İki bin yıllık sanat
'Ebru Sanatının Son 500 Yılı' sergisinde konuşan Hat ve Ebru sanatçısı Fuat Başar, "Bu işin tarihi iki bin yıla kadar dayanacak gibi görünüyor ama bunu ispatlayabilmek için bu sergide görüldüğü gibi çalışmaları mutlaka yapmamız lazım" dedi
02.12.2020 01:10:00





Hat ve Ebru sanatçısı Fuat Başar, Kadırga Sanat Galerileri'nde sanatseverlerle buluşan "Ebru Sanatının Son 500 Yılı" sergisinde açıklamalarda bulundu.
Ebru dalındaki serginin 45 yıldır hayal ettiği konulardan biri olduğunu belirten Başar, "Gerçekten bu kadar eski ebruyu bir araya toplayabilmek, bunları günümüz teknolojisine göre yaklaşık da olsa tarihlendirebilmek olağanüstü bir başarı. Burada sergilenen elde bulunanın ancak küçük bir kısmı. Bu konuda çalışmalar daha da ileriye götürülecek" ifadesini kullandı.
'Kağıdı ilk bulanlar Uygur Türkleri'
Ebrunun bilim ve teknolojiye dayalı gerçek tarihinin gerçekleştirilecek çalışmalar sonucunda ortaya çıkacağını dile getiren Başar, "Şimdiki teorik bilgimize göre Çinliler ilk kağıdı bulanlar değil, kağıdı ilk bulanlar Uygur Türkleri" bilgisini paylaştı.
Kağıdı milattan sonra 105 yılında Çinli birinin bulduğunun tarih kayıtlarına geçtiğini fakat bu tarihten çok öncesine ait kağıt örneklerinin de bulunduğunu dile getiren Başar, şunları kaydetti:
"Ondan çok öncesine ait Uygur bölgesindeki kazılarda eski kağıt, eski ebru örnekleri cilt, minyatür ve cilt kapağı örnekleri bulundu. Bunlar şimdi Fransa'da, Paris'te Guimet Müzesi'nde. Ama henüz gösterime girdi mi, girmedi mi bilmiyorum, ara ara yokluyorum, henüz meydanda yok. Bu işin tarihi iki bin yıla kadar dayanacak gibi görünüyor ama bunu ispatlayabilmek için bu sergide görüldüğü gibi çalışmaları mutlaka yapmamız lazım."
'Mustafa Düzgünman Ebru köprüsü oldu'
Ebru çalışmaya başladığı yıllarda bu konuda çalışan az sayıda kişi olduğunu ifade eden Başar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Benim ebruya yetiştiğim dönemlerde sadece Mustafa Düzgünman vardı. Üsküdar'da bir aktar dükkanı çalıştırırdı, kendi muhitinde de pek bilinip tanınmazdı. O bir kişi bugüne 'Ebru Köprüsü' oldu. Yetiştik, kendisinden istifade eden başka arkadaşlarımız da oldu, onları da yetiştirdi.
Ben şahsen bugün yedinci kuşak öğrencimi görme bahtiyarlığına erdim. Samimi olarak devam edip sanat dünyamıza bu rengarenk sanatı kazandıracaklar. Bütün temennimiz yozlaşmadan milli bünyemize ve milli zevkimize uygun bir tarzda bu işi götürmeleri. Bu meyanda şunu da söyleyeyim. Dünyadaki bütün sanatları, diğer ülkelere mal eden Batı zihniyeti ebrunun esas bir Türk sanatı olduğunu mecburen kabulleniyor. Buradaki örnekler de onun en iyi ispatı."
'Sanatla uğraşan bunalıma girmez'
Başar, ebru sanatının sadece renkli bir sanat olmadığını, çeşitli tedavilerde de kullanıldığını belirterek, şunları kaydetti: "Ebru, zamanında Darülaceze'de yaptığımız çalışmalarda MS (Multiple Skleroz) hastalarında dahi olumlu sonuç vermiş bir meşgalemiz. Düşünün ki MS hastalığının bugün tıbben tedavisi yok. Ama onlarda da olumlu birtakım gelişmeler elde ettik, bildiri olarak uluslararası kongrelerde sonuçlar sunuldu.
