İmam Cevad’ın (a.s.) kişiliğinden görünümler
Doğum yapıp çocuk dünyaya gelince, ‘Şahadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur ve Muhammed Allah’ın Resûlü’dür’ dedi
22.04.2024 20:22:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Mûsâ b. Ca'fer el-Kâzım'ın (a.s.) kızı Hekime Hatun'dan şöyle rivâyet edilmiştir:
"Ebû Ca'fer el-Cevad'ın (a.s.) annesi ona hamile kalınca, İmam Ali Rızâ'ya (a.s.), 'Cariyen Subeyke hamile kaldı' diye yazdım.
Bana şöyle bir cevap gönderdi: 'O, falan ayın falan gününün falan saatinde hamile kaldı. Doğum yaptığı zaman dokuz gün boyunca ondan hiç ayrılma.'
Doğum yapıp çocuk dünyaya gelince, 'Şahadet ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur ve Muhammed Allah'ın Resûlü'dür' dedi.
Üç günlük iken hapşırdı ve 'Elhamdülillah ve sallallahu âlâ Muhammedin ve ale'l-eimmeti'r-Râşidîn' dedi."
Yine şöyle demiştir: "Ebû Ca'fer el-Cevad'ın (a.s.) annesi Hayzeran'ın doğurma vakti yaklaşınca, İmam Rızâ (a.s.) beni çağırdı ve şöyle dedi: 'Ey Hekime! Onun doğumunda hazır ol ve içeri gir, sakın ebe ona yaklaşmasın!'
Bizim için bir çıra yaktı. Kapıyı üzerimize kapattı. Doğum sancıları başlayınca çıra söndü, önünde bir teşt vardı. Çıra söndüğü için etrafı göremiyordum. Öylece bekliyorken, Ebû Ca'fer teştin içinde göründü.
Elbise gibi ince bir perde vardı üzerinde. Nuru evi aydınlatacak kadar parlaktı. Bu nur sayesinde onu görüyorduk. Alıp bağrıma bastım. Üzerindeki bu örtüyü sıyırdım.
Sonra İmam Rızâ (a.s.) geldi, kapıyı açtı; biz ise daha önce işimizi bitirmiştik. İmam onu aldı ve beşiğe koydu. Ardından bana dedi ki: 'Ey Hekime! Beşiğinin yanından ayrılma.'
Üç günlük iken gözlerini açıp göğe baktı. Sonra sağına, ardın-dan soluna baktı ve şöyle dedi: 'Allah'tan başka ilâh olmadığına şahitlik ederim. Ve Muhammed'in Allah'ın Resûlü olduğuna şahitlik ederim.'
Ben korkuyla kalktım, Ebû'l-Hasan'ın (a.s.) yanına gittim ve dedim ki: 'Bu çocuktan acayip bir şey duydum.' 'Nedir o?' dedi. Olayı anlattım. Bunun üzerine, 'Ey Hekime! Bundan sonra ondan göreceğiniz olağanüstülükler daha çoktur' buyurdu."
KÜÇÜK YAŞTA KENDİSİNE HİKMET VERİLMESİ
Râvi anlatıyor: "Ebû Ca'fer'e (a.s.) dedim ki: 'İnsanlar senin yaşının küçüklüğü hakkında ileri geri konuşuyorlar.'
Buyurdu ki: 'Yüce Allah, Dâvud'a, koyun güden küçük bir çocuk olan Süleyman'ı kendisine halife ilan etmesini emretmişti. İsrailoğulları'nın âbileri ve âlimleri bu durumu yadırgamış, karşı çıkmışlardı.
Bunun üzerine yüce Allah, Davud'a, 'İsrailoğulları'nın konuşanlarının âsâları ile Süleyman'ın âsâsını al, bir eve koy, her birinin âsâsına da sahibinin mührünü vur. Sabah olunca bakın, kimin âsâsı yaprak açmış ve meyve vermişse, halife odur' diye vahyetti. Dâvud (a.s.) onlara bunu haber verince, 'Râzı olduk, teslim olduk' dediler."
Râvi anlatıyor: "Ebû Ca'fer'i (a.s.) gördüm. Evinden dışarı çıkıp yanıma gel-mişti. Ona baştan ayağa kadar bakarak süzdüm. Mısır'daki arkadaşlarımıza onu tarif edebilmek için iyice bakıp inceledim.
Ben bu şekilde onu süzerken bana dönerek, 'Ey Ali! Yüce Allah, nübüv¬vet için öngördüğü delilleri imamet için de öngörmüştür.
Örneğin, 'Ona küçük yaşta hikmet verdik', 'Olgunluk çağına erişince...' 'Kırk yaşına girince.' buyurmuştur. Bir İmam'a, çocuk yaşta hikmet verilebileceği gibi, kırk yaşında da verilebilir' buyurdu."
Râvi, Ebû Ca'fer'e (a.s.) der ki: "Efendim! İnsanlar senin yaşının küçüklüğünü yadırgıyorlar."
İmam şu karşılığı verir: "Ama yüce Allah'ın şu sözünü inkâr edemezler: 'De ki: Bu benim yolumdur. Ben ve bana tâbi olanlar bir basiret üzere Allah'a davet ediyoruz.'
