Haftasonu Şanlıurfa-Kahramanmaraş ekseninde turladık. Kuvay-ı Milliye kadrosu, ülkemizin meseleleri ve çözüm yollarını, tek tek ortaya koydu.
Siyasetin nabzını tuttuk, hasbihal ettik yörenin saygın işadamlarıyla. Ziyaret ettiğimiz, tanıştığımız işadamlarımız bizleri Halil İbrahim sofralarında ağırladı. Doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle, güneydoğusuyla Türkiye'mizi konuştuk. Millet pekçok şeyin farkında; iflasların, üzerimizdeki oyunların ve tabi ki toplumu kör ve sağır zanneden kartelin şişirdiği politik balonların.
Ankara başka yöne gidiyor insanımız başka tarafa. Medyanın aksettirdiği Türkiye manzarası ve politika tablosu başka, milletimizinki bambaşka.
Güneydoğu insanı, bir yandan ülkemiz üzerindeki oyunlardan oldukça mustarip, diğer taraftan başyazarımız Prof. Dr. Haydar Baş Beye son derece müteşekkir. Hatta birçok işadamımız açıkça hayıflandı; keşke Haydar Baş Hocamıza üç-dört yıl öncesinden kulak verseydik, dediler. Zira miletimiz üzerindeki oyunlar, Güneydoğu bölgemizde artık somut hale dönüştü.
Şanlıurfalı kardeşlerimiz, kendi ifadeleriyle Allah esirgesin yakında yörenin "İkinci Filistin" olmasından korkmaktadırlar. Herşey, dinlerarası diyalogçuların hoşgörü maskesine bürünerek "yabancı mikroplara karşı insanımızdaki refleksi yok etmeleri"yle başladı, diyor halk. Geçmişte, değil bir karış toprağı, "dede kemiği" olarak gördükleri basit bir mağarayı bile yahudilere satmayı hiç kimse aklından geçirmezmiş. Ama bügün durum çok farklı; kimi hoşgörü havarisi emlakçılar ve "piyon aracılar", zaten piyasanın kıvrandırdığı insanımızın elindeki arazilere bir yerine beş kat, on kat fiyat vererek toprağı satınalıp yahudilere sunuyorlar.
Bölgeye yatırım yapan yabancı şirketlerin getirttiği çalışanlar dışında yöreye yahudi aileler de yerleşmeye başlamış. Yetkili bir zatın ifadesine göre mesela, Eyyübiye mahallesine bu hafta içinde üç yahudi aile yerleşmiş.
Bu vahim gelişmeleri daha somut biçimde aktaran bir işadamı, asıl tehlikenin "vatan toprağını yahudilere sattıran bu diyalogçular"la işbirliği halindeki yeniyetme siyasetçiler olduğuna dikkat çekiyor. Yerel yönetimlerinde 'topraklarımıza kasteden malum papaz ve hahamları palazlandıran' bu yeniyetme politikacıların, son günlerde güzel Kur'an okuyan, düzgün sakallı ve dindar Anadolu insanlarından duydukları rahatsızlığı mırıldanmaları içlerindekinin dışa vurmalarıdır, diyor. "Kartel balonlu" bu neviden yeniyetme politikacılarla yeni bir maceranın ülke için intihar olacağı noktasında Anadolu'da ortak bir kanaat kökleşiyor.
Diğer partilerin yöredeki temel taşları niteliğindeki işadamlarımız dahil gittiğimiz her insan, "Prof. Dr. Haydar Baş Bey önümüze düşsün, ülkenin O'na ihtiyacı var" demekten kendini alamıyor. Ülkemizin içine düşürüldüğü ekonomik badireye O'dan gayri çözüm sunan kimse var mı; yenisi eskisi istisnasız hepsi birbirinin aşağı yukarı aynısı şeyleri tekrar edip duruyorlar, diyor taşradaki işadamları. Bizim tespitlerimiz Anadolu'nun nabzıdır, aman ihmal etmeyin; Haydar Hocamız, hem birliğin hem de dirliğin timsalidir, bizden böyle haber ulaştırın, diyerek de ikaz etmeyi görev kabul ediyorlar.
