İmam Ali efendimizin Hz. Peygamber(sav)'den sonra İslam ümmetine halife ve vasi olması konusunda Gadr-i Hum hutbesi son ikazın yapıldığı temel delildir. Bu Hutbe ile Maide 67. ayette emredilen şekli ile Hz. Ali efendimizin hilafeti orada bulunan sahabelerin tamamına ilan edilmiştir. Gadr-i Hum hutbesinin yanı sıra, Hz. Peygamber sağlığında farklı pek çok olayda da bu gerçeği ikaz etmiştir. Hz. Ali efendimizi Yemen'e göndermesi konusunda, genç olması ve ganimetleri paylaştırması hususunda sahabe arasında itirazlar yükseldiğinde Resûlullah'ın O'na sahip çıkması buna örnektir. Buraya yaptığı seferlerden sonra sahabenin itirazlarına Hz. Peygamber, her defasında sahabeyi Hz. Ali efendimize karşı ikaz etmiştir. Hz. Ali efendimizi birkaç kez Yemen'e göndermiştir. İlk seferinde Halid b.Velid'in Müslüman edemeden geri dönmesi üzerine bu bölgeye yollanmış ve Hamedanlıların tamamının Müslüman olmasını sağlamıştır. Hz. Peygamber bu müjdeyi aldığı zaman secdeye kapandıktan sonra, "Hemdan'a Selam olsun" buyurmuştur. Rivayete göre başka bir görev için Hz. Ali Yemen'e tekrar yollandı. Mezhac kabilesini İslam'a davet etmesi istendi. Hz. Ali efendimizin yanında 300 atlı vardı. Resûlullah (sav) sarığını bizzat sardı ve onlar savaşa kalkışmadığı sürece savaşmamasını emretti. Hz. Ali Mezhaclıları İslam'a davet ettiğinde, ok ve taşlarla karşılık verdiler. Efendimiz karşı saldırıya geçti ve onlardan 20 kişiyi öldürdü. Bozguna uğrayarak kaçmaya başladılar. Hz. Ali kaçanların peşinden gitmeyerek bir kez daha İslam'a davet etti ve bu sefer olumlu karşılık vererek İslam'ı kabul ettiler. Hz. Ali efendimiz bu sefere çıkarken, Cenab-ı Peygamber efendimize şöyle demişti: "Resûlullah, beni Yemen'e gönderdiği zaman ona şöyle dedim: "Ya Resûlullah! Beni bunlara gönderiyorsun ama benim yaşım henüz çok genç ve yargılamayı nasıl yapacağım!" Bunun üzerine Peygamberimiz elini benim göğsümün üzerine koyarak şöyle buyurdu: "Allah'ım! O'nun dilini doğruluk üzerine sabit kıl ve kalbini doğru yola ilet" sonra dedi ki: "Sana birbiri ile davalı iki kişi geldiği zaman ikisini de dinlemeden hüküm verme. İkisini de dinlediğin zaman hüküm senin için belirginleşecektir." Hz. Ali devamla şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim ki, iki kişi arasında hüküm verirken, hiçbir zaman kuşkuya düşmedim." (Hüküm vermedeki bu hal, yani şaşmaz doğruyu bulabilme hali yalnızca imamlara ait özel bir haldir.) Sonra Hz. Ali ganimetleri topladı,
Ehl-i Beyt'in ve Resûlulllah'ın payı olan humusu çıkardı ve gerisini arkadaşları arasında pay etti. Kendisi Hz. Peygamber'i Hac vazifesinde yakalayabilmek için hızla Mekke'ye doğru yola çıktı. Onun paylaşım konusundaki sert tavrından şikâyetçi olanlara Resûlullah şöyle ikaz etmiştir: "Ey insanlar! Ali'den şikâyetçi olmayın, Allah'a yemin ederim ki Ali, ilahi haklarla ilgili çok serttir ve bu hususta şikâyetçi olmanın faydası yoktur." Amr b.Şas el-Eslemi'den rivayet edilir: "Resûlullah'ın Ali ile beraber Yemen'e gönderdiği atlılar arasında ben de bulunuyordum. Ona karşı içimde bir hoşnutsuzluk vardı. Medine'den geldiğim zaman her toplantıda ve karşılaştığım herkese onu şikâyet ediyordum. Bir gün mescide oturan Resûlullah ile karşılaştım. Benim kendisine baktığımı görünce gözleri ile beni yanına çağırdı. Yanına gidip oturunca bana şöyle dedi: "Yeter ey Amr! Beni incitiyorsun." Buyurdu ki: "Ali'yi inciten beni incitmiştir." Yemen'deki ganimet paylaşımı ile ilgili olarak Halid b. Velid, Hz. Ali'yi, Hz. Peygamber'e şikâyet eder. Bu konuda, Ahmed b. Hanbel Müsned'inde şöyle yazar: "Büreyde diyor ki: "Ben süratle Medine'ye gittim. Ve mektubu Hz. Peygamber'e ulaştırdım. Hz. Peygamber ashabından olan bir şahsa mektubu okuttu. Mektup tamamıyla okunduktan sonra Resûlullah'ın yüzünde bir öfke belirdi. Ben böyle bir mektup getirdiğim için çok utandım. Ve kendimi korumak için şöyle dedi: "Ben Halid'in emri ile böyle yaptım." Ardından etrafı derin bir sessizlik sardı. Ansızın Hz. Peygamber sözleri ile sessizliği bozdu: "Ali hakkında kötü sözler sarf etmeyin. O Bendendir, Ben de O'ndanım. Ve o sizin benden sonraki velinizdir." (İmam Ali, Prof. Dr.
Haydar Baş ,sayfa 329-332) Hz. Ali efendimiz, Resûlullah'dan sonra O'nun halifesi, vasisi, ümmetin de velisidir. Bunda şek ve şüphe yoktur. Allah şefaatinden mahrum etmesin.