(dünden devam…)
İmam Hasan namazı bitirdikten sonra babasının başını tutarak kucağına aldı ve, "Sana bu işi kim yaptı?" diye sordu. İmam Ali, "Abdurrahman ibn-i Mülcem" diye cevap verdi. İmam Hasan, "Hangi taraftan kaçtı?" diye sordu. İmam Ali, "Hiç kimse onu aramaya gitmesin, o sizin yanınıza şu kapıdan gelecektir" dedi ve mescidin Kinde kapısını işaret etti.
Nitekim kısa bir süre sonra cemaatin İbn-i Mülcem'i imamın dediği kapıdan içeri getirdikleri görüldü. Adamı elleri arkadan bağlı ve başı açık olarak İmam Hasan'ın huzuruna getirdiler. İmam Hasan, "Ey melun! Mü'minlerin Emiri, Müslümanların imamını niçin öldürdün? Seni korumasının ve yakınına almış olmasının karşılığı bu mu idi ki ona bu şekilde karşılık verdin?" dedi. O sırada İmam Ali gözlerini açtı ve ona şöyle dedi: "Çok canice bir iş yaptın, büyük bir cinayet işledin. Ben sana şefkat gösterip seni başkalarının önünde tutmadım mı? Niçin bana bu karşılığı verdin?" Arkasından oğlu Hasan'a dönerek katiline iyi davranmasını tavsiye etti ve şöyle dedi: Ey oğlum! Esirine karşı merhametli ol."
İmam Hasan, "Bu melun adam seni öldürüp acını bize tattırdı. Sen ise ona karşı yumuşak olmamızı mı emrediyorsun?" deyince İmam Ali, "Ey oğlum! Biz rahmet ve mağfiret evinin ehliyiz, ona yediğin yemekten yedir. İçtiğin sudan içir. Eğer ben ölürsem kısas cezası uygulamak suretiyle onu öldür. Fakat ona sakın müsle (organların kesilmesi) yapma. Zira ben Resûlullah'ın, "kudurmuş köpeğe bile müsle yapmayın" dediğini işittim. Eğer yaşasaydım ona nasıl davranacağımı bilirdim. Onu affetmekte öncelik bana aittir. Biz Ehl-i Beyt ailesi bize karşı suç işleyenlere aftan ve iyilikten başka bir şey yapmayız." (Zindeganiy-i İmam Hasan-ı Mücteba, 153, 154).
İmam Hasan babasına bakarak şöyle dedi: "Ey baba! Senden sonra biz kiminle mutlu oluruz, seni kaybetmenin elemi bizim için Resûlullah'ı kaybetmenin elemi gibidir." İmam Ali oğlunu kucaklayarak şöyle dedi: "Allah kalbini sabırla sakinleştirsin. Beni kaybetmenin acısı miktarınca senin ve kardeşlerini ecrini arttırsın."
İmam Hasan babasını tedavi etmeleri için bir doktorlar grubu topladı. Bunların en yetkili uzmanı Usayr b. Amr es-Sukunî idi. Bu doktor sıcak bir koyun ciğeri istedi. Bu ciğerden çıkardığı bir damarı imamın yarasına soktu. Sonra da damara üfleyip onu geri çıkardı. Çıkan damara beynin ak maddesinin bulaştığını gördü. Çünkü imamın aldığı darbe beynin içine ulaşmıştı. Doktor gördükleri karşısında irkildi ve imama dönerek ümitsiz bir sesle, "Ey Emirü'l-Mü'minin, vasiyetini yap çünkü öleceksin" dedi. Bunları duyan İmam Hasan babasına baktı. Gözyaşları durmadan akıyordu. "Babacığım belimi kırdın, seni bu halde görmeye nasıl dayanabilirim?" dedi.
İmam Ali ona doğru baktı. Şunları söyledi: "Baban için bu günden sonra keder ve üzüntü söz konusu değildir. Çünkü bugün deden Muhammed Mustafa'ya, büyük annen Hatice'ye ve annen Fatıma'ya kavuşuyorum. Cennet hurileri babanı bekliyor, her an onu gözlüyorlar. O halde üzülmene sebep yok oğlum, ağlama…"
İmamın kanı zehirlenmişti. Bu sebeple yüzü sararmaya başladı. Buna rağmen sakin huzurlu idi. Gözlerinin içi gülümsüyordu. Gökyüzünün ufuklarına bakarak sürekli biçimde Allah'ı zikrediyor, O'nu tesbih ediyor, O'na sığınarak dua ediyor ve şöyle diyordu: "Allah'ım, senden peygamberler ve vasiler ile birlikte olmayı ve en yüce dereceleri istiyorum." Az sonra bayıldı. Bunu gören İmam Hasan tekrar ağlamaya başladı.
(devam edecek…)
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020