İmam Ali: 'İki çeşit adamla savaştığımı bilin'
İmam Ali (a.s): Medine'de Resulullah, hilafete layık olan kimse ve dünyanın aşağılığı hakkında şöyle buyurmuştur
11.06.2025 00:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Ali (a.s): Medine'de Resulullah, hilafete layık olan kimse ve dünyanın aşağılığı hakkında şöyle buyurmuştur:
"O (Hz. Muhammed), Allah'ın azabıyla korkutan, rahmetiyle müjdeleyen, elçilerinin sonuncusu ve vahyinin eminidir.
Ey insanlar! Bu işte (hükümet işinde) insanların en haklısı; bu işte en güçlü olan ve Allah'ın emirlerini bu konuda en iyi bilendir.
Fitne çıkarandan hakka dönmesi istenir. Kabul etmezse onunla savaşılır. Ömrüm hakkı için, imametin bütün insanların bir araya gelip rey vermesiyle gerçekleşmesine imkân yoktur.
Ancak onların ehil olanları, orada bulunmayanlar adına görüş bildirebilirler. Sonra şahit olanın dönmesi, orada bulunmayanın (başka birini seçme) hakkı olmaz.
İki çeşit adamla savaştığımı bilin: Biri, kendisinin olmayanı istiyor; diğeri, üzerine düşeni yapmıyor. Allah'ın kullan, Allah'tan sakınmanızı tavsiye ederim; çünkü bu, kullara tavsiye edilecek en hayırlı şeydir.
Allah katında işlerin en hayırlı sonu takvadır. Kıble ehliyle aranızda savaş kapısı açıldı. Bu bayrağı ancak sabır ve basiret ehli, hak konularında bilgi sahibi olan kişiler taşıyabilir. Size buyrulanı yapın, nehyedilenden sakının. İyice bilinmeden hiç bir işte acele etmeyiniz.
Zira sevmediğiniz işlerde, (Allah'ın emrine aykırı olmadıkça bizim de görüşümüzü) değiştirme hakkımız vardır. Uyanık olun, elde etmeyi dileyip arzuladığınız, sizi bazen üzen, bazen de hoşnut eden dünya; konaklamak için yaratıldığınız, davet edildiğiniz eviniz değildir.
Bilin ki dünya size baki değildir, siz de orada ebedi kalacak değilsiniz. O sizi aldatmışsa da, şerriyle sakındırmıştır. Sakındırdığı sebebiyle aldanmayı, korkuttuğu sebebiyle de tamahlanmayı terk edin.
Orada çağırıldığınız yurt için yarışın, kalplerinizi ondan uzaklaştırın. Hiç biriniz, elinden bir şey alınınca halayıklar gibi sızlanmasın. Allah'ın hakkınızdaki nimetinin tamamlanması için sabırla, Allah'a itaat ederek Allah'ın korunmasını emrettiği kitabını muhafaza edin.
Dininizi ayakta tutarak koruduktan sonra dünyadan bir şey kaybetmenizin size zarar vermeyeceğini bilin. Dininizi kaybettikten sonra da dünyanıza ait her şeyi korumanız size fayda vermez. Allah kalplerinizi ve kalplerimizi hakka yöneltsin, hepimize sabır/direniş ilham etsin.
H. 36 yılında Talha ile Zübeyr'in kendisiyle savaşmak için Basra'ya ilerledikleri haberini aldığı zaman Talha hakkında şöyle buyurdu:
"Ben savaşla korkutulmamış, darbeyle ürkütülmemiş bir kişiyim. Rabbimin bana vaat ettiği yardımı beklemekteyim. Vallahi, (Talha'nın) Osman'ın kanını aceleyle istemesinin sebebi, ancak o kanın kendisinden istenmesinden korkmasıydı.
Çünkü bu konuda o şüphe altındadır. Toplumda Osman aleyhinde bulunmada ondan daha hırslı yoktu Bu nedenle işi karıştırmak, halkı şüpheye düşürmek için buna kalkıştı.
Vallahi, Osman hakkında ancak şu üç şeyden biri yapılabilirdi: Eğer Osman zalimse -ki o öyle sanıyordu- katillerine yardım edip yardımcılarıyla savaşması gerekirdi. Mazlumsa, ona saldıranları men etmesi, suçsuzluğuna dair delil getirmesi gerekirdi.