İşte geleceğimizin işaret taşları... Vatan adına, millet adına herşeye rağmen umutlarınızı yeşertebilirsiniz.
Siyasetin nabzını tuttuk, hasbihal ettik yörenin saygın işadamlarıyla. Ziyaret ettiğimiz, tanıştığımız işadamlarımız bizleri Halil İbrahim sofralarında ağırladı. Doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle, güneydoğusuyla Türkiye'mizi konuştuk. Millet pekçok şeyin farkında; iflasların, üzerimizdeki oyunların ve tabi ki toplumu kör ve sağır zanneden kartelin şişirdiği politik balonların.
Ankara başka yöne gidiyor insanımız başka tarafa. Medyanın aksettirdiği Türkiye manzarası ve politika tablosu başka, milletimizinki bambaşka.
Güneydoğu insanı, bir yandan ülkemiz üzerindeki oyunlardan oldukça mustarip, diğer taraftan başyazarımız Prof. Dr. Haydar Baş Beye son derece müteşekkir. Hatta birçok işadamımız açıkça hayıflandı; keşke Haydar Baş Hocamıza üç-dört yıl öncesinden kulak verseydik, dediler. Zira miletimiz üzerindeki oyunlar, Güneydoğu bölgemizde artık somut hale dönüştü.
Şanlıurfalı kardeşlerimiz, kendi ifadeleriyle Allah esirgesin yakında yörenin "İkinci Filistin" olmasından korkmaktadırlar. Herşey, dinlerarası diyalogçuların hoşgörü maskesine bürünerek "yabancı mikroplara karşı insanımızdaki refleksi yok etmeleri"yle başladı, diyor halk. Geçmişte, değil bir karış toprağı, "dede kemiği" olarak gördükleri basit bir mağarayı bile yahudilere satmayı hiç kimse aklından geçirmezmiş. Ama bügün durum çok farklı; kimi hoşgörü havarisi emlakçılar ve "piyon aracılar", zaten piyasanın kıvrandırdığı insanımızın elindeki arazilere bir yerine beş kat, on kat fiyat vererek toprağı satınalıp yahudilere sunuyorlar.
Bölgeye yatırım yapan yabancı şirketlerin getirttiği çalışanlar dışında yöreye yahudi aileler de yerleşmeye başlamış. Yetkili bir zatın ifadesine göre mesela, Eyyübiye mahallesine bu hafta içinde üç yahudi aile yerleşmiş.
Bu vahim gelişmeleri daha somut biçimde aktaran bir işadamı, asıl tehlikenin "vatan toprağını yahudilere sattıran bu diyalogçular"la işbirliği halindeki yeniyetme siyasetçiler olduğuna dikkat çekiyor. Yerel yönetimlerinde 'topraklarımıza kasteden malum papaz ve hahamları palazlandıran' bu yeniyetme politikacıların, son günlerde güzel Kur'an okuyan, düzgün sakallı ve dindar Anadolu insanlarından duydukları rahatsızlığı mırıldanmaları içlerindekinin dışa vurmalarıdır, diyor. "Kartel balonlu" bu neviden yeniyetme politikacılarla yeni bir maceranın ülke için intihar olacağı noktasında Anadolu'da ortak bir kanaat kökleşiyor.
Diğer partilerin yöredeki temel taşları niteliğindeki işadamlarımız dahil gittiğimiz her insan, "Prof. Dr. Haydar Baş Bey önümüze düşsün, ülkenin O'na ihtiyacı var" demekten kendini alamıyor. Ülkemizin içine düşürüldüğü ekonomik badireye O'dan gayri çözüm sunan kimse var mı; yenisi eskisi istisnasız hepsi birbirinin aşağı yukarı aynısı şeyleri tekrar edip duruyorlar, diyor taşradaki işadamları. Bizim tespitlerimiz Anadolu'nun nabzıdır, aman ihmal etmeyin; Haydar Hocamız, hem birliğin hem de dirliğin timsalidir, bizden böyle haber ulaştırın, diyerek de ikaz etmeyi görev kabul ediyorlar.
İşte geleceğimizin işaret taşları... Vatan adına, millet adına herşeye rağmen umutlarınızı yeşertebilirsiniz.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019