logo
07 EKİM 2025


İmam Kazım’a sordular

Bir gün Mekke’de Muhammed b. Hasan, Hârun Reşid’in huzurunda, İmam’a (a.s.), ihrama bürünmüş kişinin Mekke’ye giderken bineğinin üstünü bir şeyle örtüp gölgelenmesinin câiz olup olmadığını sordu

15.01.2024 07:50:00
Hasan Parlak
İmam Kazım’a sordular
İmam Kazım’a sordular
Bir gün Mekke'de Muhammed b. Hasan, Hârun Reşid'in huzurunda, İmam'a (a.s.), ihrama bürünmüş kişinin Mekke'ye giderken bineğinin üstünü bir şeyle örtüp gölgelenmesinin câiz olup olmadığını sordu.

İmam (a.s.), "Câiz değildir" buyurdular.

Muhammed b. Hasan, "Bu adam, yaya giderken bir duvarın gölgesine sığınabilir mi?" diye sordu.

İmam Kâzım (a.s.) bu soruya, "Evet, sığınılabilir" diye cevap verdi.

İbn Hasan gülmeye başlayınca, İmam şöyle buyurdu: "Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) ihramdayken bineğinin üstündeki örtüyü kaldırttılar. Fakat yaya yürürken duvarın gölgesinden giderlerdi. Allah'ın hükümleri kıyasla halledilemez. Sizin kıyasa dayanarak fetva vermeniz doğru değildir. Hükümlerin bir kısmını bir kısmıyla kıyaslayıp hükme varan yolunu yitirir."

İmam Kâzım'dan (a.s.) rivâyetle, Hârun Reşid'le aralarında geçen uzun bir konuşma da şöyledir:

Hârun, "Bir süreden beri içimden geçen bazı konuları sana sor-mak istiyorum. Bunları kimseye sormadım. Eğer bunlara cevap verirsen, seni rahat bırakırım. Artık hiç kimsenin senin aleyhinde söylediği sözlere itibar etmem. Senin hiç yalan konuşmadığını duydum. O hâlde, kalbimden geçen sorularıma doğru cevaplar ver" dedi.

Dedim ki: "Eğer bana güvence verirsen, bildiğim şeyleri olduğu gibi sana anlatırım."

Dedi ki: "Eğer doğru söylersen ve Fâtıma evladının bir özelliği hâline gelen takiyyeyi terk edersen sana güvence verilmiştir."

Dedim ki: "O hâlde mü'minlerin emîri, dilediği konuyu sorsun."

Hârun dedi ki: "Biz ve siz aynı ağaçtan geldiğimiz, biz ve siz bir olduğumuz, biz Abbâs'ın çocukları olduğunuz hâlde, sizin bizden üstünlüğünüz nereden geliyor? İkisi de Resûlullah'ın amcası ve yakınlık dereceleri aynı değil mi?"

Dedim ki: "Biz daha yakınız."

Hârun, "Nasıl?" dedi.

Dedim ki: "Çünkü Ebû Tâlib'in ve Abdullah'ın annesi de, babası da birdir. Babanız Abbâs ne Abdullah'ın, ne de Ebû Tâlib'in annesinden doğmuştur."

Dedi ki: "Amca, amcaoğlunun mirastan pay almasını engellediği, Resûlullah vefat ederken Ebû Tâlib önceden öldüğü ve Abbâs da o sırada hayatta olduğu hâlde, niçin Peygamberin vârisleri olduğunuzu iddia ediyorsunuz?"

Dedim ki: "Mü'minlerin emîri bu soruya cevap vermekten beni muaf tutsa, bunun dışında istediği soruyu sorsa daha uygun olmaz mı?"

"Hayır, mutlaka cevap vereceksin" dedi.

Dedim ki: "Bana güvence veriyor musunuz?"

"Başta sana güvence vermiştim" dedi.