Allah'a yemin ederim ki bu âyet nazil olduğu sırada ona sadece Ali (a.s.) tâbi olmuştu. Ve Ali (a.s.) o sırada dokuz yaşındaydı. Ben de dokuz yaşındayım." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)
"Ebû Ca'fer el-Cevad'ın (a.s.) annesi ona hamile kalınca, İmam Ali Rızâ'ya (a.s.), 'Cariyen Subeyke hamile kaldı' diye yazdım.
Bana şöyle bir cevap gönderdi: 'O, falan ayın falan gününün falan saatinde hamile kaldı. Doğum yaptığı zaman dokuz gün boyunca ondan hiç ayrılma.'
Doğum yapıp çocuk dünyaya gelince, 'Şahadet ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur ve Muhammed Allah'ın Resûlü'dür' dedi.
Üç günlük iken hapşırdı ve 'Elhamdülillah ve sallallahu âlâ Muhammedin ve ale'l-eimmeti'r-Râşidîn' dedi."
Yine şöyle demiştir: "Ebû Ca'fer el-Cevad'ın (a.s.) annesi Hayzeran'ın doğurma vakti yaklaşınca, İmam Rızâ (a.s.) beni çağırdı ve şöyle dedi: 'Ey Hekime! Onun doğumunda hazır ol ve içeri gir, sakın ebe ona yaklaşmasın!'
Bizim için bir çıra yaktı. Kapıyı üzerimize kapattı. Doğum sancıları başlayınca çıra söndü, önünde bir teşt vardı. Çıra söndüğü için etrafı göremiyordum. Öylece bekliyorken, Ebû Ca'fer teştin içinde göründü.
Elbise gibi ince bir perde vardı üzerinde. Nuru evi aydınlatacak kadar parlaktı. Bu nur sayesinde onu görüyorduk. Alıp bağrıma bastım. Üzerindeki bu örtüyü sıyırdım.
Sonra İmam Rızâ (a.s.) geldi, kapıyı açtı; biz ise daha önce işimizi bitirmiştik. İmam onu aldı ve beşiğe koydu. Ardından bana dedi ki: 'Ey Hekime! Beşiğinin yanından ayrılma.'
Üç günlük iken gözlerini açıp göğe baktı. Sonra sağına, ardın-dan soluna baktı ve şöyle dedi: 'Allah'tan başka ilâh olmadığına şahitlik ederim. Ve Muhammed'in Allah'ın Resûlü olduğuna şahitlik ederim.'
Ben korkuyla kalktım, Ebû'l-Hasan'ın (a.s.) yanına gittim ve dedim ki: 'Bu çocuktan acayip bir şey duydum.' 'Nedir o?' dedi. Olayı anlattım. Bunun üzerine, 'Ey Hekime! Bundan sonra ondan göreceğiniz olağanüstülükler daha çoktur' buyurdu."
KÜÇÜK YAŞTA KENDİSİNE HİKMET VERİLMESİ
Râvi anlatıyor: "Ebû Ca'fer'e (a.s.) dedim ki: 'İnsanlar senin yaşının küçüklüğü hakkında ileri geri konuşuyorlar.'
Buyurdu ki: 'Yüce Allah, Dâvud'a, koyun güden küçük bir çocuk olan Süleyman'ı kendisine halife ilan etmesini emretmişti. İsrailoğulları'nın âbileri ve âlimleri bu durumu yadırgamış, karşı çıkmışlardı.
Bunun üzerine yüce Allah, Davud'a, 'İsrailoğulları'nın konuşanlarının âsâları ile Süleyman'ın âsâsını al, bir eve koy, her birinin âsâsına da sahibinin mührünü vur. Sabah olunca bakın, kimin âsâsı yaprak açmış ve meyve vermişse, halife odur' diye vahyetti. Dâvud (a.s.) onlara bunu haber verince, 'Râzı olduk, teslim olduk' dediler."
Râvi anlatıyor: "Ebû Ca'fer'i (a.s.) gördüm. Evinden dışarı çıkıp yanıma gel-mişti. Ona baştan ayağa kadar bakarak süzdüm. Mısır'daki arkadaşlarımıza onu tarif edebilmek için iyice bakıp inceledim.
Ben bu şekilde onu süzerken bana dönerek, 'Ey Ali! Yüce Allah, nübüv¬vet için öngördüğü delilleri imamet için de öngörmüştür.
Örneğin, 'Ona küçük yaşta hikmet verdik', 'Olgunluk çağına erişince...' 'Kırk yaşına girince.' buyurmuştur. Bir İmam'a, çocuk yaşta hikmet verilebileceği gibi, kırk yaşında da verilebilir' buyurdu."
Râvi, Ebû Ca'fer'e (a.s.) der ki: "Efendim! İnsanlar senin yaşının küçüklüğünü yadırgıyorlar."
İmam şu karşılığı verir: "Ama yüce Allah'ın şu sözünü inkâr edemezler: 'De ki: Bu benim yolumdur. Ben ve bana tâbi olanlar bir basiret üzere Allah'a davet ediyoruz.'
Allah'a yemin ederim ki bu âyet nazil olduğu sırada ona sadece Ali (a.s.) tâbi olmuştu. Ve Ali (a.s.) o sırada dokuz yaşındaydı. Ben de dokuz yaşındayım." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)