(dünden devam…)
İmam hutbesine şöyle devam etti: "Sakın şeytanın propagandalarını dinlemeyiniz. Çünkü o apaçık sizin düşmanınızdır. Aksi durumda şeytanın kendilerine, "bugün insanlardın hiçbiri size galip gelemez, ben sizin arkanızdayım" dediği, iki grup karşılaştığında da onlara sırt dönerek, "ben sizden beriyim ben sizin görmediklerinizi görüyorum. Yakında mızrak ve kılıçlara yem, demirlere ve oklara hedef olacaksınız. O gün artık ondan önce iman getirmeyenlerin veya imanlarında bir hayır kazanmayanların iman getirmesinin bir yararı olmaz" dediği dostlarından olursunuz." (Biharu'l Envar, c.10, s.99 ve Tarih-i Mesudî).
Bazı kaynaklar olayları saptırmak suretiyle Hz. Hasan'ın bir çok aday arasından sıyrılıp hilafet için ön plana çıktığını söylemektedir. Onlara göre Hz. Hasan'ın kendisini hilafete taşıyacak ciddi bir siyasi başarısı yoktur. Onu hilafete taşıyan nedenleri başka yerde aramak gerekir. Bu yersiz iddialara verilecek ilk ve en güzel cevap Allah Resulü'nün Gadir-i Hum hutbesindeki şu ifadeleridir: "… Benden sonra Ali Allah'ın emriyle sizin veliniz ve imamınızdır. İmamet makamı ondan sonra da Allah ve Resulü ile görüşeceğiniz güne kadar onun evlatlarından olan Benim neslimin hakkıdır."
"… Ey insanlar, Ali ve onun soyundan olan temiz çocuklarım, sıkl-i asğardır (daha küçük değerli emanet) ve Kur'an ise sıkl-i ekberdir (daha büyük değerli emanet). Bu ikisinden her biri diğerini haber vermekte ve onunla uyum içinde bulunmaktadır. Onlar Kevser havuzunun başında yanıma gelinceye kadar, asla birbirinden ayrılmazlar. Biliniz ki onlar, insanlar arasında Allah'ın emin kulları ve yeryüzündeki hakimleridir."
Bu ifadeler hiçbir yoruma ve izaha yer bırakmayacak kadar açıktır. Allah Resulü hutbesinde hilafetin ve imametin Hz. Ali evlatlarının hakkı olduğunu açıkça beyan ediyor. Bütün bu ilahi gerçekler ortada iken bazı kaynaklarda Hz. Hasan'ın hilafeti hak edecek hiçbir vasfının bulunmadığı iddia edilebilmektedir.
O Hz. Hasan ki Peygamberin, abasının altına aldığı ve "Ehl-i Beyt'im" olarak vasfettiği dört kişiden biridir. Hz. Hasan ki, Allah'ın "tertemiz ve günahsız" olduğunu beyan ettiği Ehl-i Beyt'in bir mensubudur. Ümmü Seleme'den şöyle nakledilir: "Allah ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü çirkinliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister" ayeti inince Resûlullah birini; Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin'in peşine gönderdi ve "Bunlar Benim Ehl-i Beyt'imdir" buyurdu. (El-Müstedrek-u Ala's-Sahihayn, c.3, s.158; Sünen'ül-Kübra, Beyhakî, c.7, s.63).
(devam edecek…)
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020