Dedim ki: "Ali b. Ebû Tâlib (a.s.) buyurmuştur ki: 'Erkek olsun, kadın olsun, kişinin kendi sülbünden çocuğu hayatta ise, anne ve babadan ve eşlerinden başka kimse onun mirasından pay alamaz.

Kişinin sülbünden gelen çocuğu hayatta ise, amcanın mirastan pay alacağına dâir bir rivâyet sabit değildir. Kur'an'da da bu yazılmamıştır.'

Ama Teymoğulları'ndan ve Adiyoğulları'ndan olan zâtlar ile Ben-i Ümeyye, hiçbir gerçekliği ve Nebevî bir hadise dayanmaksızın 'amca, baba hükmündedir' iddiasını ileri sürdüler.

İmam Ali'nin bu sözünü duyarak hüküm verip, öncekilerin hü-kümlerine muhalefet eden birçok âlim vardır. Örneğin Nuh b. Derrac, bu meselede Ali'nin (a.s.) sözünü esas almış ve buna göre hükmünü vermiştir. Mü'minlerin emîri Reşid de bu kişiyi Kûfe Valisi yapmıştır. Orada da buna göre hüküm verdi.

Sonunda mesele emîrü'l-mü'minîne ulaştırıldı.

Hem onu, hem de ondan farklı kanaat bildiren Sufyan es-Sevrî, İbrahim el-Medenî ve Fadl b. İyad'ı çağırdı. Bunlar da bunun Ali'nin bu konuyla ilgili olarak söylediği bir söz olduğuna şahitlik ettiler. Bunun üzerine Hicaz ehlinden bazı âlimlerin bana bildirdiğine göre onlara dedi ki: 'Siz neden bununla hüküm vermiyorsunuz? Oysa Nuh b. Derrac buna dayanarak hüküm vermiştir?'

Dediler ki: 'Nuh, cesur davranmış, biz ise korkaklık etmişiz.'

Emîrü'l-mü'minîn Reşid de meseleyi kadim Ehl-i Sünnet âlimlerinin Resûlullah'tan, 'Ali sizin en iyi hüküm vereninizdir' ve Ömer b. Hattab'dan, 'Ali bizim en iyi hüküm verenimizdir' şeklinde aktardığı söz gereği Ali'nin sözüne dayanarak belirginleştirmiştir.

Hüküm vermek ise kapsamlı bir niteliktir. Çünkü Resûlullah'ın ashabını övdüğü, kıraat, ferâiz ve ilim gibi bütün nitelikler bunun kapsamına girer."

Dedi ki: "Daha fazla bilgi ver ey Mûsâ!"

Dedim ki: "Toplantılar güvence üzerine olmalı, özellikle senin toplantın."

"Sana bir zarar gelmeyecek" dedi.

Dedim ki: "Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) hicret etme-yenleri mirastan mahrum bırakmıştır. Böyle bir kimse hicret etmedikçe onunla dostluk da uygun görülmemiştir."

"Delilin nedir?" dedi.

Dedim ki: "Yüce Allah'ın şu sözü: 'İman edip hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar size onların mirasından bir onay yoktur.'

Amcam Abbâs hicret etmemişti."

Dedi ki: "Sana soruyorum ey Mûsâ! Düşmanlarımızdan herhangi bir kimseye bu yönde bir fetva verdin mi? Ya da herhangi bir fakihe bu konuda bir şey söyledin mi?"

Dedim ki: "Allah'a yemin ederim ki, hayır, emîrü'l-mü'minîn- den başka bu soruyu bana soran olmadı."

Dedi ki: "Avam ve havasta herkesin sizi Resûlullah'a nispet etmelerine ve size, 'Ey Resûlullah'ın oğlu!' diye hitap etmelerine izin verdiniz. Oysa siz Ali'nin oğullarısınız. Kişi sadece babasına nispet edilir. Fâtıma sadece bir kap konumundadır. Peygamber de ana tarafından sizin dedenizdir?"

