Hz. Fatıma defnedilirken
Bu hutbe Hz. Fatıma defnedilirken "Peygamber'e (s.a.a) döktüğü dertlerini içermektedir
21.06.2025 13:40:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Ali (a.s): "Ey Allah'ın Resulü, sana çok çabuk kavuşup yanına gelen kızından ve benden selam olsun! Senin seçilmiş, temiz kızından ayrılalı sabrım azaldı, gücüm kalmadı. Ancak senin ayrılığının acısını ve musibetinin büyüklüğünü gördükten sonra buna da sabretmeliyim.
Nitekim seni kabrine yatırdım ve ruhun boğazımla göğsüm arasında kabzedildi. "İnna lillah ve inna ileyhi raciun"(Bakara: 156) (Biz Allah'a aitiz ve yine ona döneceğiz.) Emanetin geri gönderildi ve rehinin alındı.
Fakat Allah, beni senin yanına seçip alıncaya kadar hüznüm devam edecek, gecelerim de uykusuz geçecek. Ümmetinin, kızına yaptığı zulüm hakkında o sana haber verecek.
Israrla sorarak durumu ondan öğren. Bütün olanlar, senden ayrılalı fazla olmadan, zikrin unutulmadan oluverdi. İkinizi de incinip darılmamış, veda eden kişinin selamıyla selamlarım. Eğer ayrılır gidersem, bu usancımdan değildir; kalırsam da Allah'ın sabredenlere vaat ettiği şey (ecir) hakkında sui zanda bulunduğumdan değildir."
Bu hutbe dünyada züht ve ahirete teşvik etmek hakkındadır:
"Ey insanlar! Dünya yurdu geçiş yolu, ahiret yurdu ise karar kılınacak yurttur. Dünyadan ahiretiniz için azık alın. Sırlarınızı bilenin yanında perdelerinizi yırtmayın.
Kalbiniz bedeninizden çıkmadan önce, dünyayı kalbinizden çıkarın. Burada sınanacaksınız, ama başka bir yer için yaratıldınız. Bir kimse öldüğünde insanlar, "Ne bıraktı?", melekler ise ne hazırladı?" diye sorarlar.
Allah babalarınızı bağışlasın! Sonradan alacaklı duruma düşmek için önceden bir miktar gönderin, tümünü geride bırakıp sorumlu duruma düşmeyin.
Hz. Ali dostlarına öğüt vermekte ve bu öğütleri sürekli dile getirmekteydi.
"Allah'ın merhameti, sizin üzerinize olsun! Hareket için hazırlanın. İşte bir göçe çağrıldığınız, dünyada kalmaya olan meylinizi azaltın. Hazırladığınız azığın iyilerini yanlarınıza alın.
Zorluk geçidi ve korkulu/endişe konaklar önünüzdedir. Oraya varmaktan ve O'nun katında durmaktan kaçamazsınız.
Bilin ki ölüm, yakından gözlerini üzerinize dikmiş, pençesini size geçirmiş gibidir. Dünyanın zor işleri sizlere ölümü unutturmuş ve dayanılmaz belalar onu sizlerden gizli tutmuştur. O halde dünyaya olan ilginizi kesin ve takva azığını hazırlamakla yardım alın."
Talha ve Zübeyr kendisine biat ettikten sonra, "neden kendisiyle meşveret edip yardım almadığı" sebebiyle itiraf edince Hz. Ali bu hutbeyi onlara cevap olarak irad etti.
"Az bir şeye kızdınız, birçok şeyi ertelediniz. Bana söyler misiniz, sizi hakkınız olan hangi şeyden alıkoydum veya hangi pay hususunda kendimi size tercih ettim.
Müslümanlardan birisinin bana müracaat edip istediği hangi hakkı vermekte aciz kaldım, bilemedim veya hükmümde hatta ettim!
Vallahi hilafete rağbetim ve hükmetmeye isteğim yoktu. Fakat bu iş için beni siz çağırdınız, bu yükü siz yüklediniz! İş bana verildiği zaman Allah'ın kitabına baktım, bize ne emredilmişse onunla hükmedip, ona uydum.
Resulullah'ın (s.a.a) bize sünnet olarak bıraktığına uydum. Bu konuda ne ikinizin, ne de başkalarının görüşüne ihtiyaç duydum. Hükmünü bilmediğim bir şey olmadı ki, size ve Müslüman kardeşlerime danışayım. Eğer öyle bir şey olsaydı ne sizden ne de diğerlerinden yüz çevirirdim.
Hatırlattığınız (paylaştırmada) eşitlik meselesine gelince... Bu, kendi görüşümle, kendi arzuma uyarak verdiğim bir hüküm değil. Aksine ben de, siz de Resulullah'ın (s.a.a) bu konuda getirdiği ve amel ettiği hükmü biliyoruz.
Allah'ın verdiği ve teyit ettiği hükümde size ihtiyacım olamaz. Vallahi, o halde siz ve başkasının bu konuda beni kınama hakkı yoktur. Allah, kalplerinizi ve kalplerimizi hakka doğru yöneltsin, bize ve size sabır ilham etsin.