Zalim veya mazlum olduğundan şüphe ediyorsa; bir kenara çekilip hiç bir şeye karışmaması, halkı onunla baş başa bırakması gerekirdi. O bu üç şeyden hiç birini yapmadı; kapısı bilinmeyen, mazereti kabul edilmeyen bir işe girişti." (Halkı hiçbir delili olmadan benim aleyhime tahrik etti.)
Öğüt vermiş, Resulullah'a yakınlığı hakkında şöyle buyurmuştur.
"Ey kendilerinden gaflet edilmeyen (gafil) insanlar! Ey (Allah'ın emrini) terk ettiklerinden hesaba çekilecek olanlar! Bana ne oldu da, sizin Allah'tan ayrılıp, başkasına rağbet edenlerden olduğunuzu görüyorum.
Sanki siz çobanın vebalı bir otlağa, dertlerle dolu bir sulağa sürdüğü hayvanlar gibisiniz. Kesilmek için otlatılan, ama bundan neyin amaçlandığını bilmeyen hayvan gibisiniz. Kendilerine ihsan edildiğinde gününün her zaman böyle olacağını ve tek işinin sadece doymak olduğunu sanır.
Vallahi dilersem, her birinizin nereden geldiğini, nereye gittiğini ve tüm işlerinin nereye varacağını sizlere haber veririm. Ama benim yüzümden Resulullah'ı (s.a.a) inkar etmenizden korkarım. Bunu ancak güvenir özel kişilere açıklarım.
Elçisini halkın içinden seçip hak ile gönderene andolsun ki, ben sadece doğruyu söylüyorum. Allah Resulü bütün bunları bana bildirdi. Helak olacakların nasıl helak olacaklarını, kurtulacakların nasıl kurtuluşa ereceğini ve bu işin (hilafetin) sonucunu bana haber verdi. Başıma gelecek şeylerin her birini de eksiksiz olarak kulağıma söyledi ve bana açıkladı.
Ey İnsanlar! Allah'a andolsun, (ilahi) itaate teşvik ettiğim işlerde sizin en önde gideninizim, sizi nehyettiğim günahlardan ise sizden önce sakınmaktayım." Nehc'ul Belaga 173-175 Hutbe
"O (Hz. Muhammed), Allah'ın azabıyla korkutan, rahmetiyle müjdeleyen, elçilerinin sonuncusu ve vahyinin eminidir.
Ey insanlar! Bu işte (hükümet işinde) insanların en haklısı; bu işte en güçlü olan ve Allah'ın emirlerini bu konuda en iyi bilendir.
Fitne çıkarandan hakka dönmesi istenir. Kabul etmezse onunla savaşılır. Ömrüm hakkı için, imametin bütün insanların bir araya gelip rey vermesiyle gerçekleşmesine imkân yoktur.
Ancak onların ehil olanları, orada bulunmayanlar adına görüş bildirebilirler. Sonra şahit olanın dönmesi, orada bulunmayanın (başka birini seçme) hakkı olmaz.
İki çeşit adamla savaştığımı bilin: Biri, kendisinin olmayanı istiyor; diğeri, üzerine düşeni yapmıyor. Allah'ın kullan, Allah'tan sakınmanızı tavsiye ederim; çünkü bu, kullara tavsiye edilecek en hayırlı şeydir.
Allah katında işlerin en hayırlı sonu takvadır. Kıble ehliyle aranızda savaş kapısı açıldı. Bu bayrağı ancak sabır ve basiret ehli, hak konularında bilgi sahibi olan kişiler taşıyabilir. Size buyrulanı yapın, nehyedilenden sakının. İyice bilinmeden hiç bir işte acele etmeyiniz.
Zira sevmediğiniz işlerde, (Allah'ın emrine aykırı olmadıkça bizim de görüşümüzü) değiştirme hakkımız vardır. Uyanık olun, elde etmeyi dileyip arzuladığınız, sizi bazen üzen, bazen de hoşnut eden dünya; konaklamak için yaratıldığınız, davet edildiğiniz eviniz değildir.
