Hz. Peygamberin Fedek’i Hz. Fatıma’ya vermesi ve Fedek olayı
Hayber yakınlarında, Medine’den 140 km uzaklıkta bulunan, Hayber’den sonra Hicaz Yahudilerinin yeri sayılan bol verimli ve müreffeh köye “Fedek” deniliyordu
02.02.2023 21:09:00





Hayber yakınlarında, Medine'den 140 km uzaklıkta bulunan, Hayber'den sonra Hicaz Yahudilerinin yeri sayılan bol verimli ve müreffeh köye "Fedek" deniliyordu.
Peygamber, Hayber, el-Gurra ve Tiyma'daki Yahudileri yendikten sonra Medine'nin kuzeyindeki bu geniş araziye İslam askerlerini yerleştirdi. Ve Fedek'in ileri gelenlerine bir elçi gönderdi.
Çünkü buradakiler, İslam aleyhine bir tehlike unsuruydular. Köyün reisi Yuşa bin Nun savaşmayı değil, teslim olmayı seçti.
Bu bölgenin sakinleri İslam bayrağı altında yaşamaya, her yıl mahsullerinin yarısını Peygambere vermeye, Müslümanların aleyhine faaliyet yapmamaya söz verdiler. (Yapılan antlaşma ile Fedek'in yarısını da Allah Resulü'ne bağışlamışlardı).
Yani, Fedek, savaş yoluyla elde edilmiş bir bölge değildir.
İslam'da savaşla alınan topraklar bütün Müslümanları ilgilendirir. Savaş yoluyla elde edilmeyen topraklar ise devlet reisini ilgilendirir.
Buraların geliri bazı özel durumlarda da kullanılabilir. (Fedek bu sınıfa girmektedir). Bu özel durum Peygamber ve yakınlarının yasal ve meşru ihtiyaçlarını şerefli bir şekilde sağlamaları içindir.
Kaldı ki, Fedek Allah Resulü'ne bağışlanmıştı. Cenab-ı Allah Haşr Sûresi'nde bu durumu şöyle anlatıyor:
"... Ve Allah'ın onların mallarından, Peygamberine verdiği şeyler için siz, gerçekten de ne deve sürdünüz ne de at oynattınız ve fakat Allah, peygamberlerini dilediği kimselerin üstüne atıp, üstün eder. Ve Allah'ın her şeye gücü yeter. Allah'ın fethedilen köylerin mallarından Peygamberine verdiği ganimetler artık Allah'ındır.
Ve peygamberin, yakınların, yetimlerin, yoksulların, yolda kalmışların bu da o malın sizin içinizdeki zenginlerin ellerinde devreden bir mal, bir sermaye olmaması içindir. Ve Peygamber size ne verirse alın ve neden vazgeçmenizi emrederse vazgeçin ve Allah'tan korkun, şüphesiz Allah'ın azabı çetindir."
Hz. Peygamberin Fedek'i Hz. Fatıma'ya vermesi
"Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver" ayeti nâzil olunca, Peygamber Fâtımâ'yı yanına çağırdı ve O'na Fedek'i hediye etti.
Bu ayetin Hz. Fâtımâ ve O'nun evlatları hakkında nâzil olduğu konusunda bütün alimler hemfikirdirler.
Peygamber yaşadığı müddetçe Fedek Hz. Fâtımâ'nın elindeydi. Kendisi kiraya veriyor, kirasını üç taksitle alıyordu. Aldığı bu kiradan Kendisine, evlatlarına bir gece yetecek kadarını ayırıyor, bir bölümünü Haşimoğulları'nın fakirlerine dağıtıyor, geri kalanını ise diğer yoksullar arasında bölüştürüyordu.
Fedek oldukça gelir getiren bir bölgeydi. Kutbeddin Ravendi bu konuda şöyle yazıyor:
"Peygamber Fedek'i 24 bin dinara kiraladı. Bazı hadislerde bu rakam 70 bin dinar olarak nakledilmiştir. Bu ihtilaf, Fedek'in her yılki gelirinin birbirinden farklı olmasındandır.
