(dünden devam…)
"Babamın mirası talan mı edilecek? Hem de Ben sizin gözlerinizin önünde duruyorken, sesimi duyabiliyor iken? Meclislerde, toplantılarda davet edildiğiniz halde öylece susup bakacaksınız? Şaşkınlık elinizi, kolunuzu bağlayacak mı? Gerekli sayınız ve donanımınız olduğu halde? Gücünüz ve araçlarınız, silahlarınız ve kalkanlarınız olmasına rağmen size ulaşan çağrıya karşılık vermeyecek misiniz? İmdat çağrısını duyduğunuz halde yardıma koşmuyorsunuz. Hâlbuki sizler yiğit ve savaşçı insanlar olarak bilinirsiniz, hayırla ve iyi likle anılırsınız.
Sizler, ki biz Ehl-i Beyt için seçilmiş seçkinlersiniz, beğenilmiş hayırlı kimselersiniz. Araplarla savaştınız, zorluklara ve ağır koşullara katlandınız. Milletlerle vuruştunuz, nice yiğitlerle savaştınız. Sizler sürekli bizimleydiniz, bizimle birlikte hareket ederdiniz. Biz emreder, sizler emrimizi hep yerine getirirdiniz.
Derken İslam değirmeni bizim eksenimizde dönmeye, günlerin bereketi, nimet ve rızık akmaya başladı. Şirkin soluğu kesildi, iftiranın coşkusu dindi ve küfrün ateşi söndü. Kargaşa çağrısı sustu. Dinin düzeni egemen oldu. Şu halde, gerçek açıklandıktan sonra neden bir kenara çekildiniz? Her şey açıklandıktan sonra neden gizlendiniz? Karar verdikten sonra sözünüzden döndünüz? İmandan sonra şirke düştünüz.
'Verdikleri sözü bozan, Peygamberi (s.a.v.) yurdundan çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme yazıklar olsun! Yoksa onlardan kokuyor musunuz? Eğer gerçekten mü'minler iseniz, bilin ki, Allah kendisinden korkmanıza daha layıktır!' (Tevbe: 13).
Dikkat edin! Ben sizin rahat ve konforlu hayata dört elle sarıldığınızı (bu rahatınızı bozmamak adına ses çıkarmadığınızı) görüyorum. Hilafete daha layık olanı ondan uzaklaştırdınız. Rahatınız ve keyfinizle baş başa kaldınız. Darlıktan kaçıp genişliğe sığındınız. Böylece daha önce içinize aldığınız şeyleri attınız. Oysa siz bu şeyleri kolaylıkla sindirmiştiniz.
'Siz ve yeryüzünde bulunan herkes inkâr etse de, Allah Gani'dir ve övgüye layıktır.' (İbrahim: 8).
Haberiniz olsun! Ben yüreğinizi kaplayan sevinci, kalplerinizi kaplayan hainliği bilerek bu sözleri söyledim. Ama bu sözler keder ve hüznün kapladığı nefsin galeyanı, öfkenin dışa vurması, canın iyice zayıflaması, göğsün içindekileri artık saklayamaması kabilinden sözlerdir. Önünüze somut kanıtlar koyma amacına yöneliktir. Varın siz onu (hilafeti) sırtlanın; hep sırtınızda bir yara gibi kalacaktır. Zayıf karakterinizin bir göstergesi ve utanç lekeniz olacaktır." (devam edecek…)
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020