İmam Bakır’a, Ehl-i Beyt’in durumu soruldu
İmam Muhammet Bakır’ın (a.s) o yıllarda Ehl-i Beyt’e yapılan zulmü tasviri
27.09.2021 00:20:00





"Bu yıllarda İmam Muhammet Bakır, kendisine; Nasıl sabahladınız Ey Peygamber Evladı?" diye soran birisine şu cevabı vermiştir;
"Nasıl sabahladığımızın ve nasıl olduğumuzu bilmenizin zamanı gelmemiş midir? Bizim durumumuz, firavunların hüküm sürdüğü toplumda erkek evlatları öldürülen ve kadınlarına hayat hakkı verilen İsrailoğulları durumuna benzemektedir. Biliniz ki, bunlar (ümeyyeoğulları) oğullarımızı öldürmekte, kadınlarımızı ise esir etmektedirler.
Hz. Muhammed'in (sav) Arap olduğuna dayanarak her milletten üstün olduklarını savundular ve bu düşünce karşısında herkes boyun eğdi. Kureyş Kabilesi, Hz. Muhammed'in (sav) kendilerinden olduğu kanaatine sarılarak Kureyş'in üstünlüğünü ileri sürdü ve diğer kabileler buna teslim oldu.
Bu iddianın doğruluğuna inanıyor iseler, biz Kureyş'in diğer boylarından daha üstünüz. Çünkü biz, Hz. Muhammed'in (sav) evlatları ve Ehl-i Beyt'iyiz. Bu yakınlıkta kimse bizimle ortak değildir."
Bu sözlerin etkisiyle hayli duygulanan adam, "Yüce Allah'a (c.c) and olsun ki, Peygamber ailesine sevgi besliyorum" dedi. İmam bu sözler karşında şöyle buyurdu;
"Öyleyse kendini belalara hazırla! And olsun Allah'a ki bela, bizi sevenlere, dağın eteğine doğru yol alan selden daha yakındır. Emniyet rahatlığının önce bize, sonra size ulaştığı gibi, bela da önce bize sonra size isabet eder." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Cafer eseri sh:38)
Bu dönemde İmam Cafer'in tutumu

İmam Cafer'in bu ortamda olayların gidişatını kontrol altına alması ve toplumu istediği istikamette yönlendirmesi mümkün değildi. Bu sebeple, mevcut ortamda bir ıslahatçı, bir Mürşid olarak rol oynadığını görüyoruz.
Esasen bu noktada akıllara şu soru gelebilir; "Neden İmam bütün bu gelişmeler karşısında sessizliğini muhafaza etti ve herhangi bir harekete kalkışmadı?"
Şüphesiz ne İmam Cafer (a.s) ne de Ehl-i Beyt imamlarından herhangi biri, kendi kişisel isteği ve arzusu doğrultusunda hareket etmemiş, her zaman yanlarında bulunan ilim istikametinde davranmışlardır.
Humran (İmam'ın öğrencilerinden biri) İmam Cafer'e (a.s) dedi ki; "Sana kurban olayım! Ali, Hasan, Hüseyin hakkında, başkaldırmaları, Allah'ın (c.c) dinini ayakta tutmak için mücadele etmeleri, sonra başlarına bir takım musibetlerin gelmesi, tağutlar tarafından öldürülmeleri, yenilgiye uğratılmaları, öldürülüp mağlup edilmeleri hakkında ne buyurursun?"
İmam Cafer (a.s) dedi ki;
"Ey Humran! Allah (c.c) bütün bunları onlarla ilgili olarak takdir etmiştir. Kararını vermiş, yürürlüğe koymuş, kesinleştirmişti. Sonra da uygulamıştı.
Resulüllah'ın (saav) daha önce kendilerine bunu haber vermiş olmasına dayanarak Ali, Hasan ve Hüseyin harekete geçmiş ve yine bizden susanlarda, kendilerine verilen bu bilgiye dayanarak susmuşlardır." (Aynı eser sh:89) H: Akın Aydın
"Nasıl sabahladığımızın ve nasıl olduğumuzu bilmenizin zamanı gelmemiş midir? Bizim durumumuz, firavunların hüküm sürdüğü toplumda erkek evlatları öldürülen ve kadınlarına hayat hakkı verilen İsrailoğulları durumuna benzemektedir. Biliniz ki, bunlar (ümeyyeoğulları) oğullarımızı öldürmekte, kadınlarımızı ise esir etmektedirler.
Hz. Muhammed'in (sav) Arap olduğuna dayanarak her milletten üstün olduklarını savundular ve bu düşünce karşısında herkes boyun eğdi. Kureyş Kabilesi, Hz. Muhammed'in (sav) kendilerinden olduğu kanaatine sarılarak Kureyş'in üstünlüğünü ileri sürdü ve diğer kabileler buna teslim oldu.
Bu iddianın doğruluğuna inanıyor iseler, biz Kureyş'in diğer boylarından daha üstünüz. Çünkü biz, Hz. Muhammed'in (sav) evlatları ve Ehl-i Beyt'iyiz. Bu yakınlıkta kimse bizimle ortak değildir."
Bu sözlerin etkisiyle hayli duygulanan adam, "Yüce Allah'a (c.c) and olsun ki, Peygamber ailesine sevgi besliyorum" dedi. İmam bu sözler karşında şöyle buyurdu;
"Öyleyse kendini belalara hazırla! And olsun Allah'a ki bela, bizi sevenlere, dağın eteğine doğru yol alan selden daha yakındır. Emniyet rahatlığının önce bize, sonra size ulaştığı gibi, bela da önce bize sonra size isabet eder." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Cafer eseri sh:38)
Bu dönemde İmam Cafer'in tutumu

İmam Cafer'in bu ortamda olayların gidişatını kontrol altına alması ve toplumu istediği istikamette yönlendirmesi mümkün değildi. Bu sebeple, mevcut ortamda bir ıslahatçı, bir Mürşid olarak rol oynadığını görüyoruz.
Esasen bu noktada akıllara şu soru gelebilir; "Neden İmam bütün bu gelişmeler karşısında sessizliğini muhafaza etti ve herhangi bir harekete kalkışmadı?"
Şüphesiz ne İmam Cafer (a.s) ne de Ehl-i Beyt imamlarından herhangi biri, kendi kişisel isteği ve arzusu doğrultusunda hareket etmemiş, her zaman yanlarında bulunan ilim istikametinde davranmışlardır.
Humran (İmam'ın öğrencilerinden biri) İmam Cafer'e (a.s) dedi ki; "Sana kurban olayım! Ali, Hasan, Hüseyin hakkında, başkaldırmaları, Allah'ın (c.c) dinini ayakta tutmak için mücadele etmeleri, sonra başlarına bir takım musibetlerin gelmesi, tağutlar tarafından öldürülmeleri, yenilgiye uğratılmaları, öldürülüp mağlup edilmeleri hakkında ne buyurursun?"
İmam Cafer (a.s) dedi ki;
"Ey Humran! Allah (c.c) bütün bunları onlarla ilgili olarak takdir etmiştir. Kararını vermiş, yürürlüğe koymuş, kesinleştirmişti. Sonra da uygulamıştı.
Resulüllah'ın (saav) daha önce kendilerine bunu haber vermiş olmasına dayanarak Ali, Hasan ve Hüseyin harekete geçmiş ve yine bizden susanlarda, kendilerine verilen bu bilgiye dayanarak susmuşlardır." (Aynı eser sh:89) H: Akın Aydın
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.