Dedim ki: "Ey mü'minlerin emîri! Resûlullah dirilse ve senin kızınla evlenmek istese, bu isteğine olumlu karşılık verir misin?"

Dedi ki: "Subhanallah! Niçin kabul etmeyeyim? Bilakis böyle bir talepte bulunduğu için Araplara, Acemlere ve Kureyş'e karşı övünürüm."

Dedim ki: "Ama O benden kızımı isteyemez ve ben de kızımı O'nunla evlendiremem."

"Niçin?" dedi.

"Çünkü ben O'nun çocuğuyum, sen değilsin."

"Güzel bir cevap verdin, ey Mûsâ."

Sonra şöyle dedi: "Resûlullah'ın kızının çocukları olduğunuz hâlde nasıl oluyor da Peygamberin soyundan geldiğinizi söylüyorsunuz. Peygamberin soyu devam etmemiştir oysa? Soy erkeklerle devam eder, kızla değil. Siz O'nun kızının çocuklarısınız. O'nun soyu olamazsınız."

Dedim ki: "Seni akrabalık hakkı için, şu kabir ve onda yatanın hakkı için yemine veriyorum ki, bu soruyu bana sorma!"

Dedi ki: "Hayır! Ey Alioğulları! Bu konudaki delilinizi getirmek zorundasınız. Ey Mûsâ! Sen onların büyüklerisin. Zamanlarının İmam'ısın. Bana öyle bildirildi. Sorduğum hiçbir sorudan seni muaf tutmayacağım. Mutlaka bana Allah'ın Kitabı'ndan bir delil getireceksin.

Siz Alioğulları, Kur'an'la ilgili elif'ten vav'a kadar her şeyin te'vilini bildiğinizi, hiçbir eksiğinizin olmadığını ileri sürüyorsunuz. Buna delil olarak da, 'Biz Kitap'ta hiçbir eksik bırakmadık'  âyetini gösteriyorsunuz. Âlimlerin görüşlerine ve kıyaslarına da ihtiyaç duymazınız."

Dedim ki: "Cevap vermeme izin verir misin?"

"Söyle" dedi.

Dedim ki: "Euzubillahi mine'ş-şeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. 'Onun soyundan Dâvudu, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yû-suf 'u, Mûsâ'yı ve Hârun'u doğru yola iletmiştik. Biz iyi davrananları işte böyle mükâfatlandırırız ve onun soyundan Zekeriyya'yı, Yahya'yı, İsâ'yı...'

Ey mü'minlerin emîri! İsâ'nın babası kim?"

"İsâ'nın babası yoktur" dedi.

Dedim ki: "İsâ'yı Meryem'in (a.s.) kanalıyla nebilerin soyuna katıyoruz. Biz de Fâtıma (a.s.) yoluyla Resûlullah'ın soyuna giriyoruz. Daha fazla açıklama yapayım mı, ey mü'minlerin emîri?"

"Evet" dedi.

Dedim ki: "Yüce Allah şöyle buyurmuştur: 'Sen bu ilim geldikten sonra bu konuda çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dâhil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı, biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah'tan yalancılar üzerine lanet dileyelim.' 

Hiç kimse Hıristiyanlarla lanetleşme olayı esnasında Resûlullah'ın Ali b. Ebû Tâlib, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin'den başkasını yanına aldığını iddia edemez.

Bu durumda Yüce Allah'ın sözünde geçen 'çocuklarımızdan' maksat, Hasan ve Hüseyin, 'kadınlarımız'dan maksat Fâtıma ve 'biz'den maksat Ali b. Ebû Tâlib'dir. Âlimler ittifakla bildirmişlerdir ki; Cebrâil Uhud Savaşı'nın olduğu gün şöyle demiştir:

'Ey Muhammed! Ali'nin bu yaptığı işte kardeşliktir.'

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) buyurdu ki: 'Çünkü o Benden, Ben de ondanım.'