Muaviye halife olduğunda Fedek'i üç kişi arasında paylaştırdı. O, Fedek'in üçte birini Mervan bin Hakem'e, üçte birini Amr b. Osman'a, üçte birini de oğlu Yezid'e vermişti. Mervan, hilafete geçtiği vakit buranın tamamına el koydu."
Fedek'in, Medine dağlarının eteklerinden Seyf'ul Bahr'a kadar uzanan bölgede dağınık 7 köyü vardı. Tarıma elverişli ve hurmalıklarla dolu bir bölge idi.
Buranın sahipleri Peygamberle yaptıkları antlaşma neticesinde Fedek'in yarısını Resulüllah'a bağışlamıştı. Allah Resulü de bu verimli bölgeyi kızına vermişti.
Netice olarak tarihî kayıtlarda geçen çok sayıda delil göstermektedir ki, Resulullah sağlığında Fedek'i Hz. Fâtımâ'ya vermiştir.
İslam hukukunda malların kısımları ve miras konusu
İslam hukukunda mallar iki kısma ayrılıyordu:
Şahsa ait özel mallar: Peygamberimizin (s.a.v.) şahsına ait mallar, ki bu mallar O'nun vefatıyla İslami miras kanunlarına göre mirasçılarına geçmekte idi.
Yani, miras ayetlerinde Peygamberin (s.a.v.) mirasçıları ile diğer şahısların mirasçıları arasında bir fark söz konusu değildir.
Peygamberin (s.a.v.) devlet başkanı olarak yönettiği devletin malları, devlete ait mallar: İslam devletine ait olan mallar ve emlak. Resul-i Ekrem (s.a.v.) bu gelirleri İslam devleti ve Müslümanlar için harcardı ve bazen bu malları sahabeler arasında taksim ederdi, bu malları bağışlardı.
İslam tarihinde bu tür arazilerden faydalanan sahabelere örnek olarak; Ali (a.s.), Ebu Bekir, Abdurrahman ibn-iAfv, Muhacirler'den Bilal, Ebu Dücane, Sehl ibn-i Hanif ve Ensar'dan olan Haris ibn-i Semme verilebilir.
Belazuri Fütuh'ul-Buldan'da bu konuda şunları yazıyor: "Resulüllah (s.a.v.) Ben-i Nazir yerlerinden bir parçasını içindeki hurma ağaçlarıyla birlikte Zübeyr b.Avvam'a verdi."
"Resulüllah (s.a.v.), içinde dağ ve maden olan bir miktar yeri Bilal'e verdi."
"Resulüllah (s.a.v.) dört parça yeri Ali b. Ebi Tâlib'e verdi."
Fedek de bu kategorilerden devlet malı içinde yer almakta idi. Bunda Ehl-i Beyt alimlerin çoğu ve Sünni ulemanın bir kısmı hemfikirdir.
Peygamberin (s.a.v.) bu mallarda bağış olarak dağıtma yetkisi vardı. Buna göre Hz. Fâtımâ (a.s.)'a vermesinin de -bağış etmesinin de- bir mahsuru yoktur.
İkinci bir görüş ise; "Fedek bölgesi savaşmadan ele geçirilmiş olduğu için devlet malı olmasına rağmen Peygambere (s.a.v.) has olan mallardandır. İdaresi konusunda Peygamber (s.a.v.) serbest bırakılmıştır" görüşüdür.
Burası Peygambere (s.a.v.) ait özel mülk hükmündedir. Yine Resulüllah (s.a.v.)'in bunun üzerinde istediği şekilde tasarruf yetkisi vardır. Yani, bunun gelirini istediği kişiye bırakabilir.
Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de bu konuyu şu ayetle anlatmaktadır:
"Onlardan, Allah'ın, Peygamberine (s.a.v.) verdiği feye gelince ki siz, onun üzerinde (onu elde etmek için) ne at, ne deve sürdünüz. Ancak Allah, kendi elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, her şeye güç yetirendir. Allah'ın o fethedilen şehir halkından Peygamberine (s.a.v.) verdiği fey (silah zoru olmaksızın elde edilen ganimet) Allah'a ve Peygambere (s.a.v.) aittir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Peygamber, Hayber, el-Gurra ve Tiyma'daki Yahudileri yendikten sonra Medine'nin kuzeyindeki bu geniş araziye İslam askerlerini yerleştirdi. Ve Fedek'in ileri gelenlerine bir elçi gönderdi.
Çünkü buradakiler, İslam aleyhine bir tehlike unsuruydular. Köyün reisi Yuşa bin Nun savaşmayı değil, teslim olmayı seçti.
Bu bölgenin sakinleri İslam bayrağı altında yaşamaya, her yıl mahsullerinin yarısını Peygambere vermeye, Müslümanların aleyhine faaliyet yapmamaya söz verdiler. (Yapılan antlaşma ile Fedek'in yarısını da Allah Resulü'ne bağışlamışlardı).
Yani, Fedek, savaş yoluyla elde edilmiş bir bölge değildir.
İslam'da savaşla alınan topraklar bütün Müslümanları ilgilendirir. Savaş yoluyla elde edilmeyen topraklar ise devlet reisini ilgilendirir.
Buraların geliri bazı özel durumlarda da kullanılabilir. (Fedek bu sınıfa girmektedir). Bu özel durum Peygamber ve yakınlarının yasal ve meşru ihtiyaçlarını şerefli bir şekilde sağlamaları içindir.
Kaldı ki, Fedek Allah Resulü'ne bağışlanmıştı. Cenab-ı Allah Haşr Sûresi'nde bu durumu şöyle anlatıyor:
"... Ve Allah'ın onların mallarından, Peygamberine verdiği şeyler için siz, gerçekten de ne deve sürdünüz ne de at oynattınız ve fakat Allah, peygamberlerini dilediği kimselerin üstüne atıp, üstün eder. Ve Allah'ın her şeye gücü yeter. Allah'ın fethedilen köylerin mallarından Peygamberine verdiği ganimetler artık Allah'ındır.
Ve peygamberin, yakınların, yetimlerin, yoksulların, yolda kalmışların bu da o malın sizin içinizdeki zenginlerin ellerinde devreden bir mal, bir sermaye olmaması içindir. Ve Peygamber size ne verirse alın ve neden vazgeçmenizi emrederse vazgeçin ve Allah'tan korkun, şüphesiz Allah'ın azabı çetindir."
Hz. Peygamberin Fedek'i Hz. Fatıma'ya vermesi
"Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver" ayeti nâzil olunca, Peygamber Fâtımâ'yı yanına çağırdı ve O'na Fedek'i hediye etti.
Bu ayetin Hz. Fâtımâ ve O'nun evlatları hakkında nâzil olduğu konusunda bütün alimler hemfikirdirler.
Peygamber yaşadığı müddetçe Fedek Hz. Fâtımâ'nın elindeydi. Kendisi kiraya veriyor, kirasını üç taksitle alıyordu. Aldığı bu kiradan Kendisine, evlatlarına bir gece yetecek kadarını ayırıyor, bir bölümünü Haşimoğulları'nın fakirlerine dağıtıyor, geri kalanını ise diğer yoksullar arasında bölüştürüyordu.
Fedek oldukça gelir getiren bir bölgeydi. Kutbeddin Ravendi bu konuda şöyle yazıyor:
"Peygamber Fedek'i 24 bin dinara kiraladı. Bazı hadislerde bu rakam 70 bin dinar olarak nakledilmiştir. Bu ihtilaf, Fedek'in her yılki gelirinin birbirinden farklı olmasındandır.
Muaviye halife olduğunda Fedek'i üç kişi arasında paylaştırdı. O, Fedek'in üçte birini Mervan bin Hakem'e, üçte birini Amr b. Osman'a, üçte birini de oğlu Yezid'e vermişti. Mervan, hilafete geçtiği vakit buranın tamamına el koydu."