Bilin ki dünya size baki değildir, siz de orada ebedi kalacak değilsiniz. O sizi aldatmışsa da, şerriyle sakındırmıştır. Sakındırdığı sebebiyle aldanmayı, korkuttuğu sebebiyle de tamahlanmayı terk edin.
Orada çağırıldığınız yurt için yarışın, kalplerinizi ondan uzaklaştırın. Hiç biriniz, elinden bir şey alınınca halayıklar gibi sızlanmasın. Allah'ın hakkınızdaki nimetinin tamamlanması için sabırla, Allah'a itaat ederek Allah'ın korunmasını emrettiği kitabını muhafaza edin.
Dininizi ayakta tutarak koruduktan sonra dünyadan bir şey kaybetmenizin size zarar vermeyeceğini bilin. Dininizi kaybettikten sonra da dünyanıza ait her şeyi korumanız size fayda vermez. Allah kalplerinizi ve kalplerimizi hakka yöneltsin, hepimize sabır/direniş ilham etsin.
H. 36 yılında Talha ile Zübeyr'in kendisiyle savaşmak için Basra'ya ilerledikleri haberini aldığı zaman Talha hakkında şöyle buyurdu:
"Ben savaşla korkutulmamış, darbeyle ürkütülmemiş bir kişiyim. Rabbimin bana vaat ettiği yardımı beklemekteyim. Vallahi, (Talha'nın) Osman'ın kanını aceleyle istemesinin sebebi, ancak o kanın kendisinden istenmesinden korkmasıydı.
Çünkü bu konuda o şüphe altındadır. Toplumda Osman aleyhinde bulunmada ondan daha hırslı yoktu Bu nedenle işi karıştırmak, halkı şüpheye düşürmek için buna kalkıştı.
Vallahi, Osman hakkında ancak şu üç şeyden biri yapılabilirdi: Eğer Osman zalimse -ki o öyle sanıyordu- katillerine yardım edip yardımcılarıyla savaşması gerekirdi. Mazlumsa, ona saldıranları men etmesi, suçsuzluğuna dair delil getirmesi gerekirdi.
Zalim veya mazlum olduğundan şüphe ediyorsa; bir kenara çekilip hiç bir şeye karışmaması, halkı onunla baş başa bırakması gerekirdi. O bu üç şeyden hiç birini yapmadı; kapısı bilinmeyen, mazereti kabul edilmeyen bir işe girişti." (Halkı hiçbir delili olmadan benim aleyhime tahrik etti.)
Öğüt vermiş, Resulullah'a yakınlığı hakkında şöyle buyurmuştur.
"Ey kendilerinden gaflet edilmeyen (gafil) insanlar! Ey (Allah'ın emrini) terk ettiklerinden hesaba çekilecek olanlar! Bana ne oldu da, sizin Allah'tan ayrılıp, başkasına rağbet edenlerden olduğunuzu görüyorum.
Sanki siz çobanın vebalı bir otlağa, dertlerle dolu bir sulağa sürdüğü hayvanlar gibisiniz. Kesilmek için otlatılan, ama bundan neyin amaçlandığını bilmeyen hayvan gibisiniz. Kendilerine ihsan edildiğinde gününün her zaman böyle olacağını ve tek işinin sadece doymak olduğunu sanır.
Vallahi dilersem, her birinizin nereden geldiğini, nereye gittiğini ve tüm işlerinin nereye varacağını sizlere haber veririm. Ama benim yüzümden Resulullah'ı (s.a.a) inkar etmenizden korkarım. Bunu ancak güvenir özel kişilere açıklarım.
Elçisini halkın içinden seçip hak ile gönderene andolsun ki, ben sadece doğruyu söylüyorum. Allah Resulü bütün bunları bana bildirdi. Helak olacakların nasıl helak olacaklarını, kurtulacakların nasıl kurtuluşa ereceğini ve bu işin (hilafetin) sonucunu bana haber verdi. Başıma gelecek şeylerin her birini de eksiksiz olarak kulağıma söyledi ve bana açıkladı.
Ey İnsanlar! Allah'a andolsun, (ilahi) itaate teşvik ettiğim işlerde sizin en önde gideninizim, sizi nehyettiğim günahlardan ise sizden önce sakınmaktayım." Nehc'ul Belaga 173-175 Hutbe
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.