İmam Ali'ye hakem eleştirileri
İmam Ali (a.s) Haricilerin hakemiyet olayı ile ilgili konuşmasını duyduktan sonra şöyle buyurdu
02.06.2025 00:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Ali (a.s) Haricilerin hakemiyet olayı ile ilgili konuşmasını duyduktan sonra şöyle buyurdu:
"Biz insanları değil, Kur'an'ı hakem kabul ettik. Bu Kur'an, sadece iki kapak arasına yazılmış, dil ile konuşmayan bir kitaptır. Ona bir tercüman gerek. Onu ancak insanlar açıklar.
Bu topluluk bizden Kur'an'ı hakem tayın etmemizi istediğinde noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın kitabından yüz çevirenler olmadık. Çünkü Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Bir şey hakkında çekiştiğinizde o işi Allah'a ve Resulüne döndürün."(Nisa: 59)
Allah'a döndürmek, onun kitabıyla hükmetmemiz; Resulullah'a döndürmek ise, onun sünnetine uymamızdır. Allah'ın kitabıyla, doğrulukla hükmedilecekse, biz buna diğer insanlardan daha layığız. Resulullah'ın sünnetiyle hükmedilecekse, biz buna insanların en ehlinden daha ehiliz.
Ama "Niçin hakemiyet meselesinde aranızda mühlet verdin?" derseniz; Cahil olan bunu öğrensin, âlim de sebat etsin diye yaptım. Olur ki Allah, bu arada ümmetin arasını düzeltir de böylece ümmetin boğazı sıkılmaz, hakkı tanıma hususunda acele etmez ve ilk saptırıcı düşüncelere uymaz.
Allah katında insanların en efdali kazancını azaltsa, onu kedere, meşakkatlere sürüklese bile hakla amel etmeyi, kendine fayda veren batıldan daha çok seven kimsedir.
Böyle şaşkınca nereye götürülüyorsunuz, nereden getirildiniz? Yoldan çıkan, kitaptan uzaklaşan, doğru yoldan ve adaletten sapan, zulme sarılan, hakkı görmeyen, ona uymakta şaşkınlaşan kavme karşı savaşa hazırlanın.
Ama siz ne güvenilecek kişilersiniz, ne de dayanılacak yoldaşlarsınız? Ne kadar da savaş ateşini alevlendiren kötü kişilersiniz. Yazıklar olsun size sizden ne kadar da kötülük gördüm!
Sizi bir gün yüksek sesle çağırdım ve bir gün de kulağınıza fısıldadım; ama ne yüksek sesle çağırdığımda sadık azadeler, ne de kulağınıza fısıldadığımda güvenebileceğim kardeşler oldunuz."
Beytülmali adil şekilde bölüştürünce bu siyasete uymaz deyip kendisini kınayanlar hakkında şöyle buyurdu:
"Yönettiğim topluma karşı zulümle galebe çalmayı istememi mi emrediyorsunuz? Allah'a andolsun gece gündüz birbiri ardınca geldikçe, gökte yıldız yıldızı takip ettikçe böyle bir işi yapmam.
Eğer benim malım bile olsaydı hepsini aralarında eşit paylaştırırdım. Şimdi nasıl haksızlık yaparım? Mal Allah'ın malı!
Haberiniz olsun, malı yersiz yerde harcamak, israf ve haddi aşmaktır; bu iş sahibini dünyada yüceltir, ahirette alçaltır. İnsanlar arasında ikram sahibi, Allah katında ise hakir kılar.
Malını yersiz yere, ehil olmayan kişilere veren mal sahiplerinden, Allah'ın o halkın şükran duygusundan kendilerini mahrum kılmadığı, onların sevgilerini de başkasına yöneltmediği kimse yoktur. Bir gün ayağı kayar da, yardımlarına ihtiyaç duyarsa, en kötü ve kınayıcı dost olurlar."
Bu hutbede bazı dini hükümleri açıklamakta, Haricilerin yanlışlarım dile getirmekte ve hakemeyn olayına değinmektedir.
"Diyelim ki, kendinizce benim hata ettiğimi, doğru yoldan saptığımı zan ettiniz; peki neden benim bu hareketim yüzünden bütün Muhammed (s.a.a) ümmetini de sapık sayıyorsunuz?
Benim hatam yüzünden onları hatalı kabul ediyor; suçum yüzünden onları tekfir ediyorsunuz, kılıçlarınız omuzlarınızda hasta sağlam ayırt etmeksizin onu herkese sallıyor, suçlularla masumları birbirlerine karıştırıyorsunuz.
Resulullah'ın evli olarak zina eden kimseyi recmettikten sonra üzerine namaz kıldığını, mirasım da mirasçılarına verdiğini bilirsiniz. Katili öldürtmüş, mirasını ehline paylaştırmıştır; hırsızlık edenin eli kesilmiş, zina eden bekâra celde (yüz sopa cezası) uygulanmış, ama ganimetlerden paylarına düşeni de vermiştir.
