Kul, Rabb'ini birler ve onun için ihlâs sahibi olursa Hakk'a ait olur. Bazen O'nun varlığında fena bulur. Ve tekvin tecellisi içine girer. Bazen de tekvin tecellisi kulun eline teslim edilir, istediğini yapar. Esas varlıkta kendini kaybeder. Bu hâl, kullar arasından bazı kimselere nasip olur. Cennete giren kim olursa olsun, neye "ol" dese olur; ama bu önemli değil. En önemli iş, onu burada yapmaktır. Dünyada o hâli bulanların başında İbrahim (a.s) Peygamber gelir; o, çocukluk anından son çağına kadar tevekkül ayağı üstünde durdu.
Tevekkül ve tevhid sahibi olunuz. Yarın darlık yüzünden halk birbirinden yardım ister, komşular çağrışmaya başlar. Evlat çoğalır, geçim darlığı kendini gösterir. Cehennem zincirleri etrafınızı sarar. Ve kardeş dediğiniz kimseler, kapıyı yüzünüze kapar. İşte o zaman söylediklerimi hatırlarsınız. Ama vaktinde hazırlık yapmadığınız için, o andaki hatırlama size fayda sağlamaz.
Sözlerimi işitiniz. Ben Peygamber (s.a.v) Efendimiz'in ve onu halka son peygamber olarak gönderenin vekiliyim.
Allah'ım, yapmakta olduğum bu vekâlet için Senden af ve afiyet dilerim. İçinde bulunduğum bu vazifede bana yardımcı ol. Rasûlleri tarafına aldın, beni birinci safa geçirdin. Orada durur, halkı hizaya sokarım. Bu işimde Senden af ister, afiyet dilerim. İnsan ve cin şeytanlarının ve bütün mahlûkatın şerrinden beni esirge. Âmin!
Ey zâhidler ve ey âbidler! İhlâs sahibi olunuz. Aksi hâlde bana uyduğunuzu iddia etmeyiniz, İyi niyet sahibi olmadan, ihlâsa bürünmeden tuttuğunuz oruç, kıldığınız namaz, giydiğiniz sofi libası, yediğiniz derviş yemeği hoşunuza gitti. Bunları yaparken iyi niyet ve ihlâs sahibi olmalısınız. Sizde bu hâl olmadığı gibi nefsin hazzını, şahsî heveslerinizi yerine getirmeye çalışırsınız. Size yazık oluyor, Allah yolcularının yaptığınız işler dışında işleri var; o işler, kalp işleridir.
Onlar, kaderle hareket eder, hüküm gereği sohbet eder, daima hadlerini bilirler. Zahirde, bâtında, gizlide, aşikârede, halk arasında ve Hâlık'a karşı edeplerini bilirler. Her fazilet sahibinin fazlını yerine getirirler. Her hak sahibinin hakkını öderler. Allah'ın Kitabı'ndaki emri yapar, Peygamber'e (s.a.v) karşı olan vazifelerini yerine getirirler. Böylece onların da haklarını öderler. Onların kalbinde ilâhî ilmin de bir hakkı vardır; onun da hakkını verirler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.