Daha sonra şöyle buyurdu: Hakkı görüp yardım edene, zulmü görüp ret edene ve hak sahibine yardımcı olana Allah rahmet etsin. Nehc'ul Belaga 202-205 Hutbe
Nitekim seni kabrine yatırdım ve ruhun boğazımla göğsüm arasında kabzedildi. "İnna lillah ve inna ileyhi raciun"(Bakara: 156) (Biz Allah'a aitiz ve yine ona döneceğiz.) Emanetin geri gönderildi ve rehinin alındı.
Fakat Allah, beni senin yanına seçip alıncaya kadar hüznüm devam edecek, gecelerim de uykusuz geçecek. Ümmetinin, kızına yaptığı zulüm hakkında o sana haber verecek.
Israrla sorarak durumu ondan öğren. Bütün olanlar, senden ayrılalı fazla olmadan, zikrin unutulmadan oluverdi. İkinizi de incinip darılmamış, veda eden kişinin selamıyla selamlarım. Eğer ayrılır gidersem, bu usancımdan değildir; kalırsam da Allah'ın sabredenlere vaat ettiği şey (ecir) hakkında sui zanda bulunduğumdan değildir."
Bu hutbe dünyada züht ve ahirete teşvik etmek hakkındadır:
"Ey insanlar! Dünya yurdu geçiş yolu, ahiret yurdu ise karar kılınacak yurttur. Dünyadan ahiretiniz için azık alın. Sırlarınızı bilenin yanında perdelerinizi yırtmayın.
Kalbiniz bedeninizden çıkmadan önce, dünyayı kalbinizden çıkarın. Burada sınanacaksınız, ama başka bir yer için yaratıldınız. Bir kimse öldüğünde insanlar, "Ne bıraktı?", melekler ise ne hazırladı?" diye sorarlar.
Allah babalarınızı bağışlasın! Sonradan alacaklı duruma düşmek için önceden bir miktar gönderin, tümünü geride bırakıp sorumlu duruma düşmeyin.
Hz. Ali dostlarına öğüt vermekte ve bu öğütleri sürekli dile getirmekteydi.
"Allah'ın merhameti, sizin üzerinize olsun! Hareket için hazırlanın. İşte bir göçe çağrıldığınız, dünyada kalmaya olan meylinizi azaltın. Hazırladığınız azığın iyilerini yanlarınıza alın.
Zorluk geçidi ve korkulu/endişe konaklar önünüzdedir. Oraya varmaktan ve O'nun katında durmaktan kaçamazsınız.
Bilin ki ölüm, yakından gözlerini üzerinize dikmiş, pençesini size geçirmiş gibidir. Dünyanın zor işleri sizlere ölümü unutturmuş ve dayanılmaz belalar onu sizlerden gizli tutmuştur. O halde dünyaya olan ilginizi kesin ve takva azığını hazırlamakla yardım alın."
Talha ve Zübeyr kendisine biat ettikten sonra, "neden kendisiyle meşveret edip yardım almadığı" sebebiyle itiraf edince Hz. Ali bu hutbeyi onlara cevap olarak irad etti.
"Az bir şeye kızdınız, birçok şeyi ertelediniz. Bana söyler misiniz, sizi hakkınız olan hangi şeyden alıkoydum veya hangi pay hususunda kendimi size tercih ettim.
Müslümanlardan birisinin bana müracaat edip istediği hangi hakkı vermekte aciz kaldım, bilemedim veya hükmümde hatta ettim!
Vallahi hilafete rağbetim ve hükmetmeye isteğim yoktu. Fakat bu iş için beni siz çağırdınız, bu yükü siz yüklediniz! İş bana verildiği zaman Allah'ın kitabına baktım, bize ne emredilmişse onunla hükmedip, ona uydum.
Resulullah'ın (s.a.a) bize sünnet olarak bıraktığına uydum. Bu konuda ne ikinizin, ne de başkalarının görüşüne ihtiyaç duydum. Hükmünü bilmediğim bir şey olmadı ki, size ve Müslüman kardeşlerime danışayım. Eğer öyle bir şey olsaydı ne sizden ne de diğerlerinden yüz çevirirdim.
Hatırlattığınız (paylaştırmada) eşitlik meselesine gelince... Bu, kendi görüşümle, kendi arzuma uyarak verdiğim bir hüküm değil. Aksine ben de, siz de Resulullah'ın (s.a.a) bu konuda getirdiği ve amel ettiği hükmü biliyoruz.
Allah'ın verdiği ve teyit ettiği hükümde size ihtiyacım olamaz. Vallahi, o halde siz ve başkasının bu konuda beni kınama hakkı yoktur. Allah, kalplerinizi ve kalplerimizi hakka doğru yöneltsin, bize ve size sabır ilham etsin.
Daha sonra şöyle buyurdu: Hakkı görüp yardım edene, zulmü görüp ret edene ve hak sahibine yardımcı olana Allah rahmet etsin. Nehc'ul Belaga 202-205 Hutbe
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.