Onlar da Müslüman kadınları nikâhlamışlardır. Resulullah onlara suçlarının cezasını vermiş, Allah'ın hukukunu tatbik etmiştir. Ama İslam'daki paylarından onları men etmemiş, adlarını Müslümanlıktan çıkarmamıştır.
Siz insanların en şerlilerisiniz; şeytanın kendi yollarına sevk ettiği ve şaşkınlığa düşürdüğü kimselersiniz. Benim hakkımda iki sınıf helak olacaktır: Bir kısmı kendisini haktan uzaklaştıracak ölçüde beni aşırı sevenlerdir, ikincisi ise kendisini haktan uzaklaştırıp sapıklığa götürecek ölçüde bana aşırı buğz edendir. İnsanların en hayırlıları; hakkımda ne ileri gidip ne de geri kalan, orta yolu seçenleridir. Bu yolu seçerek çoğunluğun (hak) inancına sahip olun. Çünkü Allah'ın eli cemaatin üzerindedir. Ayrılıktan sakının.
İnsanlardan ayrılan, sürüden ayrılan koyunun kurda yem olması gibi şeytana yem olur. Dinleyin ve uyanık olun. Bu sloganı atan (Haricilerin fitneye düşürücü sözlerini söyleyen) kimseyi, benim sarığım altında olsa bile öldürün. Tayin edilen iki hakem, Kur'an'ın hayat verdiğini diriltmek, öldürdüğünü öldürmek için tayin edilmişti.
Kur'an'ı ihya etmek ona topluca sarılmaktır. Onu öldürmek ise ondan uzaklaşmaktır. Kur'an, bizi onlara sevk ederse onlara uyarız. Onları bize sevk ederse o zaman da onlar bizlere uymalıdırlar.
Babası olmayasıcalar! Sizi kötü bir işe salmadım, işlerinizde aldatmadım, yanlışlığa düşürmedim. Cemiyetiniz iki kişiyi seçme görüşünde birleşti. Biz de Kur'an'ın hükmünden çıkmamalarını şart koştuk.
Ama onlar ise saptılar, gözleri göre göre hakkı terk ettiler, zulüm neva ve hevesleriyle örtüştü de o yola koyuldular. Biz ise zalimce hükmetmeden ve kötü görüşlerini açıklamadan önce onlara hükmünde adil olmalarını ve gerçeğe uymalarını şart koşmuştuk." Nehc'ul Belaga 125-127 Hutbe
"Biz insanları değil, Kur'an'ı hakem kabul ettik. Bu Kur'an, sadece iki kapak arasına yazılmış, dil ile konuşmayan bir kitaptır. Ona bir tercüman gerek. Onu ancak insanlar açıklar.
Bu topluluk bizden Kur'an'ı hakem tayın etmemizi istediğinde noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın kitabından yüz çevirenler olmadık. Çünkü Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Bir şey hakkında çekiştiğinizde o işi Allah'a ve Resulüne döndürün."(Nisa: 59)
Allah'a döndürmek, onun kitabıyla hükmetmemiz; Resulullah'a döndürmek ise, onun sünnetine uymamızdır. Allah'ın kitabıyla, doğrulukla hükmedilecekse, biz buna diğer insanlardan daha layığız. Resulullah'ın sünnetiyle hükmedilecekse, biz buna insanların en ehlinden daha ehiliz.
Ama "Niçin hakemiyet meselesinde aranızda mühlet verdin?" derseniz; Cahil olan bunu öğrensin, âlim de sebat etsin diye yaptım. Olur ki Allah, bu arada ümmetin arasını düzeltir de böylece ümmetin boğazı sıkılmaz, hakkı tanıma hususunda acele etmez ve ilk saptırıcı düşüncelere uymaz.
Allah katında insanların en efdali kazancını azaltsa, onu kedere, meşakkatlere sürüklese bile hakla amel etmeyi, kendine fayda veren batıldan daha çok seven kimsedir.
Böyle şaşkınca nereye götürülüyorsunuz, nereden getirildiniz? Yoldan çıkan, kitaptan uzaklaşan, doğru yoldan ve adaletten sapan, zulme sarılan, hakkı görmeyen, ona uymakta şaşkınlaşan kavme karşı savaşa hazırlanın.
Ama siz ne güvenilecek kişilersiniz, ne de dayanılacak yoldaşlarsınız? Ne kadar da savaş ateşini alevlendiren kötü kişilersiniz. Yazıklar olsun size sizden ne kadar da kötülük gördüm!
Sizi bir gün yüksek sesle çağırdım ve bir gün de kulağınıza fısıldadım; ama ne yüksek sesle çağırdığımda sadık azadeler, ne de kulağınıza fısıldadığımda güvenebileceğim kardeşler oldunuz."