Dahasını da söyleyeyim. Şimdi toplumumuz öyle bir hale geldi ki parçalanıp bireyselleşmeye doğru gidiyor. İnsanların emekli olduğunda veya çoluk çocuğu evlendirip bir köroğlu bir ayvaz eve tıkıldığında en iyi arkadaşı sanat oluyor, herkes bir sanatla uğraşsın. Sanatla uğraşan bunalıma girmez." AA
Ebru dalındaki serginin 45 yıldır hayal ettiği konulardan biri olduğunu belirten Başar, "Gerçekten bu kadar eski ebruyu bir araya toplayabilmek, bunları günümüz teknolojisine göre yaklaşık da olsa tarihlendirebilmek olağanüstü bir başarı. Burada sergilenen elde bulunanın ancak küçük bir kısmı. Bu konuda çalışmalar daha da ileriye götürülecek" ifadesini kullandı.
'Kağıdı ilk bulanlar Uygur Türkleri'
Ebrunun bilim ve teknolojiye dayalı gerçek tarihinin gerçekleştirilecek çalışmalar sonucunda ortaya çıkacağını dile getiren Başar, "Şimdiki teorik bilgimize göre Çinliler ilk kağıdı bulanlar değil, kağıdı ilk bulanlar Uygur Türkleri" bilgisini paylaştı.
Kağıdı milattan sonra 105 yılında Çinli birinin bulduğunun tarih kayıtlarına geçtiğini fakat bu tarihten çok öncesine ait kağıt örneklerinin de bulunduğunu dile getiren Başar, şunları kaydetti:
"Ondan çok öncesine ait Uygur bölgesindeki kazılarda eski kağıt, eski ebru örnekleri cilt, minyatür ve cilt kapağı örnekleri bulundu. Bunlar şimdi Fransa'da, Paris'te Guimet Müzesi'nde. Ama henüz gösterime girdi mi, girmedi mi bilmiyorum, ara ara yokluyorum, henüz meydanda yok. Bu işin tarihi iki bin yıla kadar dayanacak gibi görünüyor ama bunu ispatlayabilmek için bu sergide görüldüğü gibi çalışmaları mutlaka yapmamız lazım."
'Mustafa Düzgünman Ebru köprüsü oldu'
Ebru çalışmaya başladığı yıllarda bu konuda çalışan az sayıda kişi olduğunu ifade eden Başar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Benim ebruya yetiştiğim dönemlerde sadece Mustafa Düzgünman vardı. Üsküdar'da bir aktar dükkanı çalıştırırdı, kendi muhitinde de pek bilinip tanınmazdı. O bir kişi bugüne 'Ebru Köprüsü' oldu. Yetiştik, kendisinden istifade eden başka arkadaşlarımız da oldu, onları da yetiştirdi.
Ben şahsen bugün yedinci kuşak öğrencimi görme bahtiyarlığına erdim. Samimi olarak devam edip sanat dünyamıza bu rengarenk sanatı kazandıracaklar. Bütün temennimiz yozlaşmadan milli bünyemize ve milli zevkimize uygun bir tarzda bu işi götürmeleri. Bu meyanda şunu da söyleyeyim. Dünyadaki bütün sanatları, diğer ülkelere mal eden Batı zihniyeti ebrunun esas bir Türk sanatı olduğunu mecburen kabulleniyor. Buradaki örnekler de onun en iyi ispatı."
'Sanatla uğraşan bunalıma girmez'
Başar, ebru sanatının sadece renkli bir sanat olmadığını, çeşitli tedavilerde de kullanıldığını belirterek, şunları kaydetti: "Ebru, zamanında Darülaceze'de yaptığımız çalışmalarda MS (Multiple Skleroz) hastalarında dahi olumlu sonuç vermiş bir meşgalemiz. Düşünün ki MS hastalığının bugün tıbben tedavisi yok. Ama onlarda da olumlu birtakım gelişmeler elde ettik, bildiri olarak uluslararası kongrelerde sonuçlar sunuldu.
Dahasını da söyleyeyim. Şimdi toplumumuz öyle bir hale geldi ki parçalanıp bireyselleşmeye doğru gidiyor. İnsanların emekli olduğunda veya çoluk çocuğu evlendirip bir köroğlu bir ayvaz eve tıkıldığında en iyi arkadaşı sanat oluyor, herkes bir sanatla uğraşsın. Sanatla uğraşan bunalıma girmez." AA
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
















































































