Bugün yaşanan hüsran elbette dünün yanlışlarının toplamıdır.
Uçuruma giderken bile belli bir mesafe katetmeniz gerekiyor.
Otuz milyonluk tarım nüfusunu yedi-sekiz milyona indirmek öyle birkaç günde, birkaç ayda olacak iş değil.
"Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana/Bilmem söylesem mi söylemesem mi" durumuna düşmek elbette birden bire olmadı.
Hüsranı hazırlayan sebepleri sayfalarca yazabiliriz ama en temel sebebi hatırlatırsak her halde mesele anlaşılır.
Bir önceki yazımızı Hayat Kitabımızdan şu uyarı ile bitirmiştik:
"Ey o bütün iman edenler! Eğer kâfirlere itaat edecek olursanız sizi tersinize çevirirler de öyle bir inkılâba uğrarsınız ki bütün hüsran içinde kalırsınız." (Âl-i İmran: 149, Elmalılı).
On yedi seneden beri ülkeyi tek başına yöneten mevcut siyasi iktidar kadroları, iktidar koltuğuna otururlarken "ABD bizim doğal müttefikimiz, stratejik ortağımız" diyerek oturdular ve AB için; "Avrupa Birliği bir medeniyet projesidir" cümlesini dört bir yanda söyleyip durdular.
Günün birinde, bir 29 Ekim günü papa heykelinin önünde en tepedeki iki isim tarafından Avrupa Anayasasını imzaladılar.
İktidarlarının hemen üçüncü ayında komşu-kardeş ülke Irak, küresel işgalciler tarafından işgal edilirken Meclisten aksi karar çıkmasına rağmen en büyük desteği yine bunlar verdiler.
Söz konusu işgalin sürdüğü aylarda bir Amerikalı yetkilinin, yeterince destek vermediniz tarzındaki sitemine o günün Milli Savunma Bakanı; "İncirlik'ten dört bin şu kadar uçağın kalkıp Bağdat'ı bombalamasına izin verdik, daha ne yapalım" şeklinde cevap verdi.
Haftalar ayları, aylar yılları takip ederken, mevcut iktidarın yönetimindeki yıllarımız üst üste yığılırken, hep işe başladıkları gibi devam ettiler, ne yazık ki içerde ve dışarda hep onların buyrukları istikametinde adımlar attılar, düzenlemeler yaptılar ve bu günlere geldik.
Yukarıda mealini okuduğumuz Kur'an ayetinde çok açık ifade edildiği gibi, işe başladıkları günden itibaren hep ecnebilerin tavsiyelerine kulak verdikleri için öyle bir inkılaba uğradılar ki bugün kendileri de şaşırıp kaldılar.
İşin başından beri, iktidarlarının ilk gününden beri bu kadroya danışmanlık yapan hacı-hoca takımı, basın-yayın kuruluşları ne yazık ki bugüne kadar her yaptıklarını alkışladılar, bir kere de Allah rızası için "Biz kimiz ve bu hal neyin nesi?" diyerek uyarmadılar.
Şimdilerde her nasılsa yandaş medyada bu tarz yazılar yazanlar çoğalmaya başladı, inşaallah faydası olur ve 'sürekli alkışçılar' da düşünme fırsatı bulurlar.
Bugün hemen her sahada, her konuda yaşanan hüsranın kitaplık çapta listesi yapılabilir ama ana sebep bu ilahi ikazda gizlidir.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024