Hz. Peygamber ahir zaman fitneleri konusunda şöyle buyurmuş:"Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular: "Karanlık gecenin parçaları gibi olan fitnelerden önce, hayırlı ameller işlemede acele edin. O fitne geldi mi kişi mü'min olarak sabaha erer de kâfir olarak akşama girer. Mü'min olarak akşama erer de kâfir olarak sabaha ulaşır; dinini basit bir dünya menfaatine satar." -Müslim, İman 186, (118); Tirmizi, Fiten 30, (2196)- Gadir-i Hum Bayramı ve Tevhidin Merkezi
Ehl-i Beyt konulu programı seyrederken bu hadis aklıma geldi? Hakikaten bugün kişinin mü'min akşamlayıp, sabaha kâfir çıktığı fitnelerin içinde yaşamaya, imanımızı korumaya çalışıyoruz. Ne mutlu bizlere, gecenin sessizliğinde yürüyen karıncanın ayak sesinden sessiz fitneleri açığa çıkaran gönüllerimizi doğruya yönelten bir önder var. Her devirde İslam dini üzerinde büyük fitneler zuhur etmiştir. Yaşadığımız dönem de, dinin siyasi olaylara, savaşlara, haritalara, kaynaklara, paylaşıma direkt yön verdiği, buna göre her şeyin her an değiştiği özel bir zaman dilimi. Fitnelerin yanı başımızdaki savaşlarla da alakası var, ülkemizde cereyan eden hadiselerle de? Fitne ise, Sakife'de başlamış. Sayın Baş, program sonunda yaptığı konuşmasına bu büyük fitnenin temeline değinerek giriş yaptı. "Ehl-i Beyt dünyası hakkında yüzlerce ayet ve binlerce hadis var; ancak bana Sünnilik hakkında bir tek ayet ve hadis gösterebilir misiniz!" diye sordu. Sünni olan bir kişinin Ehl-i Beyt âlemine bu kadar cesurca sahip çıkması, hakkın ifadesinden başka bir şey olamaz. "Ayet ve hadisle övülen Ehl-i Beyt batılda, hakkında tek bir ayet veya hadis olmayan Sünnilik hak, öyle mi!" müthiş bir kıyaslama. İslam tarihinde Sakife'den itibaren, Muaviye ile devam eden ve bugüne kadar uzanan batıl yol maalesef Hıristiyan dünyanın da işine gelmiş; Uzakdoğu'nun, Asya'nın, Ortadoğu'nun hatta Avrupa'nın İslam'la şereflenmesinin vesilesi Ehl-i Beyt bilerek karalanmış, yok sayılmıştır. Öyle bir İslam anlayışı oluşturulmuştur ki, içinde İngiliz etkisi, oryantalist mantık, batıl olan ama hak bilinen pek çok yanlış yer almaktadır. Siz içinden fitne akan inanışın içine, Hindistan'da zuhur eden bir tarikatı ve Arap dünyasında var edilen bir mezhebi de ekleyin. Ortaya adı İslam olan, inananların İslam'ı yaşadığını zannettiği ancak gerçekte İslam'la alakası olmayan bir uydurmanın çıktığını göreceksiniz. Bu pencereden baktığınızda 220 Sünni âlimin eserinde yer alan Gadir-i Hum'da yapılan İmam Ali'nin hilafet ilanının neden Sünni dünyada reddedildiği, Ehl-i Beyt'in neden Sünni dünyada tanıtılmadığı daha bir açıklık kazanacaktır. Zira Ehl-i Beyt'siz bir İslam, ne Haçlı savaşına dur der, ne Batı'nın saldırılarına karşı göğüs gerer. Bizler, topraklarına giren ABD askerlerini çiçeklerle karşılayan Iraklı Müslümanları görmedik mi? Ya da bugün Allah-u Ekber diyerek masumların kafasını kesenleri seyretmiyor muyuz? Şii ve Sünni dünya arasında sonu gelmeyen savaşların ve karşı safların asıl nedenini kim biliyor? Veya İslam'ın tarih boyu düşmanları olan Yahudi ve Hıristiyanlara hizmeti İslam adına yaptığını iddia edenlere ne demeli? Hangisinin İslam'la ilgisi var? Esas olan, Ehl-i Beyt'in olmadığı bir İslam'ın bu hale getirildiği hakikatidir. Ehl-i Beyt külliyatı ile Sayın Baş, bugüne kadar çizilen, uydurulan İslam anlayışını tersine çevirmektedir. Ehl-i Beyt yeniden Cenab-ı Hakk'ın bahşettiği yerde görülmeye başlamıştır. Ve Sayın Baş'ın yaptığı hak ile batılı ayıran turnusol kâğıdını halka sunmaktır. Gadir-i Hum'da yapılan Hz. Ali'nin halife ilanı Allah'ın emridir ve hilafet Resûlullah'ın beyanı ile onun soyundan gelen neslinin hakkıdır. Öyleyse Sayın Baş, Cenab-ı Hakk'ın emrini bir kez daha hatırlatmaktadır. Bugünü anlatan mucize bir hadisle bitirelim: Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Irak ehline bir ölçeklik yiyecek ve tek dirhemlik paranın gelmeyeceği zaman yakındır!" buyurmuşlardı. "Nereden?" diye soruldu. "Acem diyarından. Onlar bunu yasaklayacak" buyurdu ve devamla: "Şam ehline de tek dinarlık paranın ve bir ölçeklik yiyeceğin gelmeyeceği zaman yakındır!" buyurdular. Yine: "Bu nereden gelmeyecek?" diye soruldu. "Rum cihetinden!" buyurdular. Sonra (Hz. Cabir) bir müddet sustu (ve ilave etti: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm dedi ki: "Ümmetimin sonunda bir halife gelecek; malı sayı ile değil, avuç avuç dağıtacak!)" -Müslim, Fiten 67, (2913)- Irak ve Şam hakkında buyrulanlar gerçekleşmiştir. Sırada malı avuç avuç verecek Ehl-i Beyt soyundan gelecek halife kalmıştır. Biz de O' nu bekliyoruz?