Ateş düştüğü yeri yakar…
Yaktıkça acıtır, kanatır, inletir, ağlatır, o dik duran kafayı büktürür, diri duran gönlü büzdürür.
Ateş dedik ya, cehennemin eza ve cefa aracı…
Ondan daha büyük bir azap var mı?
İnsanın ateşle tanışması, onu kullanması cefa için mi yoksa sefa ve ihtiyaç için mi onu bilemiyorum.
Ateş ilk başta silahla topla, aleni düşmanca mertçe geliyordu savaş meydanlarında kozlarını paylaşmak için.
Şimdilerde ise ateşi haince atıyorlar.
Savaş meydanlarında savaşmıyorlar. Mertçe değil açtıkları ateş, haince kahpece…
Bazen bir okula, bazen bir pazara, bazen bir hastaneye bazen de bir düğüne, camiye, derneğe, cenazeye, stadyuma, kreşe, bazen kadınların çoluk çocuğun üzerine ateş atıyorlar, ya bir canlı bomba ya da arabaya yerleştirilen bir patlayıcı ile…
Bu ateş bilmem kaç senedir Müslüman ülkelerin coğrafyalarına düşüp her yeri, herkesi tutuşturuyor.
Ateş bir Mısır'a düşüyor, diğer bir gün Afganistan'a, öbür gün Bağdat'a, Musul'a, İstanbul'a, Beyrut'a…
Her gün, güneş batarken, annelerin gözleri yaşlı, gönülleri büzülmüş, ruhları vücutlarından ayrılmış, bedenleri sanki bataklığa batıyor.
Ateşi geçen gün Afganistan'da düğüne attılar, altmış küsur insan öldü gitti.
Nasıl bir insanlık ki insana acımaktan mahrum. En mutlu düğün gününü cenaze gününe dönüştürmek nasıl bir gaddarlık.
Başka belaya ihtiyaç yok ki…
İnsanda acıma duygusu, merhamet gittikten sonra daha başka hangi belaya duçar olmasını bekleyeceksiniz ki? En büyük belalardan biri merhametten mahrum olmak değil mi?
Mısır'da Kahire'de, bayram öncesinde Ayn-ı Şems Üniversitesi Onkoloji Enstitüsünün önünde ateşi bombalı araçla yaktılar. Şu merhametsizliğe bakın ki, hedef alınan yer, kanser hastalarının tedavi gördükleri bir hastane.
Annelerin, çocukların üzerine ateşi attılar, niye ki?
Kahire'nin Manıyal denilen yerinin çok güzel olduğundan mı?
Gerçekten Manıyal, Nil nehrinin ortasında bir adadır, Zamalik gibi. Akşamları güneş Kahire üniversitesinin kubbesinin üzerinden batarken, Nil'in bu adacığının üzerindeki köprüden karşıya yürüyerek geçmek çok hoştur. Hele bir de aylardan Mayıs olduğunda, hafif bir esinti ile…
Mısır'ın toprağını mı, havasını mı, Nil'in suyunu mu, kıskanıp bu ateşi atmışlar?
Mısır Firavunlara kalmadı, geride yalnız hatırlanan, kibirleri ve zulümleri…
Ama Mısır'ı ve Mısırlıları imar eden Yusuf'un (a.s.) imtihanı ve nübüvveti hiç unutulmadı…
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023
- Şanlı olarak kutlansın / 30.08.2023