Fedek'in, Medine dağlarının eteklerinden Seyf'ul Bahr'a kadar uzanan bölgede dağınık 7 köyü vardı. Tarıma elverişli ve hurmalıklarla dolu bir bölge idi.
Buranın sahipleri Peygamberle yaptıkları antlaşma neticesinde Fedek'in yarısını Resulüllah'a bağışlamıştı. Allah Resulü de bu verimli bölgeyi kızına vermişti.
Netice olarak tarihî kayıtlarda geçen çok sayıda delil göstermektedir ki, Resulullah sağlığında Fedek'i Hz. Fâtımâ'ya vermiştir.
İslam hukukunda malların kısımları ve miras konusu
İslam hukukunda mallar iki kısma ayrılıyordu:
Şahsa ait özel mallar: Peygamberimizin (s.a.v.) şahsına ait mallar, ki bu mallar O'nun vefatıyla İslami miras kanunlarına göre mirasçılarına geçmekte idi.
Yani, miras ayetlerinde Peygamberin (s.a.v.) mirasçıları ile diğer şahısların mirasçıları arasında bir fark söz konusu değildir.
Peygamberin (s.a.v.) devlet başkanı olarak yönettiği devletin malları, devlete ait mallar: İslam devletine ait olan mallar ve emlak. Resul-i Ekrem (s.a.v.) bu gelirleri İslam devleti ve Müslümanlar için harcardı ve bazen bu malları sahabeler arasında taksim ederdi, bu malları bağışlardı.
İslam tarihinde bu tür arazilerden faydalanan sahabelere örnek olarak; Ali (a.s.), Ebu Bekir, Abdurrahman ibn-iAfv, Muhacirler'den Bilal, Ebu Dücane, Sehl ibn-i Hanif ve Ensar'dan olan Haris ibn-i Semme verilebilir.
Belazuri Fütuh'ul-Buldan'da bu konuda şunları yazıyor: "Resulüllah (s.a.v.) Ben-i Nazir yerlerinden bir parçasını içindeki hurma ağaçlarıyla birlikte Zübeyr b.Avvam'a verdi."
"Resulüllah (s.a.v.), içinde dağ ve maden olan bir miktar yeri Bilal'e verdi."
"Resulüllah (s.a.v.) dört parça yeri Ali b. Ebi Tâlib'e verdi."
Fedek de bu kategorilerden devlet malı içinde yer almakta idi. Bunda Ehl-i Beyt alimlerin çoğu ve Sünni ulemanın bir kısmı hemfikirdir.
Peygamberin (s.a.v.) bu mallarda bağış olarak dağıtma yetkisi vardı. Buna göre Hz. Fâtımâ (a.s.)'a vermesinin de -bağış etmesinin de- bir mahsuru yoktur.
İkinci bir görüş ise; "Fedek bölgesi savaşmadan ele geçirilmiş olduğu için devlet malı olmasına rağmen Peygambere (s.a.v.) has olan mallardandır. İdaresi konusunda Peygamber (s.a.v.) serbest bırakılmıştır" görüşüdür.
Burası Peygambere (s.a.v.) ait özel mülk hükmündedir. Yine Resulüllah (s.a.v.)'in bunun üzerinde istediği şekilde tasarruf yetkisi vardır. Yani, bunun gelirini istediği kişiye bırakabilir.
Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de bu konuyu şu ayetle anlatmaktadır:
"Onlardan, Allah'ın, Peygamberine (s.a.v.) verdiği feye gelince ki siz, onun üzerinde (onu elde etmek için) ne at, ne deve sürdünüz. Ancak Allah, kendi elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, her şeye güç yetirendir. Allah'ın o fethedilen şehir halkından Peygamberine (s.a.v.) verdiği fey (silah zoru olmaksızın elde edilen ganimet) Allah'a ve Peygambere (s.a.v.) aittir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.