Bu sıralarda hepimiz farklı konularda bir çaresizlik içindeyiz.
Sıralarsak koca bir liste çıkacak karşımıza… Bir yanda zeytinlerini söktürmemek için mücadele edenler, öte yanda sağlık sorunları nedeni ile olumsuz koşullarda konaklayanlar, aylar geçmesine rağmen iddianameleri yazılmadığı için tutukluluk halleri cezaya dönüşenler, meydanları doldurup büyük bir hınçla ve düşmanlıkla beslenen halk yığınları, televizyonu başında Gazze'ye giden filo ile sevinip, teknesini orada bırakarak uçakla dönmek zorunda kalanlar, gözler önünden gitmeyen kardeşini baş tacı edip taşıyan çocuk büyükler…
Öte yanda pazar yerlerinde akşam manzaraları, dişlerini gıcırdatan insanlar, sevgi yoksunları…
Siyasi kadroların aymazlığı, muhalefet yapacağım derken sadece tek adam rejimini devirmek için miting alanlarını dolduran ancak yerine nasıl bir çözüm ürettiklerini söylemeyen siyaset adamları… En küçük bir çıkar karşısında veya korku ile teslim olanlar…
Aman Allah'ım, nasıl bir döneme denk geldik? Sadece çaresizlik değil, aymazlıklar da beraberinde geliyor.
Bir yudum sevgi ve huzur için neleri feda etmemiz gerektiğinin bilincinde bile değiliz.
***
Elektrik kontağından çıkan yangın ile evi yananın çaresizliğini anlarım…
Şehit oğlunun mezarı başında ağlayan ana-baba-bacı-kardeş ve çocuğun çaresizliğini de anlarım…
Görevini yaptığı halde gazi olan, yokluğa düşen, elinden ayağından olmuş bir Mehmetçiğin çaresizliğini anlayamam…
Evine akşam olduğunda ekmek götüremeyen babanın, aldığı üç kuruş paranın işe yaramadığını gören emeklinin, başını sokacak bir evi olmayan yaşlı Fatma teyzenin, İbrahim amcanın çaresizliğini anlayamam… Biz ne zaman bu kadar bencil, anlayışsız ve vurdumduymaz olduk hele, hele onu hiç anlayamam…
Kendi gazımızın başka bir ülkeye satılıp onların bize fahiş fiyatla satmasını anlayamam.
Bir zamanlar kendi uçağını yapıp uçururken, bugün geldiğimiz medeni ülkeler seviyesinde kendi motorumuzu yapmayı becerememeyi anlayamam…
Bir başka ülkenin yetkilisinin bizi tehdit eden konuşmaları karşısında ki suskunluğumuzu anlayamam…
***
İçeride iktidar kaygısı, dışarda toprak kavgası…
Dünün sığınmacı ülkesi olmuş bugün dünya devleti bize kafa tutmaya kalkıyor… Açık açık bundan sonraki hedefimiz arzı mevud sınırları içinde kalan Türkiye diyor. Toprak bütünlüğümüze dil uzatıyor…
Mavi vatandan çekildik…
Ege adalarını mavi beyaz bayrağa teslim ettik…
Hücumbotları kıyılarımızda gövde gösterisi yapıyor, balıkçılarımızı kovalıyor. Bir avuç sahil güvenlik botumuz canla başla hem bunlara hem de kaçak göçmen botlarına karşı gece gündüz görev yapıyorlar.
İyi de nereye kadar?
Eğitim kurumlarını kendini mafya bozuntusu sanan kalitesiz patronlar, cemaat baronları, öğrenci ve velileri yolunacak kaz olarak gören zengin bozuntuları işgal etmiş. Fedakârca görev yapan binlerce öğretmenin ne dediği ne yaptıkları, hangi koşullarda çalıştıkları kimsenin umurunda değil.
Türkiye'nin çözümü olan milli politikalar bir kenara bırakılmış durumda… Ne bir Milli Ekonomi Modeli, ne bir Milli Devlet anlayışı yorum bile bulamıyor…
Öte yanda gençleri saran uyuşturucu, alkol, seks ticareti, silah merakı, ana baba ve ailenin önüne geçmiş.
Bilmem ama bazı şeyler için geç kaldığımızın farkında mısınız?
Bunun adı "çaresizliktir"….
- Melamet hırkası… / 16.10.2025
- Geleceği savunmak… / 12.10.2025
- Çaresizlik… / 06.10.2025
- Düzen ve düzensizlik… / 27.09.2025
- Şehitliklerimiz… / 19.09.2025
- Tepki göstermek… / 06.09.2025
- Eski dostlar… / 03.09.2025
- Çocuk ve gençlerin eğitimi… / 26.08.2025
- Yalnız kalan gençlik ve yangın… / 21.08.2025


















































































