erbaş'ın diyemediğini Libya Baş Müftüsü dedi
Libya Baş müftüsü Sadık el Ğıryani: "İslam dünyası liderleri, 'iki devletli çözüm' denilen saçmalıkla kendi halklarını uyutuyorlar.
Vaat edilmiş topraklar hezeyanıyla topraklarını genişletmek için uğraşan, sürekli güçten bahseden, Lübnan'a ve Suriye'ye kadar işgal eden İsrail'in, kendi sözde sınırları içinde kalacağına kim, inanır?
İsrail şimdiye kadar hangi anlaşmaya ve sözleşmeye uymuş?
Bu iki devletli çözüm tiyatrosunun İsrail üzerinde bırakın baskı yaptığını, olan baskıyı da dağıtacağını düşünüyorum.
Bunun için bu projenin yalnızca Siyonistlere hizmet ettiğini söylüyorum".
Sayın Ali Erbaş! Siz ne düşünüyorsunuz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İstiklal ve istikbal için Ankara’daydık / 09.12.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ın vurgularını bir hatırlayalım / 07.12.2025
- PKK: ‘Af maf istemiyoruz, teslim de olmuyoruz’ / 06.12.2025
- Tek çare Müslümanların, İslamlaşmasıdır / 05.12.2025
- Erdoğan, Ruhban okuluna da karşıydı / 03.12.2025
- Papa’nın ziyaretini görenler ve görmeyenler / 02.12.2025
- Ekümeniklik dinî bir unvan değil, siyasî bir silahtır / 01.12.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş: ‘Ben ölürsem sakın ağlamayın ama’ / 30.11.2025
- II. Vatikan Konsilinde İslam’ın ölüm fermanı imzalanmıştır / 29.11.2025
- Papa geldi ama neden geldi? / 28.11.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ın vurgularını bir hatırlayalım / 07.12.2025
- PKK: ‘Af maf istemiyoruz, teslim de olmuyoruz’ / 06.12.2025
- Tek çare Müslümanların, İslamlaşmasıdır / 05.12.2025
- Erdoğan, Ruhban okuluna da karşıydı / 03.12.2025
- Papa’nın ziyaretini görenler ve görmeyenler / 02.12.2025
- Ekümeniklik dinî bir unvan değil, siyasî bir silahtır / 01.12.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş: ‘Ben ölürsem sakın ağlamayın ama’ / 30.11.2025
- II. Vatikan Konsilinde İslam’ın ölüm fermanı imzalanmıştır / 29.11.2025
- Papa geldi ama neden geldi? / 28.11.2025

















































































