İmam Ali’den sözler -4-
Zaman bedenleri yıpratır, arzuları yeniler, ölümü yakınlaştırır, (ölüm yaklaşınca da) arzuları uzaklaştırır; kim onu elde ederse, bitkin düşer; kim de onu kaybederse, zahmete düşer
27.07.2025 00:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





"Zaman bedenleri yıpratır, arzuları yeniler, ölümü yakınlaştırır, (ölüm yaklaşınca da) arzuları uzaklaştırır; kim onu elde ederse, bitkin düşer; kim de onu kaybederse, zahmete düşer."
"Kim, kendini insanlara imam yaparsa, başkalarından önce kendini eğitsin ve diliyle terbiye etmeden önce, davranışlarıyla terbiye etsin. Kendinin öğretmeni olup kendini eğiten kişi, insanların öğretmeni olup onları eğitenden daha fazla saygı ve övgüye layıktır."
"İnsanın nefes çekmesi, ölüme doğru adım atmasıdır."
"Her sayılan, son bulucudur ve her beklenilen gelecektir."
"İşler karıştığında (iyiyle kötü anlaşılmadığında), sonları evvelleriyle mukayese edilir. (Zira işin evveli iyi veya kötü olursa, sonu da iyi veya kötü olur.)"
(Zerar b. Zamret'üz-Zibabi, Şam'a gidip Muaviye'nin yanına vardığında Muaviye kendisine Emir'ül-Mü'minin Hz. Ali'yi sordu.
O şöyle dedi: "Şahadet ederim ki o, ibadet ettiği yerlerden birinde, gece karanlık basınca mihrabında eliyle sakalını tutup, yılan sokmuş birisi gibi kıvranarak ve hüzünlü birisi gibi ağlayarak şöyle derdi:)
"Ey dünya! Ey dünya! Uzaklaş benden. Kendini, bana mı sunuyorsun yoksa beni mi arzuluyorsun?
Aldatma zamanın yaklaşmasın! Heyhat! Sen, benden başkasını aldat; benim sana ihtiyacım yok. Seni üç kez boşadım; artık dönmeye imkân yok.
Ömrün kısadır, değerin azdır, arzun hakirdir. Ah! Azığın (ibadet ve kulluğun) azlığından, yolun uzunluğundan, seferin uzaklığından, varılacak yerin (kabir, berzah ve kıyametin) zorluk ve azametinden!"
(Birisi imam'a; "Şam'a sefer edişimiz Allah'ın kaza ve kaderinden değil midir?" diye sordu. İmam (a.s) uzun bir konuşmadan sonra şunları buyurdu:)
"Yazıklar olsun sana! İhtimalen sen gerekli ve kesin olan kaza ve kaderi zannetmişsin. Eğer bu iş, bu şekilde olsaydı, sevap ve ceza batıl olur, vaat ve vaid (müjdeleme ve tehdit) saçma olurdu.
Münezzeh olan Allah, kullarına irade ve ihtiyar ile emretti; onları korkutarak nehyetti; onlara kolay olanı teklif etti; zor olanla yükümlü tutmadı; aza, çok şeyle karşılık verdi; mağlup olduğundan O'na karşı isyan edilememiş; icbarla da emrine uyulmamış; peygamberleri oyun olsun diye göndermemiş;
Kitab'ı kullarına abes olarak indirmemiş; gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları da boş yere yaratmamıştır: "İşte bu kâfir olanların zannıdır; ateşten (görecekleri azaptan) dolayı vay kafirlerin haline!"(Sad: 27)
"Hikmeti nereden olursa al. Hikmet münafığın kalbinde de olabilir. Ama çıkıncaya ve arkadaşlarıyla müminin göğsünde yer edinceye kadar, orada ıstırap ve şaşkınlık içinde olur."
"Hikmet, müminin yitiğidir; nifak ehlinden de olsa hikmeti al."
"Her insanın değeri, güzel yaptığı iş (ilim ve uzmanlığı) miktarıncadır."
"Size beş şey vasiyet ediyorum; onlar için develerin (çabuk koşsunlar diye) koltuklan akına (tabanlarınızla) vursanız da değer mi değer: Hiçbiriniz rabbinden başkasından bir şey ummasın; günahından başka bir şeyden korkmasın; kendisinden bilmediği bir şey sorulduğunda 'bilmiyorum' demekten utanmasın; bilmediği bir şeyi öğrenmekten de çekinmesin.
Sabırlı olun; çünkü sabır imana nispetle cesette baş gibidir; başla birlikle olmayan cesette hayır olmadığı gibi, sabırla beraber olmayan imanda da hayır yoktur."
İmam'a inancı olmadığı halde onu övmekte aşırı giden, fakat kalbinde olanı söylemeyen bir adama şöyle buyurdu: "Ben, dediğinin altında, içinde olanın (gizlediğinin) ise üstündeyim."
"Kılıçtan geriye kalanlar, sayı bakımından daha kalıcı ve evlat bakımından daha fazladır. (Örneğin Hz. Hüseyin (a.s)'ın çocukları ve takipçileri daha kalıcı ve çoktur; düşmanları ise çok olmalarına rağmen onlardan bir eser kalmamıştır.)"
"Bilmiyorum" sözünü terk eden kimse, helak olur."
