Hz. Fâtıma, Mescid-i Nebevî'de irad ettiği hutbesini şöyle bitirdi:
"Heyhat! Ne oldu size? Allah'ın Kitabı elinizde olduğu halde nereye yöneliyorsunuz? Hâlbuki Allah'ın Kitabının konuları açık, hükümleri parlak, bilgileri göz kamaştırıcı, yasakları göz önünde ve emirleri apaçık ortadadır. Ama siz onu arkanıza atmışsınız. Yoksa ondan yüz mü çevirmek istiyorsunuz? Yoksa ondan başkasıyla mı hükmediyorsunuz?
'Zalimler için bu ne fena bir değişmedir!' (Kehf-50).
Peygamber'in (s.a.a) Ehl-i Beyt'ine ve çocuklarına zarar vermek için türlü dolaplar çeviriyorsunuz, gizli saklı planlar kuruyorsunuz. Yüreğe saplanan bıçak gibi, ok gibi acı veren eziyetlerinize sabrediyoruz ve siz şimdi benim, babamdan miras alma hakkımın olmadığını söylüyorsunuz.
Yoksa siz, cahiliye hükmünü mü istiyorsunuz? Kesin olarak inanan bir kavim için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir? Hâlâ bilmiyor musunuz? Evet, size gün gibi aşikârdır ki, ben O'nun kızıyım. Ama siz benim payımın olmadığını, babamın mirasını alamayacağımı, O'nunla benim aramızda bir akrabalık olmadığını iddia ediyorsunuz. Yoksa Allah özel olarak size bir ayet irdirdi de babamın, miras ayetinin hükmünün dışında tutulmasını mı emretti?"
Sonra Ensar'a taraf baktı ve şöyle seslendi:
"Ey yiğitler topluluğu! Ve ey dinin yardımcıları ve İslam'ın koruyucuları! Bana yapılanlara karşı içinde bulunduğunuz gaflet nedir? Uğradığım zulme karşı bu uyuşukluk da neyin nesi? Babam Resûlullah (s.a.a.) şöyle demiyor muydu: 'Kişinin saygınlığı çocuklarında devam eder.'
Ne çabuk bozuldunuz? Bu aceleniz ne? Şu anda maruz kaldığım eziyetleri savma günüz varsa oysa. İstediğimi ve isteme devam ettiğimi geri alacak kudrete sahipsiniz. Yoksa, 'Muhammed öldü' mü diyorsunuz? Evet, O'nun ölümü boşluğu doldurulamayacak, çatlağı kapatılamayacak, gediği doldurulamayacak denli büyük bir felâkettir.
O'nun kaybından dolayı yeryüzü karanlığa gömüldü. Güneşin, ayın, yüzü tutuldu. O'nun ölümüyle meydana gelen felâket yüzünden yıldızlar söndüler. Ümitler suya düştü, dağlar ürperdi; dokunulmazlıklar, mahremiyetler çiğnenir oldu. O'nun ölümüyle birlikte hürmetlere riayet eden kalmadı.
'Rezil eden azabın kime geldiğini göreceksiniz. Kimin kalıcı azaba mahkûm olduğunu da?' (Hûd-39).
'Siz ve yeryüzünde bulunan herkes inkâr etse de, Allah Ganî'dir ve övgüye lâyıktır.' (İbrahim-8).
Biliniz ki, yaptıklarınız Allah'ın gözünün önündedir. 'Zalimler yakında hangi inkılâpla devrileceklerini bileceklerdir.' (Şûra?227).
Ben, sizi önünüzdeki bir azaba karşı uyaran uyarıcının kızıyım. Öyleyse yapın yapacağınızı, biz de yapacağız. Bekleyin bakalım, biz de bekleyeceğiz."
Hz. Fatıma'nın (a.s.) zühdü konusunda, İmam Ca'fer Sadık'tan (a.s.) ve Câbir b. Abdullah el-Ensari'den şöyle rivayet edilmiştir:
Allah Resulü (s.a.a.), Fâtıma'nın kalın bir elbise giydiği halde el değirmeniyle un öğüttüğünü ve aynı zamanda da çocuğunu emzirdiğini görünce gözleri doldu ve "Kızcağızım! Dünyanın acısına ahretin tatlılığın girişi olarak bunlara dayan" buyurdu.
Fatıma (a.s.) dedi ki: "Ey Allah Resulü! Nimetlerden dolayı Allah'a şükrediyorum." Bunun üzerine, Allah Teâlâ şu ayeti indirdi:
"Ve elbette yakında Rabbin, sana öyle şeyler verecek ki sonunda razı olacaksın." (Duha-5).
"Heyhat! Ne oldu size? Allah'ın Kitabı elinizde olduğu halde nereye yöneliyorsunuz? Hâlbuki Allah'ın Kitabının konuları açık, hükümleri parlak, bilgileri göz kamaştırıcı, yasakları göz önünde ve emirleri apaçık ortadadır. Ama siz onu arkanıza atmışsınız. Yoksa ondan yüz mü çevirmek istiyorsunuz? Yoksa ondan başkasıyla mı hükmediyorsunuz?