Beytülmali adil şekilde bölüştürünce bu siyasete uymaz deyip kendisini kınayanlar hakkında şöyle buyurdu:
"Yönettiğim topluma karşı zulümle galebe çalmayı istememi mi emrediyorsunuz? Allah'a andolsun gece gündüz birbiri ardınca geldikçe, gökte yıldız yıldızı takip ettikçe böyle bir işi yapmam.
Eğer benim malım bile olsaydı hepsini aralarında eşit paylaştırırdım. Şimdi nasıl haksızlık yaparım? Mal Allah'ın malı!
Haberiniz olsun, malı yersiz yerde harcamak, israf ve haddi aşmaktır; bu iş sahibini dünyada yüceltir, ahirette alçaltır. İnsanlar arasında ikram sahibi, Allah katında ise hakir kılar.
Malını yersiz yere, ehil olmayan kişilere veren mal sahiplerinden, Allah'ın o halkın şükran duygusundan kendilerini mahrum kılmadığı, onların sevgilerini de başkasına yöneltmediği kimse yoktur. Bir gün ayağı kayar da, yardımlarına ihtiyaç duyarsa, en kötü ve kınayıcı dost olurlar."
Bu hutbede bazı dini hükümleri açıklamakta, Haricilerin yanlışlarım dile getirmekte ve hakemeyn olayına değinmektedir.
"Diyelim ki, kendinizce benim hata ettiğimi, doğru yoldan saptığımı zan ettiniz; peki neden benim bu hareketim yüzünden bütün Muhammed (s.a.a) ümmetini de sapık sayıyorsunuz?
Benim hatam yüzünden onları hatalı kabul ediyor; suçum yüzünden onları tekfir ediyorsunuz, kılıçlarınız omuzlarınızda hasta sağlam ayırt etmeksizin onu herkese sallıyor, suçlularla masumları birbirlerine karıştırıyorsunuz.
Resulullah'ın evli olarak zina eden kimseyi recmettikten sonra üzerine namaz kıldığını, mirasım da mirasçılarına verdiğini bilirsiniz. Katili öldürtmüş, mirasını ehline paylaştırmıştır; hırsızlık edenin eli kesilmiş, zina eden bekâra celde (yüz sopa cezası) uygulanmış, ama ganimetlerden paylarına düşeni de vermiştir.
Onlar da Müslüman kadınları nikâhlamışlardır. Resulullah onlara suçlarının cezasını vermiş, Allah'ın hukukunu tatbik etmiştir. Ama İslam'daki paylarından onları men etmemiş, adlarını Müslümanlıktan çıkarmamıştır.
Siz insanların en şerlilerisiniz; şeytanın kendi yollarına sevk ettiği ve şaşkınlığa düşürdüğü kimselersiniz. Benim hakkımda iki sınıf helak olacaktır: Bir kısmı kendisini haktan uzaklaştıracak ölçüde beni aşırı sevenlerdir, ikincisi ise kendisini haktan uzaklaştırıp sapıklığa götürecek ölçüde bana aşırı buğz edendir. İnsanların en hayırlıları; hakkımda ne ileri gidip ne de geri kalan, orta yolu seçenleridir. Bu yolu seçerek çoğunluğun (hak) inancına sahip olun. Çünkü Allah'ın eli cemaatin üzerindedir. Ayrılıktan sakının.
İnsanlardan ayrılan, sürüden ayrılan koyunun kurda yem olması gibi şeytana yem olur. Dinleyin ve uyanık olun. Bu sloganı atan (Haricilerin fitneye düşürücü sözlerini söyleyen) kimseyi, benim sarığım altında olsa bile öldürün. Tayin edilen iki hakem, Kur'an'ın hayat verdiğini diriltmek, öldürdüğünü öldürmek için tayin edilmişti.
Kur'an'ı ihya etmek ona topluca sarılmaktır. Onu öldürmek ise ondan uzaklaşmaktır. Kur'an, bizi onlara sevk ederse onlara uyarız. Onları bize sevk ederse o zaman da onlar bizlere uymalıdırlar.
Babası olmayasıcalar! Sizi kötü bir işe salmadım, işlerinizde aldatmadım, yanlışlığa düşürmedim. Cemiyetiniz iki kişiyi seçme görüşünde birleşti. Biz de Kur'an'ın hükmünden çıkmamalarını şart koştuk.
Ama onlar ise saptılar, gözleri göre göre hakkı terk ettiler, zulüm neva ve hevesleriyle örtüştü de o yola koyuldular. Biz ise zalimce hükmetmeden ve kötü görüşlerini açıklamadan önce onlara hükmünde adil olmalarını ve gerçeğe uymalarını şart koşmuştuk." Nehc'ul Belaga 125-127 Hutbe
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.