Cebrâil de, "Ben de ikinizdenim ya Resûlallah' dedi. Sonra şöyle dedi: 'Zülfikâr gibi kılıç, Ali gibi genç olmaz.' Bu, Yüce Allah'ın İbrahim için kullandığı övücü hitabın aynısıydı: 'Bunları diline dolayan bir genç duyduk; kendisine İbrahim denilmiştir." 

İşte biz senin amcanın çocukları olarak Cebrâil'in bizden olduğuna ilişkin sözleri ile övünürüz."

Halife, "Güzel söyledin ey Mûsâ! Ne ihtiyacın varsa bize söyle" dedi.

Dedim ki: "İlk ihtiyaç, amcanın oğluna, dedesinin haremine ve ailesinin yanına dönmesine izin vermendir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Acil yağmur şart!
En kaliteli içme suyunun kaynağı Bursa'da susuzluk kapıda!
Beyin göçü hızlandı
Türkiye, nitelikli mühendislerini kaybediyor
Zengin abat oluyor, fakir ekmek bulamıyor
Türkiye, gelir eşitsizliğinde Avrupa lideri
'Emekliye kiralık değildir' ilanına idari para cezası
Ticaret Bakanlığı açıklama yaptı
Şişli'nin göbeğinde kurşunlandı
Sinan Ateş suikastı sanıklarındandı
İsrail 171 aktivisti sınır dışı etti
Aralarında Greta da var
Savcılık mütalaasını açıkladı
Seçil Erzan davasında ara karar
5. kattaki evinin penceresinden düşmüştü
Güllü'nün çocuklarının ifadesi ortaya çıktı
'Gazoz almaya benzemez'
Özel'e doğal gaz cevabı
'İnsanımızı tükettik'
BTP'den Geleceğimizi Savunmak programı
İstanbul'da arabalı vapur iskeleye çarptı
Kaza anı ve vatandaşların paniği kamerada
Kurduğu hükümet eleştirilere neden oldu
Fransa başbakanı istifa etti
İstanbul Altın Rafinerisi'ne operasyon: 21 gözaltı
Milyarlarca dolarlık saadet zinciri kurulmuş
14 Türk hala İsrail'in elinde
Ne zaman dönecekler?
Hamas heyeti Mısır'a ulaştı
Müzakereler dolaylı yürütülecek
Acil yağmur şart!
En kaliteli içme suyunun kaynağı Bursa'da susuzluk kapıda!
Beyin göçü hızlandı
Türkiye, nitelikli mühendislerini kaybediyor
Zengin abat oluyor, fakir ekmek bulamıyor
Türkiye, gelir eşitsizliğinde Avrupa lideri
'Emekliye kiralık değildir' ilanına idari para cezası
Ticaret Bakanlığı açıklama yaptı
Şişli'nin göbeğinde kurşunlandı
Sinan Ateş suikastı sanıklarındandı
İsrail 171 aktivisti sınır dışı etti
Aralarında Greta da var
Savcılık mütalaasını açıkladı
Seçil Erzan davasında ara karar
5. kattaki evinin penceresinden düşmüştü
Güllü'nün çocuklarının ifadesi ortaya çıktı
'Gazoz almaya benzemez'
Özel'e doğal gaz cevabı
'İnsanımızı tükettik'
BTP'den Geleceğimizi Savunmak programı
İstanbul'da arabalı vapur iskeleye çarptı
Kaza anı ve vatandaşların paniği kamerada
Kurduğu hükümet eleştirilere neden oldu
Fransa başbakanı istifa etti
İstanbul Altın Rafinerisi'ne operasyon: 21 gözaltı
Milyarlarca dolarlık saadet zinciri kurulmuş
14 Türk hala İsrail'in elinde
Ne zaman dönecekler?
Hamas heyeti Mısır'a ulaştı
Müzakereler dolaylı yürütülecek
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.