İmamların hepsi hidayete ulaştırandır
Hz. Ali (a.s.) sözlerini şöyle sürdürdü:
"Üçüncü şahıs ise; Resûlullah'ın bir şeyi emrettiğini duyar ama daha sonra O'nun aynı şeyi men ettiğini duymamıştır. Veya Resûlullah'ın bir şeyden men ettiğini duyar ama sonradan O'nun aynı şeyin yapılmasını emrettiğini duymamıştır. Yani mensuhu bilir ama nâsıhi bilmez. Eğer o önceki hükmün kaldırıldığını bilse, onu terk ederdi ve eğer halk, O'ndan duydukları şeyin hükmünün geçersiz olduğunu bilselerdi, onu kabul etmezlerdi.
Dördüncü şahıs ise; ne Allah'a ne de Resûlü'ne yalan isnâd etmez. Çünkü o yalandan nefret eder, Yüce Allah'tan korkar ve Resûlullah'ı ta'zim eder ve yüceltir, o asla unutmaz ve şüpheye düşmez. Aksine hadisi tam olarak ezberler. Duyduğu hadisi eksiksiz ve fazlasız olarak aynen nakleder. Nasih ve mensuhu iyi bilir, nasihi ezberler, mensuhu ise terk eder. Doğrusu Resûlullah'ın emrilerinde de tıpkı Kur'an gibi nasih ve mensuh vardır. Özel (bir şeye ve bir vakte ait) ve genel (herkes ve her vakte ait) vardır, muhkem ve müteşabih vardır. Resulullah (s.a.v.) bir söz buyurduğu zaman tıpkı Kur'an gibi onun da genel ve özel olmak üzere iki yönü olabilir; Yüce Allah kitabında buyuruyor ki: 'Resûlullah size bir şeyi emrederse kabullenin ve eğer men ederse siz de ondan kaçının.'
Yüce Allah'ın ve Resûlullah'ın buyurduklarını duyanların çoğu, Allah'ın ve Resûlullah'ın o sözle ne demek istediklerini anlamazlar. Resûlullah'ın ashabının hepsi O'na bir şey sormaz veya öğrenemezdi. Onların içinde soruyu sorup cevabı anlamayanlar da vardı. Öyle ki onlar bir bedevinin veya yabancının O'na soru sormasından kendilerinin de sadece dinlemelerinden hoşlanıyorlardı. Ben her gündüz ve her gece Resûlullah'ın (s.a.v.) yanına gidiyor, saatlerce O'nunla konuşuyordum. Resûlullah'ın ashabı bunu benden başka hiç kimsenin yapmadığını biliyorlardı. Çoğu kez bu, benim evimde oluyordu ve genelde Resûlullah benim evime geliyordu. Bazen de ben O'nun evine gittiğimde yalnız kalıyorduk ve onun yanında benden başka kimse kalmıyordu. Ama O benim evime geldiğinde ne Fatımâ ne de evlâtlarımdan birini bizden ayırmazdı. Ben soru sorduğumda o cevaplıyordu ve ben sustuğumda, sorularım bittiğinde, bana ilim öğretmeye başlıyordu.
Allah'a beni koruması ve ezberletmesi için dua etti. Bana dua ettiği günden beri hiçbir şeyi unutmadım. Ve ben Resulullah'a dedim ki: 'Ey Allah'ın Peygamberi! Sen benim hakkımda Allah'a dua ettiğinden beri bana öğrettiğin şeylerin hiçbirini unutmadım. Peki bunları ?ana yazdırmanın hikmeti nedir, acaba benim unutmamdan mı korkuyorsun?'
Buyurdu ki: 'Ey kardeşim! Senin unutmandan veya bilmemenden korkmuyorum. Yüce Allah sen ve senden sonra gelecek vasilerinin hakkında Benim ettiğim duâyı kabul buyurdu. Ve ben bunları onlar için yazdırıyorum.'
Dedim ki: 'Ya Resûlallah! Kimdir vasilerim?'
Buyurdu ki: 'Allah'ın kendisine ve Bana yaklaştırdığı kimselerdir. Ve onlar hakkında Allah?u Teâlâ buyurdu ki: Allah'a itaat edin, Resûlullah ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin ve eğer bir şeyde tartışırsanız bunu Allah'a, Resûlüne ve emir sahiplerine sorun.'
Dedim ki: ?Ey Allah'ın Peygamberi!?Kimdir onlar?'?Şöyle buyurdu: 'Bana Havz'ın başı?da ulaşacak olan vasilerdir. Hepsi hidayete ulaştırandır ve hepsi hidayet üzerinedirler. İnsanların onlardan ayrılması onlara zarar vermez. Onlar Kur'an iledir, Kur'an da onlarladır. Onlar ondan ayrılmazlar, o da onlardan ayrılmaz. Onların sayesinde ümmetime yardımlar olur ve yağmur (bereket) yağar. Onların yüce duaları sayesinde ümmetime belâlar ulaşmaz.'
Dedim ki: 'Ya Resûlallah! Onların adını bana söyler ?isin?'
Şöyle buyurdu: 'Bu oğlu? ?elini Hasan'ın başına koydu? sonra bu oğlum ?elini Hüseyin'in başının üzerine koydu? Sonra bunun oğlu ki adı senin adındır ey Ali. Sonra onun oğlu Muhammed bin Ali. (Sonra Hüseyin'e dönerek) Muhammed bin Ali sen hayatta iken dünyaya gelecektir. Benim selamımı ona ilet. Sonra onlar on iki imamda tamamlanacaklardır.'
Dedim ki: 'Ey Allah'ın Nebisi! Onların adını bana sayar mısın?'
Onları tek tek bana saydı. Allah'a and olsun ki ey Benî Hilâl'li kardeşim! Bu ümmetin Mehdi'si onlardandır. O yeryüzünü cefâ ve zulümle dolduğu gibi, adâlet ve eşitlikle dolduracaktır." (Gaybet?i Numanî, Şeyh Muhammed bin İbrahim?i Numanî).
OKAN EGESEL