Kafanıza takılan, vicdanınızı rahatsız eden herhangi bir meselede, diyelim ki etrafınızdaki güvendiğiniz uzmanlardan görüşler aldınız ve kısmen meseleyi çözdünüz.
Görünürde meseleyi çözmüş gibi olsanız dahi, içten içe içinizi kemiren, vicdanınızı rahatsız eden bir parça, yüreğinizin bir köşesinde kıymık gibi batıp duruyor.
Ülkemizin son çeyrek asrında sıkça rastlandığı gibi, diyelim ki 'sırf hizmet' aşkı ile soruları çalan ekibin içinde idiniz, aşk ile 'çalanlar' kervanına katıldınız, en gözde üniversitelere girdiniz ve yine en zirve puanlarla mezun oldunuz ve çalanlar şebekesinin tavassutu ile çok önemli makamlara geldiniz ve dolgun maaşlarla heybenizi dolduruyorsunuz.
'Acaba doğru mu yaptık yanlış mı yaptık' gibi karışık sorularla yaşayıp giderken, aynı ekibin hazır fetvacıları güya imdadınıza yetişti, sizin sırf hizmet amacıyla, daha çok insana ulaşmak aşkı ile soruların çalınmasına, torpille yüksek makamlar elde edilmesine razı olduğunuza ikna ettiler.
Aslında böyle bir fetvaya razı olmak sizin de işinize geliyor, yüksek yüksek makamlardan etrafınıza hava atarken, dolgun ücretleri kasanız istif ederken rahatlıyorsunuz ama, günler, haftalar, aylar ve yıllar geçtikçe içinize kemiren, vicdanınızı rahatsız eden bir şeylerin olduğunu silip atamıyorsunuz.
Adeta, sanki içinizde apayrı bir müftü var ve size verilen fetvaların yanlış olduğunu sessizce ve derinden haykırıp duruyor.
Hiç bir zaman ve zeminde, hiç bir hal ve şartta, çalmanın hiç bir çeşidine fetva verilemeyeceğini, dünyanın neresine gidilirse gidilsin çalanların 'hırsız' sayıldığını söyleyip duruyor.
İçinizdeki müftü şöyle haykırıyor; insanların emeğini çalmak hırsızlıktır, insanların alın terini çalmak hırsızlıktır, insanların duygularını çalmak hırsızlıktır, algılarını yönlendirerek çalmak hırsızlıktır ve insanların oylarını çalmak hırsızlıktır ve hırsızlığın her çeşidi merduttur, lanetlenmiştir.
Bu şekilde açık kapalı, dolaylı dolaysız hırsızlıklar yoluyla elde edilen her çeşit başarının aslında apaçık bir hüsran olduğunu içinizdeki müftü açıktan haykırmasa da içten içe fısıldayıp duruyor.
Vicdanını büsbütün karartmamış olanlar için, içerdeki müftünün bu fısıltıları bile uykuları kaçırmaya, rahatları bozmaya, keyifleri kaçırmaya yeter de artar bile.
Son haftalarda, son günlerde ülkemizde yaşananlara bağlı olarak 'uydum kalabalığa' diyerek zafer naraları atan kalabalıklar arasında, içindeki müftünün sesine kulak vererek vicdan azabı çekenlerin günden güne çoğaldıklarını düşünüyoruz.
Bir dinleyin bakalım, içinizdeki müftü ne diyor?
- Dünya yansa bir bağ otu yanmayan tipler / 19.05.2025
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025