Yazılı basında çalışanları olsun, görsel medyada çalışanları olsun adamlar dünyanın en zor işini yapıyorlar.
Yalanı savunmak dünyanın en zor işidir.
Yanlışı alkışlamak dünyanın en utanç verici işleri arasındadır.
İnsan fıtratı doğruya ve doğruluğa kodlanmıştır, insan fıtratı zulmün karşısında ve mazlumun yanında olmaya kodlanmıştır, insan fıtratı haksızın karşısında ve haklının yanında yer almaya kodlanmıştır ama iktidar medyası bu fıtratın tersine kürek çekerek, fıtratı bozmaya uğraşarak asla yapılmaması gereken fiillerin faili durumuna düşmektedirler.
Her gün bir yenisi ortaya çıkan "minare hırsızlıklarına" kılıf hazırlamak en şöhretli terzilerin bile becerebilecekleri işler değildir.
"Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul" şeklindeki taksimatı çok adil bir bölüşüm diye takdim etmek öyle her babayiğidin harcı değildir.
Dereleri tepe, tepeleri dere, ovaları dağ, dağları ova, ormanları çalılık, çalılıkları orman şeklinde göstermek, sırf iktidarı haklı çıkarmak için böylesine yanlışlarda ısrar etmek herhalde dünyanın en zor mesleği olsa gerek.
Çok açık, çok bariz haksızlıklara ve yolsuzluklara bahaneler ve gerekçeler üretmek, gerekçeler üretirken de hep minder dışına kaçmak çok kıvrak zeka gerektiren zihinsel faaliyetlerdir.
Hemen her adımda, her ihalede ve atılan her imzada devletin ve milletin uğratıldıkları devasa zararları inceltip, küçültüp pire gibi takdim etmek, pire mesabesindeki yatırımları ise devasa yatırımlar gibi sunmak dünyanın en zor işlerinden olsa gerek, ama adamlar bunu da başarıyorlar.
İktidar medyasına gerçekten acımak lazım.
Bay ya da bayan, fark etmez, geçiyor klavyenin başına, bugün hangi yalanı, hangi yanlışı, hangi haksızlık ve yolsuzluğu nasıl savunacağım diye kara kara düşünüyor, kırk dereden su getiriyor, kılı kırk yarıyor ama bir tarafı örtse dört tarafı açık kalıyor.
Bay ya da bayan fark etmez, geçiyorlar kamera karşısına, hep beraber izliyoruz tartışma programlarını, adamların ter tırnaklarından çıkıyor iktidarın çukurlarını kapatmaya uğraşırlarken.
Adamlar, bay ve bayanlar dünyanın en zor, en meşakkatli, en çileli ve en terletici mesleğini icra ediyorlar.
Gün geliyor haksızlık karşısında susarak "dilsiz şeytan" durumuna düşüyorlar, gün geliyor asla savunulamayacak söz ve icraatları cansiperane savunarak şeytanın avukatlığını üstleniyorlar.
Böylesine zikzaklı, böylesine inişli-çıkışlı ve böylesine fırdöndü bir hayat elbette insanın ruh dünyasını da olumsuz yönde etkiler.
İktidar medyasına gerçekten acıyorum.
Yalanı savunmak dünyanın en zor işidir.
Yanlışı alkışlamak dünyanın en utanç verici işleri arasındadır.
İnsan fıtratı doğruya ve doğruluğa kodlanmıştır, insan fıtratı zulmün karşısında ve mazlumun yanında olmaya kodlanmıştır, insan fıtratı haksızın karşısında ve haklının yanında yer almaya kodlanmıştır ama iktidar medyası bu fıtratın tersine kürek çekerek, fıtratı bozmaya uğraşarak asla yapılmaması gereken fiillerin faili durumuna düşmektedirler.
Her gün bir yenisi ortaya çıkan "minare hırsızlıklarına" kılıf hazırlamak en şöhretli terzilerin bile becerebilecekleri işler değildir.
"Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul" şeklindeki taksimatı çok adil bir bölüşüm diye takdim etmek öyle her babayiğidin harcı değildir.
Dereleri tepe, tepeleri dere, ovaları dağ, dağları ova, ormanları çalılık, çalılıkları orman şeklinde göstermek, sırf iktidarı haklı çıkarmak için böylesine yanlışlarda ısrar etmek herhalde dünyanın en zor mesleği olsa gerek.
Çok açık, çok bariz haksızlıklara ve yolsuzluklara bahaneler ve gerekçeler üretmek, gerekçeler üretirken de hep minder dışına kaçmak çok kıvrak zeka gerektiren zihinsel faaliyetlerdir.
Hemen her adımda, her ihalede ve atılan her imzada devletin ve milletin uğratıldıkları devasa zararları inceltip, küçültüp pire gibi takdim etmek, pire mesabesindeki yatırımları ise devasa yatırımlar gibi sunmak dünyanın en zor işlerinden olsa gerek, ama adamlar bunu da başarıyorlar.
İktidar medyasına gerçekten acımak lazım.
Bay ya da bayan, fark etmez, geçiyor klavyenin başına, bugün hangi yalanı, hangi yanlışı, hangi haksızlık ve yolsuzluğu nasıl savunacağım diye kara kara düşünüyor, kırk dereden su getiriyor, kılı kırk yarıyor ama bir tarafı örtse dört tarafı açık kalıyor.
Bay ya da bayan fark etmez, geçiyorlar kamera karşısına, hep beraber izliyoruz tartışma programlarını, adamların ter tırnaklarından çıkıyor iktidarın çukurlarını kapatmaya uğraşırlarken.
Adamlar, bay ve bayanlar dünyanın en zor, en meşakkatli, en çileli ve en terletici mesleğini icra ediyorlar.
Gün geliyor haksızlık karşısında susarak "dilsiz şeytan" durumuna düşüyorlar, gün geliyor asla savunulamayacak söz ve icraatları cansiperane savunarak şeytanın avukatlığını üstleniyorlar.
Böylesine zikzaklı, böylesine inişli-çıkışlı ve böylesine fırdöndü bir hayat elbette insanın ruh dünyasını da olumsuz yönde etkiler.
İktidar medyasına gerçekten acıyorum.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024