"İhtiyarın görüşü, gencin (kılıç) vuruşundan bana daha sevimlidir." Başka bir rivayete göre: "İhtiyarın görüş ve fikri, onun (savaşa) hazır olmasından daha sevimlidir bana."
"İstiğfar etmek dindeyken ümitsizliğe kapılana şaşarım." (Neh'cul Belağa'dan)
"Kim, kendini insanlara imam yaparsa, başkalarından önce kendini eğitsin ve diliyle terbiye etmeden önce, davranışlarıyla terbiye etsin. Kendinin öğretmeni olup kendini eğiten kişi, insanların öğretmeni olup onları eğitenden daha fazla saygı ve övgüye layıktır."
"İnsanın nefes çekmesi, ölüme doğru adım atmasıdır."
"Her sayılan, son bulucudur ve her beklenilen gelecektir."
"İşler karıştığında (iyiyle kötü anlaşılmadığında), sonları evvelleriyle mukayese edilir. (Zira işin evveli iyi veya kötü olursa, sonu da iyi veya kötü olur.)"
(Zerar b. Zamret'üz-Zibabi, Şam'a gidip Muaviye'nin yanına vardığında Muaviye kendisine Emir'ül-Mü'minin Hz. Ali'yi sordu.
O şöyle dedi: "Şahadet ederim ki o, ibadet ettiği yerlerden birinde, gece karanlık basınca mihrabında eliyle sakalını tutup, yılan sokmuş birisi gibi kıvranarak ve hüzünlü birisi gibi ağlayarak şöyle derdi:)
"Ey dünya! Ey dünya! Uzaklaş benden. Kendini, bana mı sunuyorsun yoksa beni mi arzuluyorsun?
Aldatma zamanın yaklaşmasın! Heyhat! Sen, benden başkasını aldat; benim sana ihtiyacım yok. Seni üç kez boşadım; artık dönmeye imkân yok.
Ömrün kısadır, değerin azdır, arzun hakirdir. Ah! Azığın (ibadet ve kulluğun) azlığından, yolun uzunluğundan, seferin uzaklığından, varılacak yerin (kabir, berzah ve kıyametin) zorluk ve azametinden!"
(Birisi imam'a; "Şam'a sefer edişimiz Allah'ın kaza ve kaderinden değil midir?" diye sordu. İmam (a.s) uzun bir konuşmadan sonra şunları buyurdu:)
"Yazıklar olsun sana! İhtimalen sen gerekli ve kesin olan kaza ve kaderi zannetmişsin. Eğer bu iş, bu şekilde olsaydı, sevap ve ceza batıl olur, vaat ve vaid (müjdeleme ve tehdit) saçma olurdu.
Münezzeh olan Allah, kullarına irade ve ihtiyar ile emretti; onları korkutarak nehyetti; onlara kolay olanı teklif etti; zor olanla yükümlü tutmadı; aza, çok şeyle karşılık verdi; mağlup olduğundan O'na karşı isyan edilememiş; icbarla da emrine uyulmamış; peygamberleri oyun olsun diye göndermemiş;
Kitab'ı kullarına abes olarak indirmemiş; gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları da boş yere yaratmamıştır: "İşte bu kâfir olanların zannıdır; ateşten (görecekleri azaptan) dolayı vay kafirlerin haline!"(Sad: 27)
"Hikmeti nereden olursa al. Hikmet münafığın kalbinde de olabilir. Ama çıkıncaya ve arkadaşlarıyla müminin göğsünde yer edinceye kadar, orada ıstırap ve şaşkınlık içinde olur."
"Hikmet, müminin yitiğidir; nifak ehlinden de olsa hikmeti al."
"Her insanın değeri, güzel yaptığı iş (ilim ve uzmanlığı) miktarıncadır."
"Size beş şey vasiyet ediyorum; onlar için develerin (çabuk koşsunlar diye) koltuklan akına (tabanlarınızla) vursanız da değer mi değer: Hiçbiriniz rabbinden başkasından bir şey ummasın; günahından başka bir şeyden korkmasın; kendisinden bilmediği bir şey sorulduğunda 'bilmiyorum' demekten utanmasın; bilmediği bir şeyi öğrenmekten de çekinmesin.
Sabırlı olun; çünkü sabır imana nispetle cesette baş gibidir; başla birlikle olmayan cesette hayır olmadığı gibi, sabırla beraber olmayan imanda da hayır yoktur."
İmam'a inancı olmadığı halde onu övmekte aşırı giden, fakat kalbinde olanı söylemeyen bir adama şöyle buyurdu: "Ben, dediğinin altında, içinde olanın (gizlediğinin) ise üstündeyim."
"Kılıçtan geriye kalanlar, sayı bakımından daha kalıcı ve evlat bakımından daha fazladır. (Örneğin Hz. Hüseyin (a.s)'ın çocukları ve takipçileri daha kalıcı ve çoktur; düşmanları ise çok olmalarına rağmen onlardan bir eser kalmamıştır.)"
"Bilmiyorum" sözünü terk eden kimse, helak olur."
"İhtiyarın görüşü, gencin (kılıç) vuruşundan bana daha sevimlidir." Başka bir rivayete göre: "İhtiyarın görüş ve fikri, onun (savaşa) hazır olmasından daha sevimlidir bana."
"İstiğfar etmek dindeyken ümitsizliğe kapılana şaşarım." (Neh'cul Belağa'dan)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.