'Zalimler için bu ne fena bir değişmedir!' (Kehf-50).
Peygamber'in (s.a.a) Ehl-i Beyt'ine ve çocuklarına zarar vermek için türlü dolaplar çeviriyorsunuz, gizli saklı planlar kuruyorsunuz. Yüreğe saplanan bıçak gibi, ok gibi acı veren eziyetlerinize sabrediyoruz ve siz şimdi benim, babamdan miras alma hakkımın olmadığını söylüyorsunuz.
Yoksa siz, cahiliye hükmünü mü istiyorsunuz? Kesin olarak inanan bir kavim için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir? Hâlâ bilmiyor musunuz? Evet, size gün gibi aşikârdır ki, ben O'nun kızıyım. Ama siz benim payımın olmadığını, babamın mirasını alamayacağımı, O'nunla benim aramızda bir akrabalık olmadığını iddia ediyorsunuz. Yoksa Allah özel olarak size bir ayet irdirdi de babamın, miras ayetinin hükmünün dışında tutulmasını mı emretti?"
Sonra Ensar'a taraf baktı ve şöyle seslendi:
"Ey yiğitler topluluğu! Ve ey dinin yardımcıları ve İslam'ın koruyucuları! Bana yapılanlara karşı içinde bulunduğunuz gaflet nedir? Uğradığım zulme karşı bu uyuşukluk da neyin nesi? Babam Resûlullah (s.a.a.) şöyle demiyor muydu: 'Kişinin saygınlığı çocuklarında devam eder.'
Ne çabuk bozuldunuz? Bu aceleniz ne? Şu anda maruz kaldığım eziyetleri savma günüz varsa oysa. İstediğimi ve isteme devam ettiğimi geri alacak kudrete sahipsiniz. Yoksa, 'Muhammed öldü' mü diyorsunuz? Evet, O'nun ölümü boşluğu doldurulamayacak, çatlağı kapatılamayacak, gediği doldurulamayacak denli büyük bir felâkettir.
O'nun kaybından dolayı yeryüzü karanlığa gömüldü. Güneşin, ayın, yüzü tutuldu. O'nun ölümüyle meydana gelen felâket yüzünden yıldızlar söndüler. Ümitler suya düştü, dağlar ürperdi; dokunulmazlıklar, mahremiyetler çiğnenir oldu. O'nun ölümüyle birlikte hürmetlere riayet eden kalmadı.
'Rezil eden azabın kime geldiğini göreceksiniz. Kimin kalıcı azaba mahkûm olduğunu da?' (Hûd-39).
'Siz ve yeryüzünde bulunan herkes inkâr etse de, Allah Ganî'dir ve övgüye lâyıktır.' (İbrahim-8).
Biliniz ki, yaptıklarınız Allah'ın gözünün önündedir. 'Zalimler yakında hangi inkılâpla devrileceklerini bileceklerdir.' (Şûra?227).
Ben, sizi önünüzdeki bir azaba karşı uyaran uyarıcının kızıyım. Öyleyse yapın yapacağınızı, biz de yapacağız. Bekleyin bakalım, biz de bekleyeceğiz."
Hz. Fatıma'nın (a.s.) zühdü konusunda, İmam Ca'fer Sadık'tan (a.s.) ve Câbir b. Abdullah el-Ensari'den şöyle rivayet edilmiştir:
Allah Resulü (s.a.a.), Fâtıma'nın kalın bir elbise giydiği halde el değirmeniyle un öğüttüğünü ve aynı zamanda da çocuğunu emzirdiğini görünce gözleri doldu ve "Kızcağızım! Dünyanın acısına ahretin tatlılığın girişi olarak bunlara dayan" buyurdu.
Fatıma (a.s.) dedi ki: "Ey Allah Resulü! Nimetlerden dolayı Allah'a şükrediyorum." Bunun üzerine, Allah Teâlâ şu ayeti indirdi:
"Ve elbette yakında Rabbin, sana öyle şeyler verecek ki sonunda razı olacaksın." (Duha-5).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Topacık / diğer yazıları
- Hz. İbrahim'in kavminden örnekler / 23.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-7 / 22.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-6 / 21.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-5 / 20.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-4 / 19.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-3 / 18.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-2 / 17.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-1 / 16.03.2017
- Harun Reşid ile İmam Musa Kâzım'ın (a.s.) tartışması-2 / 15.03.2017
- Harun Reşid ile İmam Musa Kâzım'ın (a.s.) tartışması-1 / 14.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-7 / 22.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-6 / 21.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-5 / 20.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-4 / 19.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-3 / 18.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-2 / 17.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-1 / 16.03.2017
- Harun Reşid ile İmam Musa Kâzım'ın (a.s.) tartışması-2 / 15.03.2017
- Harun Reşid ile İmam Musa Kâzım'ın (a.s.) tartışması-1 / 14.03.2017